Son haftalarda yurdumuzda da peş peşe gelen gıda zehirlenmesi olayları herkesi tedirgin etti, üzdü. Özellikle de hemşehrimiz Böcek ailesinin; 6 yaşındaki çocuğun, 3 yaşındaki bebeğin, anne ve babanın hayatını gözler önünde kaybetmesinin acısını içimizde yaşadık.
9 Kasım’da özlemle Almanya’dan vatanına gelen Böcek ailesinin, İstanbul Ortaköy’de midye dolma ve sokak kafeterya yemeklerini yemesinin ardından ilk belirti olarak rahatsızlanıyor gibi görülse de kısa sürede ağırlaşan tablo giderek içinden çıkılmaz bir hal alıyordu.
Başlangıçta “gıda zehirlenmesi” şüphesiyle soruşturma başlatıldı; midyeci, kokoreççi ve lokumcu gibi şüpheliler gözaltına alındı. Ancak, soruşturma derinleştikçe, ailenin kaldığı otelde yapılan pest kontrol işlemlerinde kullanılan biyosidal maddelerin bazı kaynaklara göre fosfin/kimyasal ilaçların zehirlenmede rol oynayabileceğine dair bulgular öne çıktı.
Bu tür trajik olaylar gerçekten çok üzücü ve endişe verici. Böcek ailesinin yaşadığı acıyı ve kayıplarını düşündükçe, gıda güvenliği ve çevre sağlığı konularının ne kadar kritik olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Hem gıda zehirlenmesi hem de kimyasal maddelerin etkisiyle ortaya çıkan bu tür olaylar, toplumda büyük bir tedirginlik yaratıyor ve bireylerin günlük hayatlarında dikkatli olmalarını gerektiriyor.
İstanbul Ortaköy'deki midye dolma ve sokak kafeteryasında başlayan rahatsızlık, ilk etapta gıda zehirlenmesi şüphesiyle değerlendirildi. Ancak ilerleyen süreçte, otelde yapılan biyosidal maddelerin zehirlenmeye neden olabileceğine dair bulguların ortaya çıkması, konunun daha karmaşık bir hal aldığını gösteriyor. Fosfin gibi zehirli kimyasal maddeler, özellikle pest kontrol işlemlerinde kullanıldığında hem çevreye hem de insana büyük zararlar verebilir. Bu tür maddeler, doğru şekilde uygulanmadığında ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, kimyasal ilaçların gıda ile teması veya insanların bulunduğu kapalı alanlarda yayılması, zehirlenme riskini artırabilir.
Bu olay, halk sağlığı açısından büyük bir uyarı işlevi görüyor. Gıda güvenliği, sadece tükettiğimiz yiyeceklerin hijyenine bağlı değil; aynı zamanda gıda maddelerinin üretiminden, taşınmasına, saklanmasından sunulmasına kadar her aşamada dikkat edilmesi gereken bir konudur. Ayrıca, pest kontrol ve kimyasal maddelerin kullanımı, ilgili otoriteler tarafından titizlikle denetlenmeli ve halkın sağlığına zarar verebilecek uygulamalar önlenmelidir.
Böcek ailesinin yaşadığı kayıp, maalesef daha geniş bir farkındalık yaratması açısından önemli bir dönemeç olabilir. Bu tür vakalar, yerel yönetimlerin, restoran sahiplerinin ve otel işletmecilerinin sorumluluklarının ne kadar büyük olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Herhangi bir gıda işletmesinin, sağlık ve güvenlik standartlarına uyması, bu tür trajedilerin önlenmesi için kritik bir adımdır.
Bu tablo, “gıda zehirlenmesi” deyip geçilemeyecek bir sorunun gıda güvenliğinden çok daha geniş bir sağlık / denetim zaafının sinyalini veriyor.
İlk başta “gıda zehirlenmesi” şüphesiyle gündeme gelen bu vaka, ardından yapılan ön otopsi ve analizlerle “kimyasal / biyosidal madde maruziyeti” yani otelde uygulanan haşere ilaçlarının zehirlenmeye yol açmış olabileceği olasılığı üzerinde odaklanınca olayın seyri değişti.
Bu trajik ölümün ardından, ülke genelinde birçok toplu zehirlenme vakası okul kantinleri, yurt yemekhaneleri, restoranlar peş peşe gündeme geldi ve gelmeye devam ediyor. Yaşananlar, artık “ateşli bir uyarı” olduğunu hissettiriyor: Gıda güvenliği sistemimiz, denetim ve kontrol mekanizmalarımız büyük bir sınav veriyor.
Olay sadece tek bir vakayla sınırlı kalmadı: Aynı günlerde farklı illerden okul yemekhanelerinden, yurtlara, resmî kurumlara kadar peş peşe gıda zehirlenmesi iddiaları geldi. Özellikle toplu vakalar dikkat çekti. Bu tabloya tepki olarak, muhalefetten gelen çağrılarda: “Denetim sistemi çöktü”, “bu vakalar münferit değil, kronik sorun” ifadeleri yer aldı.
Özellikle biyosidal uygulamalar, pest kontrol şirketlerinin ehil olup olmadığı, hijyen ve sanitasyon standartları görünüşe göre uzun süredir yeterince kontrol edilmemiş ya da sistematik hatalar birikmiş.
Okul çocukları, öğrenciler, tatilciler hedef kitlesi fark etmiyor; koruma duvarları delinmiş durumda. Bu kadar farklı vaka birbirine benzer şekilde medyada yer alması, sorunun “tekil” değil “yaygın” olduğuna işaret ediyor.
Denetim mekanizelerinim belirsizliği ve zayıflığı, özellikle pest kontrol, hijyen sertifikasyonları, restoran/otel denetimleri konusunda net, şeffaf bir sistem eksikliği olduğu görünüyor. “Gıda güvenliği” yalnızca yemek-hijyen olarak değil, gıda, ortam, kimyasal güvenliği olarak ele alınmalı; laboratuvar testleri, biyosidal madde kontrolleri, bağımsız denetim olarak eksikliklerin olduğu göz ardı edilmemelidir.
Kurumsal sorumluluk ve cezaların caydırıcılığı sorunu: Restoranlardan öğrenci yurtlarına, otellerden sokak satıcılarına kadar geniş bir zincir var; sorumluların net biçimde cezalandırılması, tekrarını önleyebilir.
Halkın bilinçlenmesi de önemli sadece tüketici olarak değil, “hak sahibi” olarak bilinçli olması; gıda güvenliği konusunda toplumsal talep oluşturması açısından çok önemlidir.
Ancak, gıda güvenliği ile ilgili yaşanan trajik olaylar, başlangıçta büyük bir yankı uyandırsa da, çoğu zaman zamanla unutulabiliyor. Bu, aslında toplumsal hafızanın zayıflığı ya da sistemsel eksikliklerden kaynaklanıyor olabilir. İnsanlar, genellikle büyük felaketlerin ardından bir süreliğine olaylara duyarlı hale gelir, bu duyarlılık zaman içinde azalabilir. Bunun birkaç nedeni olabilir:
1. Medyanın İlgi Süresi Kısa Olabiliyor.
2. Unutulma ve Normalleşme
3. Yetersiz Yasal ve Sistemsel Denetim
4. Bilinç Eksiklikleri ve Eğitim Sorunları
5. Sistemin Yavaş Tepkisi
Olayların Unutulmaması İçin Ne Yapılmalı?
Sürekli Eğitim ve Farkındalık Kampanyaları: Gıda güvenliği konusunda yapılan eğitimlerin kısa vadeli değil, sürekli hale getirilmesi gerekiyor. Okullarda, iş yerlerinde ve özellikle gıda sektöründe çalışanlar için düzenli eğitimler yapılmalı. Bu eğitimler, toplumun her kesimine ulaşacak şekilde yayılmalı.
Sosyal Medyanın ve Medyanın Rolü: Medya, kamuoyu oluşturma gücüne sahiptir. Bu tür olaylar, medyanın uzun süreli ve derinlemesine ele alacağı bir konu haline gelmeli. Ayrıca, sosyal medya da bir araç olarak kullanılabilir. İnsanlar arasında farkındalık yaratacak ve devletin/gıda üreticilerinin bu konuda daha fazla sorumluluk almasına katkı sağlayacak kampanyalar düzenlenebilir.
Yasal Düzenlemeler ve Denetimlerin Artırılması: Gıda güvenliği konusundaki yasal düzenlemeler sıkılaştırılmalı, gıda işletmelerinin düzenli denetimleri yapılmalıdır. Ayrıca, denetimlerde herhangi bir usulsüzlük ya da ihmal durumunda ciddi cezai yaptırımlar uygulanmalıdır. Bu, işletmelerin sadece kısa vadeli değil, sürekli olarak güvenli gıda üretme konusunda motive olmalarını sağlar.
Halkın Katılımı ve Yerel Toplum Bilincinin Artırılması: Yerel topluluklar ve sivil toplum kuruluşları, gıda güvenliği konusunda aktif rol alabilir. Halkın bilinçlendirilmesi için seminerler, bilgilendirme panoları ve yerel düzeyde eğitimler düzenlenebilir. İnsanların, tüketici olarak neye dikkat etmeleri gerektiği konusunda sürekli bilgilendirilmeleri, olayların tekrarını önleyebilir.
Gıda Güvenliği Kuruluşlarıyla İş Birliği: Gıda güvenliği ve hijyen konusunda uzmanlaşmış kuruluşlar hem kamuoyuna hem de devlet kurumlarına sürekli raporlar sunarak durumu izleyebilir ve daha sıkı denetimlerin uygulanması için baskı yapabilir.
Sonuç olarak: Evet, gıda güvenliği ile ilgili olaylar, çoğu zaman unutuluyor ve toplumun hafızasında yer etmiyor. Ancak, bu konuda yapılacak sürekli eğitim, medya desteği, yerel yönetimler ve gıda sektörü ile iş birliği, olayların unutulmasını engelleyebilir ve daha güvenli bir toplum yaratılabilir. Her yeni trajedi, sistemin eksikliklerini ortaya koymalı ve toplumun bu konuda daha bilinçli hale gelmesi için bir fırsat olarak kullanılmalıdır. Özellikle gıda zehirlenmeleri gibi trajik olaylar yaşandığında, yerel yönetimlerin hızlı ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gereklidir. İşte yerel yönetimlerin atabileceği bazı önemli adımlar:
Daha Sıkı Gıda Denetimleri ve Takibi: Denetimlerin Artırılması: Yerel yönetimler, restoranlar, kafeler, oteller, sokak satıcıları ve gıda üretim tesisleri gibi tüm gıda sunan işletmelerin düzenli olarak denetlenmesini sağlamalıdır. Bu denetimlerde hijyen kuralları, gıda saklama koşulları, ürünlerin son kullanma tarihleri ve işçilerin sağlık durumları gibi konulara dikkat edilmelidir. İzlenebilirlik Sistemi: Gıda üretimi ve dağıtımı konusunda daha şeffaf ve izlenebilir sistemler kurulmalıdır. Özellikle sokak yemekleri gibi denetim dışında kalan alanlar, dijital sistemlerle izlenmeli ve denetim altına alınmalıdır. Gıda üreticilerinin ve tedarik zincirinin her aşaması kaydedilerek, herhangi bir sorun durumunda hızlıca müdahale edilebilir.
Eğitim ve Bilinçlendirme Kampanyaları: Gıda Güvenliği Eğitimleri: Hem gıda sektöründe çalışanlar hem de tüketiciler için sürekli eğitim programları düzenlenmelidir. Özellikle gıda işletmelerinde çalışan kişilere hijyen, doğru gıda saklama ve pişirme yöntemleri gibi temel bilgilerin verilmesi önemlidir. Bununla birlikte, tüketicilere yönelik de gıda güvenliği hakkında bilinçlendirici kampanyalar yürütülmelidir.
Okullarda ve Toplum Merkezlerinde Eğitim: Okullarda çocuklara yönelik hijyen ve sağlıklı gıda alışkanlıkları üzerine eğitimler verilebilir. Toplum merkezlerinde, özellikle yaşlılar ve çocuklar gibi savunmasız gruplara yönelik seminerler düzenlenebilir.
Sıkı Pest Kontrolü ve Kimyasal Madde Denetimi: Pest Kontrol Ürünlerinin Denetimi. Çevre ve Sağlık Kontrolü
Tüketici Hakları ve Bilinçlendirme: Gıda Güvenliği Etiketleri ve Bilgilendirme, Tüketici Şikâyet Hattı ve Denetim Mekanizmaları
Acil Durum Müdahale Planları ve Sağlık Hizmetleri
Denetim ve Ceza Sisteminin Güçlendirilmesi, Cezai Yaptırımların Artırılması, Kötü Uygulamaların İfşası ve Toplumun Bilgilendirilmesi.
Sosyal Medya ve Teknolojik Altyapı Kullanımı, Gıda Güvenliği Mobil Uygulamaları, Zihniyet Değişikliği Yaratmak
Yani kısaca; Yerel yönetimlerin, gıda güvenliğini sağlamak için atacağı adımlar yalnızca olayları engellemeye değil, aynı zamanda toplumda daha sağlam bir güvenlik kültürü oluşturulmasına da yardımcı olur. Gıda zehirlenmeleri ve diğer sağlık sorunlarının önüne geçebilmek için sürekli eğitim, sıkı denetimler ve şeffaflık büyük önem taşır. Yerel yönetimler, gıda güvenliği konusunda hem üreticilere hem de tüketicilere rehberlik yaparak, sağlıklı ve güvenli bir toplum inşa edebilir.