Afyonkarahisar’da Ağustos’un on beşi deyince,

Şükriye Hanım gibi bütün kadınları bir telaş alır ince ince,

 

Tarhana karılacak, turşu kurulacak,

Erişte kesilip, sebzeler kurutulacak.

 

‘’Domates de pek pahalandı salça yapacaktım,

Güneşin sıcağında lezzetine lezzet katacaktım’’

 

 Evin beyi ‘’N’oluyor hanım, bu telaşın niye?’’

‘’Kış geliyor efendi, bunların hepsi olmaz şıp diye!’’

 

Hasan Bey: ‘’Nesine uğraşacaksın hanım, boşuna yorulma?

Hazırlar dolu, bir bakalım, her şey var pazarda, çarşıda’’

 

Şükriye Hanım gönülsüzce: ‘’  Sen öyle dersin amma,

Geçen sene aldın da, kendin beğenmedin önce,

 

Oğlan, kız bekler, gelin, damat ister,

Torunlarım da pek sever.

 

Hem bereketi içinde, tertemiz kendin yapınca,

‘’Bol naneli, tarhana pişiriver dersin hastalanınca.’’

 

Sen bir çuval un al, birkaç koli yumurta,

Koyun yoğurdunu ben alırım pazardan bulunca.’’

 

Önce tarhana karılır, yumurtalı yoğurtlu, unla,

Koca bir leğen, gelip gidip karıştırılır kabarınca,

 

Kimi, domates, soğan, biber sebzeli karışık yapar,

Bazısı da sade sever. Herkese göre değişir alışkanlıklar.

 

Anadolu kokan, her yöreden elli çeşit tarhanamız var,

Anne elinin güzelliği, baba ocağının sıcaklığı içimize dolar.

 

Mayalanması bitince top top güneş almayan yere sererler,

 Ufalayarak,  kurutulur, bez torbalarda bekler doyulmayan lezzetler.

 

Konu komşu, akraba, eş, dost kadınlar çağrılır, erişte kesilecek,

Bol yumurtalı sert hamur yoğurulur, biraz dinlenecek.

 

Serilir yerlere sofra bezleri üstünde büyük sofralar,

Bezelere ayrılır hamur, açılır yufkalar.

 

Serilen yufkalar, hafif kurumaya yüz tutunca,

Üst üste katlanıp şeritler kesilir parça parça.

 

Keskin bıçaklarla kadınlar, hep bir boyda doğrar, ince ince

Bezeler bitip, erişteler kurumak üzere serilince,

 

Gelen eşe dosta, pişirilir yoğurtlu velense,

‘’Velense, yoğurtlara belense, bağırsağı dolansa’’

 

Büyük iştahla yenen yemeğin ardından,

Ağız tadıyla, sağlık istenir Yaradan’dan…

 

Turşularını kurar, Şükriye Hanım, bidonlara,

‘’Eski küpler olsa da onlara bassak’’ der içinde yara,

 

Patlıcanlar, kabaklar dilimlenir, taze fasulyeler kırılır,

Biberler ipe dizilir, gerdanlık gibi balkonlara asılır.

 

Reçeller kaynatılır, kayısı, vişne kurutulur,

Şimdi derin dondurucular çıktı, bunlar unutulur.

 

Kim ne derse desin, seviyor eski geleneklerini,

Şükriye Hanım, hazırladı kışlıklarını bitirdi işini…

 

Mürşide AYHAN