Günler birbirini kovalarken bir anlamlı aya daha girdik. Muharrem Ayı; Peygamberimizin (Sav) Mekke’den Medine’ye göç ettiği günün ilk günü, Müslümanlar için yılın ilk ayı, Hicreti esas alan takvimin başlangıcıdır. İlk ay olan Muharrem, tarihsel gelişimi olarak “haram kılınmış” anlamını taşıyor. Savaşın, kötülüğün yasaklandığı bir ay. Keşke Muharrem’in anlamını anlayabilseler...
Muharrem ayının ilk günü gibi onuncu günü de Müslüman dünya için çok önemli. Neredeyse bildiğimiz bütün peygamberlerin hikâyelerinde mucizelerle kendini gösteren 10.gününde, aşure pişirilmesi geleneği ise düşündüğümüzden çok daha eskilere kadar gidiyor. Aşure demek Arapçada 10. Günde tutulan oruç demektir. Arif Nihat Asya, “Aşüre” kelimesini “aş” ve “üre” kelimelerinin birleşiminden oluşan Türkçe bir bileşik kelime olarak takdim etmiş. Aş –üre, üreyen aş anlamını yüklüyor sanki. Yapılışına baktığımızda çeşitli bakliyatların birleşmesi sonucu elde edilen, üreyen tatlı çorbası… Gerçekten çok bereketli oluyor.
Aşure geleneğinin Hz. Nuh peygamber zamanından geldiği bilinir. İslam kaynaklarına göre Hz Nuh M.Ö.3000-4000 yılları arasında yaşamıştır. Tevrat’ta ise Hz. Nuh’un Hz. Âdem’in yaratılışından 1056 yıl, vefatından 126 yıl sonra doğduğu nakledilmiştir.
Nuh tufanı; Tevhit inancını yaymak ve insanları doğru yola sevk etmek için peygamberlik görevi verilen Hz. Nuh, pek çok peygamberin maruz kaldığı gibi kavmi tarafından inkâr edildi. Hz. Nuh kavminin putperestlikten vazgeçmediğini görünce inanmayanların cezalandırılması için Allah’a dua etti. Kendisinin ve inananların kurtulacağı bir gemi yapılması emredildi Allah tarafından.
Her hayvandan birer çift alarak inananlarla gemiye binerler. Nuh Tufanı, Allah’ın insanları cezalandırmak için gönderdiği bir su felaketidir. Nuh peygamberin ailesi ve inananların dışında herkes tufan sonucu yok olur. Kırk yılın sonunda gemi karaya oturduğunda gemdeki yiyecek ambarları neredeyse boşalmak üzereydi. Bunun üzerine gemide ne varsa hepsi bir araya getirilerek bir çorba pişirildi. İşte bu çorbaya günümüzde “aşure “ denir.
Ayrıca bazı inanışlara göre, muharrem ayının 10. Günü olan Aşure Günü’nde Hz. Nuh’un gemisi Cudi Dağı’nın üzerine demirlenmiştir. Tevrat’a göre Ararat (Ağrı) dağına oturmuştur. Ancak Kur’an’da adı geçen “Cudi” isminin bir dağ veya bir bölge adı olup olmadığı kesin bilinmemektedir. Bazı tefsir âlimleri, Şırnak’taki Cudi dağını kastettiğini belirtirken bazıları bunun yüksekçe bir dağ veya verimli araziler anlamına gelebileceğini ifade eder.
Nuh tufanından sonra ortaya çıkan aşure, hem Nuh peygamberin hayatını hem de dini ve tarihi birçok olayı simgeleyen önemli bir tatlı olarak kabul edilir. Tarih kazanında aşure kaynarken; Hz. Âdem’in tövbesinden Hz. Hüseyin’in Kerbala’daki şahadetine kadar uzanan bu kutsal gün, geçmişten günümüze dua, şükür ve paylaşım geleneği ile yaşatılıyor.
İlk insan ve ilk peygamber olan HZ. Âdem (As) ve eşi Havva, şeytana kanarak yasaklı meyveyi yedikten sonra büyük bir pişmanlıkla Allah’a sığınmış ve tevbe etmişlerdir. Hz. Âdem’in (as) tevbesi Muharrem ayında Aşure Günü kabul edilmiştir.
Hz. İdris Peygamberin diri olarak göklere yükseltilmesi Yine Muharrem Ayında aşurenin onuncu günü olmuştur. Hz. İdris (as) M.Ö. 14.000 yıllarında yaşadığı dönemde, insanoğluna gönderilen üçüncü peygamberdir. Kendisine otuz sayfa Suhuf (sayfa) indirilmiştir. Ayrıca Hz. İdris’in bulutlarla konuşabildiği, yağmur yağdırabildiği ve meleklerle diyalog kurabildiği mucizeleri kıssaya dâhildir.
Hz. İdris’in göğe yükseltilmesi fiziki ve manevi yüksekliğin kastedildiği şeklinde iki farklı görüşle açıklanır. Fiziki yükselme, bazı müfessirler, Hz. İdris’in hem ruhen hem de bedenen göğe yükseldiğini savunur. Yükseldiği semanın dördüncü veya altıncı kat olduğu, hatta cennete yükseldiği görüşleri bulunur.
Diğer bir görüşe göre Hz. İdris’in yüce bir makama yükseltilmesi, manevi bir şeref ve yüceltme anlamına gelir. Bu Allah’a olan bağlılığı, dürüstlüğü ve ilmi sayesinde elde ettiği bir konumdur.
Hz. Musa’nın Kızıldeniz’i geçerek Firavun ’un yok edilmesine vesile olduğu gündür aşure günü. Hz. Musa, kesin olmamakla birlikte M.Ö. 14. Yüzyıllarında yaşamıştır. Hz. Musa'nın Allah'ın elçisi olarak zulmü engelleme ve tevhide çağırma görevi verilmiş, İsrailoğulları’na gönderilmiş peygamberidir.
Hz.Eyyüp’ün hastalıklarının iyileşmesi. Hz Eyyüp, M.Ö.14.yüzyılda yaşadığı rivayet edilir. Eyyüp, İshak soyundan gelir ve Kitâb-ı Mukaddes’teki Eyyüp kitabının kahramanı olan Yahudi din büyüğüdür. Hastalık ve sıkıntılara karşı gösterdiği sabırla örmek olmuştur. Zenginliği ile tanınan Eyyüp, mal varlığını ve ailesini kaybetmesine ve ağır bir hastalıkla vücudunun yaraları kurtlarla kaplanmış olmasına rağmen sabır göstererek on sekiz yıl (Bazı kaynaklar 13, 20 yıl ) çekmiştir.
Kur’an’da yer alan kıssaya göre onun sabrını ve metanetini gösteren rivayette; Hz. Eyyüp ‘ün yaraları kurtlanmış ve bu kurtlar bedenini kemirmeye başlamışlar. Hz. Eyyüp, yere düşen kurtları tekrar yerine koymuş; “Ye! Daha nasibin var” demiştir.
Hastalığı şiddetlendiğinde ibadetini yerine getirmekte zorlandığından Allah’a şifa vermesi için dua etmiştir. Cebrail, Allah’ın emrini ileterek ayağını yere vurmasını söylemiş, yere vurunca şifalı su çıkmış, bu suda yıkanış içtiğinde Muharrem ayının 10. Gününde şifa bulmuştur. Hz. Eyyüp ’ün ayağını yere vurunca fışkıran şifalı suyun bulunduğu yer, Şanlıurfa’nın Eyyubi’ye Mahallesinde yer alan Eyyüp Peygamber kuyusudur.
Hz. Yunus’un balığın karnından kurtulması; Hz. Yunus M.Ö. 8. Yüzyılda Kuzey İsrail Krallığı’nda yaşamış ve Ninova halkına peygamber gönderilmiştir. Hz Yunus, tebliğinde başarısız olduğunu düşünerek Allah’a canını alması için yakarışta bulunmuş, Allah Hz. Yunus halkına kırk gün içinde iman etmezlerse büyük azabın geleceğini bildirmesini emretmiştir. 37. Günde Hz. Yunus halkını terk etmiştir. Bir gemiye binmiş ancak büyük fırtınaya yakalanmış. Kura sonucu gemiden denize atılmak zorunda kalmıştır. Hz. Yunus’u büyük bir balık yutmuş, üç gün boyunca balığın karnında kalmıştır. Muharrem ayının onuncu gününde balık Hz. Yunus’u Dicle nehrinin kenarına kusmuştur.
Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması; İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi büyük semavi dinlerin peygamberi olarak tanınan ve tek tanrılı inancın kurucularından biri olduğu kabul edilen Hz. İbrahim, yaklaşık olarak M.Ö 2000-1800 yılları arasında yaşadığı düşünülmektedir. Doğum yeri Babil’in doğusunda, Dicle ve Fırat nehrinin arasındaki bölgedir. Putperestliğe karşı çıktığı ve babasının yaptığı putları kırdığı, Nemrut’u Allah’ın dinine davet ettiği için ateşe atılmıştır.
Kur’an’da yer alan ifadeye göre Allah ateşe şöyle emretmiştir. “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” (Enbiya 21/69) muharrem ayının 10. Aşure günü Hz. İbrahim’in düştüğü yer bir anda gülistanlığa dönmüş ve ateş onu yakmamıştır. Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı yer konusunda farklı görüşler bulunsa da Urfa (Şanlıurfa), ya da Harran’da vuku bulduğu ifade edilir. Ayrıca Hz. İbrahim’in oğlu İsmail ‘de Muharrem ayının aşure günü doğmuştur.
Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’un kuyudan çıkarılması ve Hz. Yakup’un Hz. Yusuf’a kavuşması; Hz Yakup, Kenan Diyarında ( günümüzde İsrail, Filistin, Lübnan, Mısır, Suriye’nin kıyı kesimlerini kapsayan geniş bölge) yaşayan İsrailoğulları’na gönderilen bir peygamberdir. 12 çocuğundan en çok Yusuf’u sever. Diğer kardeşleri kıskanarak kuyuya atar sonra aşure gününde tüccarlar tarafından çıkarılır, köle olarak satılır. Yıllar sonra Hz. Yusuf hükümdar olmuş, kıtlık baş gösterdiği için kardeşleri erzak almak için Mısır’a gelir. Hz. Yusuf kardeşlerine yardım eder, daha sonra Hz. Yusuf babasına kavuşabilmek için bir gömlek göndermiş, ağlamaktan gözleri kör olan babasının gözler gömlek sayesinde açılmıştır. Hz. Yakup’un oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması Kur’an-ı Kerim’de “Yusuf Suresi’nde” anlatılmaktadır. Muharrem ayı aşure günü kavuşurlar.
Hz. İsa Peygamber, Hristiyanlık inancına göre Allah’ın görevlendirdiği peygamberdir ve Mesih olarak kabul edilir. İslam inancına göre İsa Tanrı’nın oğlu değil ve çarmıhta ölmemiştir. Hz. İsa’nın aşure gününde doğduğuna ve aşure günü göğe yükseldiğine inanılır. Hadis kitaplarına göre aşure gününe bu ismin verilmesinin hikmeti, Allah'ın aynı gün 10 peygamberine 10 değişik ikram ve ihsanda bulunmasıdır.
Aşure günü, İslam inancında önemli bir gündür ve bu günde yapılması tavsiye edilen bazı ibadetler şunlardır; sadaka vermek, ikramda bulunmak, bol bol dua etmek, Kur'an-ı Kerim okumak ve zikirler çekmek, nafile namazlar kılmak, tevbe ve istiğfar etmek.
Aşure günü sadece Müslümanlar tarafından değil, Yahudiler tarafından da kutsal kabul edilir ve oruç tutulur.
Hicret ve Aşure günü; Hz Muhammed’in (Sav) 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmesi Muharrem ayının başlangıcı ve Hicri yılbaşı olarak kabul edildiğini belirtmiştim. Hz. Muhammet (SAV), Medine'ye hicret ettiğinde orada Arap halkla birlikte yaşayan Yahudiler vardı. Yahudiler, Aşure Günü'nün, Hz. Musa ile İsrail oğullarının, Firavunun zulmünden kurtulduğu gün olduğunu söylüyorlardı. Hz. Muhammed, bu inancı yalanlamamış ve Aşure Günü'nde oruç tutmayı tavsiye etmiştir.
Kerbela Olayı; Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’nın torunu Hz. Hüseyin ile Emevi Devleti Halifesi Yezidi’n ordularının 10 Ekim 680 yılında (Hicri 61, 10 Muharrem günü) çarpışması sonucu Hz. Hüseyin şehit edilmiştir. Olay İslam dünyasında mezhep ayrılığını derinleştirmiş ve Sünni – Şii çatışmasına yol açmıştır. Bu olay, özellikle Şii ve Alevi Müslümanlar tarafından aşure gününde matemlerle anılır.
Aşure kazanı, Nuh Peygamberin tufanından sonra yüzyıllardır kaynamakta. Afyonkarahisar’da da 500 yıldır süren aşure etkinliği her yıl olduğu gibi bu yılda Mevlânâ’nın torunu Sultan Divanî hazretlerini anma amacıyla gerçekleştirilecek olan etkinliktir. Gelenek haline gelen bu etkinlik Afyonkarahisar Belediyesinde düzenlenerek 40 hatim, kırk hafız tarafından okunur. Kırk kazanda aşure pişirilir ve şifalı aşureler 11 Temmuz Cuma günü, başta Zafer Meydanında olmak üzere şehrin çeşitli noktalarında dağıtılacak. Birlik beraberliğe katkı sağlayacak etkinliğe bütün halk davetlidir.
2025 yılı için Aşure Günü, 5 Temmuz 2025 Cumartesi günü başlayıp, Muharrem ayının 10. günü olarak kabul edilir. Muharrem ayı ise 26 Haziran 2025 Perşembe başlayıp, 25 Temmuz 2025 Cuma sona erecek.
Bu durumda, aşure yapımı ve dağıtımı için toplam süre 26 Haziran - 25 Temmuz 2025 tarihleri arasındadır. Ancak, aşure dağıtımı ve paylaşımı özellikle Muharrem ayının son günlerine kadar, yani 25 Temmuz 2025 Cuma gününe kadar devam edebilir. Geç kaldık diye merak etmeyin. Ben de bu yazımı hazırlarken bir yandan da aşure kaynatıyorum. Tarihleri hatırlaya hatırlata pişiriyorum. Dolayısıyla, aşure yapımı ve dağıtımı yaklaşık bir ay sürer. Aşure kazanlarında sadece malzeme değil inanç, sadakat ve umut birlikte kaynıyor. Allah kabul etsin.