Bir gün torunum Mert Efe ( 6,5 yaşında) heyecanla yanıma geldi, “ Anneanne bil bakalım Asya Hun Devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı kimdir?”  Önce afalladım, böyle tarihi soruyu; yaşına rağmen durup dururken sormasına şaşırdım. İlk aklıma geleni söyledim. “Teoman”  olmasına karşın yine de bilgi dağarcığımı yokladım, yanılmamak için düşündüm. Karşımda beni sınava sokan ufaklık “onun oğlu da Metehan’dır.” derken heyecanı gözlerinden okunuyordu. Ondan sonra sorular geldi. Efsanevi Türk hükümdarı ve destan kahramanı Alp Er Tunga’dan bahsetti adını tam telaffuz edemese de bir şeyler duymuş, görmüş.  

“Oradaki bütün heykellerden tek farklı olan Atatürk’ün bakışları idi. Sadece Atatürk ile göz göze geliyorsun. Bakışları hep sana bakıyor” diye ekledi kızım.  

Birden bire ortaya çıkan “Türk Tarihi merakı nereden geliyor?” diye düşünürken; meğer Etimesgut Bağlıca’daki Türk Tarih Müzesi ve Parkı’na gitmişler, orada gördüklerini anlata anlata bitiremediler. Ben de ne zamandır gitmek istiyordum. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda ziyaret ettim bu merak ettiğim müze ve parkı. 

Kızılelma Caddesi No:1 diye adreslendirilmiş olan açık hava müzesi daha uzaktan seni çağırıyor. 60 bin metre karelik geniş alana Türk tarihinin önemli dönemlerini, Türklerin Orta Asya kökenlerini, İslam öncesi dönemi, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerini kapsayan zaman aralığını sığdırılmış. 

Türk Tarih Müzesi ve Parkı’na girer girmez bembeyaz bulut gibi iki atlı karşılıyor sizi. İhtişamlı atların üstünde bütün heybetini size yansıtan, Göktürk Devleti’nin en güçlü hükümdarı Bilge Kağan ve eşi İl-İtmiş Bilge Hatun buyur ediyor tarihin derinliklerine. Gözümü alamıyorum asaletli duruşlarından. “Girin, görün yaşanmışlıkları, öğrenin efsaneleri,  destanları” diyorlardı.

 

Türk mitolojisin uçan ikiz atları; Ak Burşun ve Kök Burşun’a binmiş şekilde tasarlanan iki dev yapıttan Bilge Kağan haykırıyordu. “ÜSTE MAVİ GÖK ÇÖKMEDİKÇE, ALTTA YAĞIZ YER DELİNMEDİKÇE, SENİN İLİNİ VE TÖRENİ KİM BOZABİLİR? EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN…’’ titretiyor adeta, gürlüyordu sözleri. 

Ve hemen yanı başında eşi…  Türklerin çağlar boyunca kadına verdiği önem vurgulanmış. Türk tarihinde kadın her zaman erkek ile eşit sayılmış, hatunlar, kağanlar kadar devlet yönetiminde söz sahibi oldular.  İl-İlmiş Bilge Hatun dışında Türk Tarihinin ilk kadın hükümdarı Tomris Hatun, Türklerin atası dişi kurt anlamına gelen Asena Hatun’dan, ilk Türk kadın pilotu Bedriye Tahir Gökmen’e ve Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım başta olmak üzere çok sayıda kadın heykeli yer alıyor.  

(Büyük Kadın savaşçı, Sakalar Kraliçesi Tomris Hatun) 

Göz alabildiğince uzanan beyaz heykeller içerisinde ilerliyorum. Sessiz bir ortamda kalbimde kopuz sesi güm güm vuruyor. Başımı döndürüyor, yiğitlik kahramanlık duyguları ile dolup taşıyorum. Dede Korkut’u görüyorum. “Boy boylayıp, soy soyluyordu”   

 İskit/Saka döneminden başlayarak Göktürk kağan ve hatunlarını, 17 Türk devleti kurucularını, Selçuklu Sultanlarını, Osmanlı Padişahlarını, Kurtuluş savaşı komutanlarını, büyük Türk düşünürlerini, Türk Cumhuriyetleri kurucularını, fikir adamlarını Cumhuriyet dönemi bilim insanı, yazar, şair ve sanatçılar temsil edilmiş. Kaşgarlı Mahmut’tan Mevlânâ Celâleddin-i Rumi’ye, Hacı Bektaş-i Veli’den Yunus Emre’ye Nasrettin Hoca’ya kadar pek çok âlimlerin fikirleri ile dolup taşıyorsunuz.  Her birinin heykelini gördükçe şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Hepsi de benim soyum, Türk olmaktan bir kez daha gurur duyuyorum.  

Açık alanda hilal şeklinde bir havuz, Türklerin su kültürünün bir yansıması olacak şekilde tasarlanmış. “Orhun Şelalesi” adı verilen yapay çağlayan kurgusuyla müzenin modern mimarisi ile bütünleşmiş. Engelli vatandaşlar unutulmamış. Onların ihtiyaçlarına uygun biçimde de düzenleme yapılmış. 

Ergenekon Destanı, hepimizin büyük cesaret örneği gösterdiğine inandığımız bir efsane olan Kür-şad ve 40 çerisi, Göktürk Okçuları, İstanbul’un Fethi, Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı’nın Koşan Atlıları,  Kurtuluş Savaşı kompozisyonla öyle güzel canlandırılmış ki seni içine çekiyor, o günlerin bir savaşçısı da sen oluyorsun adeta. Bazen elimde kılıç, bazen oklar, atın üstünde şahlanıyorum, damarımda kan deli deli akıyor. Ayrıca 5 farklı Mustafa Kemal Atatürk heykeli müzenin başyapıtlarından. Göz göze geliyorum bir an. Bakışıyoruz, sert şefkatli bakışında kendimi mahcup, tedirgin hissediyorum “Sana layık olmaya çalışıyoruz Ata’m” diyorum. 

Müzede sergilenen tüm heykeller üç yıl süresince Etimesgut Belediyesi Heykel ve Seramik Atölyesi’nde Türk ve yabancı sanatçılar tarafından yapılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en büyük sanat projelerinden biri olan Türk Tarih Müzesi ve Parkı’nın yapımı için sanatçılar, akademisyenler, araştırmacılar ve siyasetçiler Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel tarafından bir araya getirilmiş; bu ekipten etkin, disiplinli, bilimsel ve sürdürülebilir bir çalışma ortamı oluşturulmuş ve çok güzel olmuş. Böyle dünya çapında güzel bir eseri ilçemize kazandıran Belediye Başkanımız Sayın Enver Demirel ve emeği geçenlere çok teşekkür ederim. Emeklerine sağlık. 

206 heykeli, 7 kompozisyonu, 8 Türk yazıtı replikası, 4 dev panoramik resmi, 3 Frig kabartması/ortostatı, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezi gibi kurumlardan elde edilen kitaplarla kurulmuş 45000 kitaplık kütüphanesi, 650 kişilik konferans/tiyatro salonu, çok amaçlı sergi/eğitim salonu, restoran/kafesi, 1500 kişilik amfi tiyatrosu, 120 metrekarelik otağı, Ankara Mimarisi Maketi, Türk Havacılık Panosu, Türk Denizcilik Panosu, Türk Mimarlık Panosu, Türk Arkeoloji Panosu, Türkologlar Panosu, Türk Bilim Tarihi Panosu ve interaktif öğrenme donanımı ile yalnızca bir heykel müzesi olarak değil, aynı zamanda bir eğitim yuvası, bir kültür kompleksi olarak da Türk milletine hizmet veriyor. 

Bunun yanı sıra Ergenekon Destanı, 1071 Malazgirt Zaferi, 1453 İstanbul’un Fethi ve Kurtuluş Savaşı temalı dev panoramik resimler yer alıyor.  Türkiye’de ilk kez olmak üzere Göktürk dönemine ait Kül Tigin ve Tonyukuk, Uygur dönemine ait Moyun Çor, Terkin ve Dolodoy anıtlarının replikaları (kopyaları) tüm Türk tarihinin yansıtıldığı 17 tablodan meydana geliyor.   

Türk tarihi kronolojisinden oluşan Türk Tarih Cetveli, Türk dilinin 5 bin yıllık gelişimini kaya resimleriyle, tamgalarıyla ( damga) , alfabeleriyle,  replika kitaplarıyla ve Türk Dil Haritası ile anlatan Türk Dili Panosu ve geçmişinden günümüze tüm Ankara tarihini anlatan Ankara Tarihi Köşesi müzede yer alıyor. Göktürk ve Uygur yazıtları, toprağa dikilişlerinden 1300 yıl sonra ilk kez Türk Tarih Müzesi’nde sergiliyormuş. Dünyanın farklı yerlerine dağılmış ve Türk kültürü açısından son derece büyük öneme sahip eserler, tek ve ortak bir mekânda Türk milletinin ilgisine sunuluyor. 

Burası Türk dünyasının en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Kısacası çok uğraşılmış, özenilmiş emek verilmiş. Türk Tarih Müzesi ve Parkı, sadece heykellerin ve resimlerin yer aldığı bir sanat müzesi değil, aynı zamanda bir eğitim yuvası olma özelliğine sahip. Konferans salonu, kütüphane ve sergi/eğitim salonu çocuklara ve gençlere plastik sanatlar, resim, heykel, yazarlık ve yabancı dil gibi eğitimler verilebilecek şekilde tasarlanmış. 

Öğrenciliğimizde tarih kitaplarından öğrenmeye çalıştığımız hayal gücümüzü zorladığımız bütün olaylar, kahramanlar, kişiler, işte hepsi birden karşımda. Tarih canlanmış eski bir tanıdık gibi karşımda duruyor. Apaçık her şey gözümün önünde... Yaşananlar, yaşayanlar, iz bırakanlar, bizim tarihimiz... 

Gaipten sesler duyuyorum sanki. Arşa yükselen tekbir sesleri çınlıyor kulaklarımda adeta. Bu sesler müze duvarına yansımış, durmadan bağırıyor; “TÜRK ÇOCUĞU ATALARINI TANIDIKÇA DAHA BÜYÜK İŞLER YAPMAK İÇİN KENDİNDE KUVVET BULACAKTIR”  M.KEMAL ATATÜRK 

Bu tarih sahnesinde kaybolduğumu sanıyorum. Hayır, hayır kendimi buluyorum. Özümü, geçmişimi, geleceğimi görüyorum. Bu müzeyi herkes gezmeli, yolu Ankara’ya düşen herkes… Özellikle okullar öğrencilerini alıp gelmeli buraya. Yıllarca tarih kitaplarından öğrenmeye çalıştığımız Türk tarihini burada görmeli. Ücretsiz gezebileceğiniz Türk Tarih Müzesi ve Parkı, kapalı alanı Pazartesi günleri hariç, diğer açık alan her gün ziyaret ediliyor.  

İlk Türk Devleti M.Ö.220 yılında Teoman Han tarafından kurulduğundan günümüze kaç yüz yıl geçti, varın hesaplayın. Bu geçen asırları üç dört saatlik zaman dilimine sığdırarak ışık hızıyla Ergenekon’dan Cumhuriyet’e giden yolu, görerek, hissederek yürümelisiniz... 

”Nereden nereye?” derken Yılında Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, kahraman şehitlerimizi ve tarihimizi destanlarla yazan bütün büyüklerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.