İdeoloji kavramına itibar eden tevhit ehli, devrime de itibar ediyor. Çünkü ideoloji ile yatan devrim ile kalkar. İdeolojilerde; “ideoloji, devrim, iktidar” teslisi bir bütündür. “Devrimci İslam, İran İslam devrimi, İslam devrimcisi” gibi tanımları çok sık duyarız. İslam’a devrim yakıştırmak, şapkadan tavşan çıkarmak gibidir. Devrimin en net tanımı; mevcut düzeni köklü, hızlı, en geniş kapsamlı, aniden ve genellikle şiddet ile ele geçirmektir. Şiddet vs. bir yana, Resulü Ekrem kendine hazır verilen iktidarı almadı. Neden almadığının cevabını bilen, İslam’ın iktidara bakış açısını da biliyor demektir. Bilmeyen, devrimi İslam’a yama yapar. Gezi olaylarında bir bayanın önüne koyduğu;  “Ay, Valla Devrim!” tabelası tarihe kazındı. Demek ki gezi kalkışması ideolojik bir kalkışmadır. Değer hükümlerini ideolojiden edinen, itikattan devrimcidir. Devrim kavramını aşıran tevhit ehli, karşıtından devrimcidir. Yani Stockholm sendromu gibi bir şey; karşıtının kavramına âşık olan, yöntemine de âşıktır. Etki-tepki sonucu bir durum söz konusu…  

 

      Bir iktidarın kurucu öznesi, o iktidarın temel kavramlarıdır. İdeoloji kavramına itibar eden, onun en başat iktidar olma biçimi devrime de itibar eder. “İslam itikadı, ideolojiler ise iktidarı esas alır.” Eğer İslam iktidarı esas alsaydı; imanın şartlarından birisi devrim yapmak olurdu. İslam’da iktidar yok sayılan bir şey değildir ve gelene ağam, gidene paşam denilmez bu ayrı bir konudur. İslam’da iktidarı tanımlayabilmenin ve ulaşmanın yolu, Medine ortamı ve dört halife döneminin hangi süreçlerden geçtiğini bilmeye ve anlamaya bağlıdır. İslam’da sorgulama ‘amel’ üzerinden yapılır.

 

     Beyni Karışıklar Kavramları Karıştırırlar:

 

     Mesela bazıları “beşeri ideolojiler” diyor. Her şey zıddı ile kaimdir; ideolojinin “ilahi” olanı yok ki, “beşeri ideoloji” diyebilesin! İdeolojilerin hepsi beşeridir. İdeoloji kavramı insanların algısına o kadar oturmuş ki; İslam’ı ideoloji kavramının dışında mütalaa edemiyorlar. Zımnen mağlubiyet ilanıdır bu! Kavram iktibas eden, iktibas ettiği kavramın, birkaç kuşak sonra itikadını da iktibas edeceğine dair bu metinde yeterince delil var.

 

    Hiçbir kavram yeniden tanımlanamaz. Mesela bazı tevhit ehli;  “gençleri sapık ideolojilerden kurtaracağız!” diyor. Her şey zıddı ile kaimdir. İdeolojilerin sapık olanı varsa, sıhhatli olanı hangileridir? Mesela, “sapık hocalardan uzak dur!” ikazı; “doğru hocalara” yönlendirme amaçlıdır… Sapık ideoloji diyen bunun zıddını (sıhhatlisini) söyleyemediğine göre belli ki ideolojiyi de İslam’ı da bilmiyor.

 

     Arafat’da;  “zehirli ideolojilerden gençleri koruyacağız”  duasını işittim. Zehirli ideolojinin zıddı; ‘zehirsiz, faydalı’ demektir. Zehirli ideoloji tanımını duyanlar, “benim ideolojim zehirsiz, sıhhatli!” diyerek üzerlerine alınmıyorlar… Kimse “yoğurdum ekşi, (ideolojim zehirli!)” demez. İdeolojiler; beşeri, zehirli, sapık vs. diyerek değil, sadece ‘ideoloji’ olarak telaffuz edilirler. Aidiyet kavramları yeniden tanımlanamaz. Tanımlarsan; zehirli, sapık, beşeri, sade ideoloji; hangisini alırsın? Kendini ‘İslamcı’ diye tanımladın; radikal İslamcı, ılımlı İslamcı, yeni İslamcı; hangisini alırsın? Kavramları yeniden tanımlarsan; reddettiğin şeyin doğru, doğru bulduğun şeyin de yanlış olduğuna kapı aralarsın. Kavramlara yama vuranlar asla düşünemezler.

 

     Müslüman’ın kendine ait olmayan bir kavramı alıp, kendi içinde, kendi inancı ile doldurduğunu zannetmesine, gönlünün arzu ettiğini, heva ve hevesini hayalinde canlandırmasına; ümniyye, temenni denir. Bu hayal kuruntusunun insanlık gereği Peygamberleri bile tehdit edecek boyutta olduğu kabul edilir. “Benim bu kavramdan kastettiğim şudur, şu niyetle kullanıyorum” saçmalığının temel izahı bu ümniyye, idealizm, zan kuruntusudur. “Zan, en büyük yalandır.” (H. Şerif) (15) Aslında kavramları yanlış kullananlar en büyük yalancılardır. İslam’a ideoloji demekten daha büyük yalancılık olur mu?

 

(Twitter adresim:   @yazarramazandmr )