Merhaba sevgili okurlarım, bugün sizlere çok ilginç bir deneyden bahsetmek istiyorum. Belki duymuşsunuzdur, belki de ilk kez duyacaksınız. Bu deney, hayatımızda karşılaştığımız pek çok sorunun aslında nasıl ortaya çıktığını ve nasıl çözülebileceğini gösteriyor.

Deney şöyle yapılıyor: Gidin 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra 100 tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun. İlk başta hiçbir şey olmayacaktır.

Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içinde bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı bir kaos ortamı göreceksiniz.

Kırmızı karınca bunu yapan düşmanın siyah karıncalar olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. Oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun asıl nedeni sizin ellerinizdir.

O nedenle günümüzde gerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tartışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen;

Kavanozu sallayan kim?

Bu soru, bize aslında bizim dışımızda birilerinin ya da bir şeylerin bizi manipüle ettiğini, bizi birbirimize düşürmeye çalıştığını, bizi öfkelendirdiğini, bizi korkuttuğunu ya da bizi üzdüğünü hatırlatır. Bu soru, bize aslında bizim gerçek düşmanımızın kim olduğunu ya da ne olduğunu gösterir.

Belki de gerçek düşmanımız, bize yalan haberler yayan medya kuruluşlarıdır. Belki de gerçek düşmanımız, bize nefret söylemi pompalayan siyasetçilerdir. Belki de gerçek düşmanımız, bize ayrıştırıcı mesajlar veren ideologlardır. Belki de gerçek düşmanımız, bize zararlı alışkanlıklar kazandıran reklamlardır. Belki de gerçek düşmanımız, bize kendimizi yetersiz hissettiren sosyal medya hesaplarıdır.

Ya da belki de gerçek düşmanımız, bizim kendimiziz. Belki de biz, kendi içimizdeki korkularımızla, önyargılarımızla, egolarımızla ya da komplekslerimizle savaşıyoruz. Belki de biz, kendimize zarar veren davranışlarımızdan, inançlarımızdan ya da alışkanlıklarımızdan kurtulamıyoruz.

Bu soru, bize aslında bizim gerçek dostumuzun kim olduğunu ya da ne olduğunu da gösterir.

Belki de gerçek dostumuz, bize doğru haberler veren medya kuruluşlarıdır. Belki de gerçek dostumuz, bize barışçıl söylem sunan siyasetçilerdir. Belki de gerçek dostumuz, bize birleştirici mesajlar veren ideologlardır. Belki de gerçek dostumuz, bize sağlıklı alışkanlıklar kazandıran reklamlardır. Belki de gerçek dostumuz, bize kendimizi iyi hissettiren sosyal medya hesaplarıdır.

Ya da belki de gerçek dostumuz, bizim kendimiziz. Belki de biz, kendi içimizdeki sevgilerimizle, meraklarımızla, yeteneklerimizle ya da hayallerimizle yaşamaya çalışıyoruz. Belki de biz, kendimize faydalı olan davranışlarımızı, inançlarımızı ya da alışkanlıklarımızı geliştiriyoruz.

Bu soru, bize aslında bizim gerçek seçimimizin ne olduğunu da gösterir.

Biz, ya kavanozun içindeki karıncalar gibi birbirimize düşman olabiliriz. Ya da kavanozu sallayan elleri fark edip birlikte mücadele edebiliriz. Biz, ya kavanozun içindeki karıncalar gibi birbirimizi öldürebiliriz. Ya da kavanozu kırıp birlikte özgür olabiliriz.

Seçim sizin. Seçim hepimizin.

Umarım bu deney sizlere de ilham vermiştir. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Hoşçakalın.