Her yıl 10 Kasım’da Atatürk’ü anma ve anlama adına çeşitli etkinlikleri ile büyük önder Atatürk’ün ölüm yıldönümünde bağlılığımızı göstermeye çalışırız. Bu özel gün, sadece bir hatırlama değil, aynı zamanda Atatürk’ün ideallerini ve Cumhuriyet’in değerlerini daha derinlemesine anlamak için bir fırsat olarak kabul edilir. 10 Kasım, Atatürk’ün mirasını ve Cumhuriyet'in kazanımlarını yaşatmanın bir aracı haline gelir. 10 Kasım, Atatürk’ün hayatını ve mücadelelerini anlamak ve ona olan saygıyı göstermek için bir fırsattır.
10 Kasım’da sadece Atatürk’ü anmakla kalmayıp, onun devrimci düşüncelerini ve Cumhuriyet'in temellerini de anlama fırsatını değerlendirmeliyiz. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sonrası, çağdaş bir devlet kurma vizyonuyla hareket etti. 10 Kasım’da, Atatürk’ün kurduğu laik, demokratik ve çağdaş Cumhuriyet sisteminin önemini yeniden hatırlamak gerekir. Atatürk, halkın eğitilmesi gerektiğine inanan bir liderdi. Harf İnkılabı, kız çocuklarının eğitimi ve bilimsel düşüncenin yayılması gibi reformlar, onun eğitime verdiği önemi gösterir.
Atatürk'ü erken kaybetmek hem Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi hem de Türk halkı açısından büyük bir kayıp olmuştur. 10 Kasım 1938’de hayatını kaybeden Atatürk, sadece Cumhuriyet'in kurucusu değil, aynı zamanda modern Türkiye’nin şekillendiricisi, reformlarıyla Türk halkının yaşamını dönüştüren bir liderdi.
Atatürk’ün erken ölümü, Cumhuriyet’in kurucusunun çok daha uzun bir süre boyunca liderlik etme ve gerçekleştirdiği devrimlerin sürekliliğini sağlayacak altyapıyı daha güçlü bir şekilde oluşturma fırsatını kaybetmesi anlamına geliyordu. 57 yaşında hayatını kaybeden Atatürk, birçok büyük reformu başlatmış ve başarıyla tamamlamış olsa da reformlarının tamamen yerleşmesi ve toplumun her kesimine entegre olması için yeterli zamanı olmamıştır.
Atatürk'ün erken ölümü, Türkiye Cumhuriyeti'nin hem güçlü bir liderden yoksun kalması hem de devrimlerinin sürekliliği konusunda belirsizlikler yaşaması anlamına gelmiştir. Ancak, Atatürk'ün bıraktığı miras, Türk halkı tarafından yaşatılmaya ve devam ettirilmeye çalışılmıştır. Onun erken kaybı, Türk tarihinin en büyük trajedilerinden biri olsa da Atatürk'ün Cumhuriyet idealleri ve devrimleri hala Türkiye'nin temel taşlarını oluşturmakta ve onun mirası, bugüne kadar korunmuş, tartışılmış ve yaşamaya devam etmiştir edecektir
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece hatırlamak değil, onu anlamak da hepimizin sorumluluğu. Çünkü Atatürk, bir dönemin değil, bir milletin geleceğini şekillendiren düşünce sisteminin adıdır.
Atatürk’ü anlamak, onun sadece askeri başarılarına hayran kalmak değil; aynı zamanda bilime, akla, özgürlüğe ve ilerlemeye olan inancını kavramaktır. O, yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden, kendi ayakları üzerinde durabilen modern bir devlet yaratmanın mümkün olduğunu gösterdi. Bunu yaparken dayandığı güç, halkına duyduğu güven ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine olan bağlılıktı.
Bugün Atatürk’ü anlamak, çağdaşlaşmanın sadece batıya öykünmek olmadığını; kendi değerlerimizle, kendi aklımızla ilerlemenin mümkün olduğunu görmek demektir. Eğitimde fırsat eşitliği, kadın hakları, laiklik, hukuk devleti gibi temel kavramlar onun ileri görüşlülüğünün eseridir.
Atatürk’ü anlamak, onu anma törenlerinde birkaç kelimeyle yâd etmekten çok daha fazlasıdır. Bu, bir yaşam biçimidir: Sorgulayan, çalışan, düşünen, üreten bireyler olabilmektir. Çünkü o, “Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” diyerek bizlere yönü açık bir pusula bırakmıştır.
Bugün ülkemizin karşılaştığı her zorlukta, o pusulaya bakmayı bilirsek; geçmişten aldığımız güçle geleceğe güvenle yürüyebiliriz. Atatürk’ü anlamak, işte tam da budur:
Bir lideri değil, bir aydınlanma yolunu benimsemek.
Atatürk’ü Anlamak Konusunda Bize Düşen Görevler
- Onun ilke ve inkılaplarını yaşatmak:
Atatürk’ün hedefi, çağdaş, bağımsız ve güçlü bir Türkiye’ydi. Bu hedefe ulaşmanın yolu, Cumhuriyetin temel değerlerini korumak ve her alanda ilerlemeye devam etmektir. - Akıl ve bilimi rehber edinmek:
Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” derken, yolumuzu aydınlatacak en güvenilir kaynağın akıl ve bilim olduğunu vurgulamıştır. Bizlere düşen, dogmalardan uzak durmak ve sorgulayan bireyler olmaktır. - Eğitime önem vermek:
Atatürk, bir milletin geleceğini gençlerin eğitimiyle şekillendirileceğini bilirdi. Bu yüzden bizler de kendimizi sürekli geliştirmeli, okuyan, araştıran ve öğrenen bireyler olmalıyız. - Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkmak:
Laiklik, demokrasi, kadın-erkek eşitliği, hukuk devleti gibi temel değerler, büyük fedakârlıklarla kazanıldı. Bu değerleri korumak, Atatürk’e duyulan en gerçek saygıdır. - Birlik ve beraberlik içinde olmak:
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü bize hem içte hem dışta barışın önemini hatırlatır. Ayrışmak yerine ortak değerlerde buluşmak, millet olmanın en önemli göstergesidir. - Topluma faydalı bireyler olmak:
Atatürk, “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” der. Kimi öğretmen olarak, kimi çiftçi, kimi doktor olarak… Herkes yaptığı işi en iyi şekilde yaparak ülkesine katkıda bulunabilir.
Kısacası, Atatürk’ü anlamak yalnızca onu anmak değil; onun düşünce sistemini hayatımıza geçirmek demektir.
Biz, onun “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” gençliğine yakışacak şekilde, bu değerleri yaşatmakla yükümlüyüz.