Slogan: Benden Sonrası Tufan demektir. Slogan, ideolojilerin makyajıdır; sürekli dökülür. Slogan, insanı gaza getiren, kışkırtıcı söz demektir. Slogan, ideolojinin içini, kestirmeden, kısa yoldan, cilalı söz ile doldurmaktır. Slogan, alternatifi olan seraptır. İdeolojiler, insan icadı alternatifler demetidir. Bir ideoloji ve bir iktidar ‘manivelası’ olan sloganın son kullanması vardır. ‘Ayet ve Slogan’ bir kitap ismi… Slogan, ideolojilerin nev-i şahsına münhasır ayetidir. En çok kullanılan slogan ile ilgili hiçbir metin yok. Çoktandır  “düşünme vasfı olan varsa slogan ile ilgili bir metin yazsın” diyorum; ama yok. Demek ki Türkiye’de eli kalem tutan bir kişi yok. Mesela ‘tek yol devrim’ ideolojilerin sloganıdır. İslam’da asla slogan diye bir şey yoktur. Ama Müslümanlar slogana (makyaja) itibar etmekle kalmadılar; bu sloganı ‘tek yol İslam’ diye aşırdılar ve kullandılar. İslam’ı ideolojilerle yarıştırdılar. Hâlbuki İslam tez, anti tez, sentez değildir; vahiy mahsulüdür.

 

     İktidar İsteğinin Bahanesi: İdeoloji 

 

     Bütün ideolojiler bir yolunu bulup öyle veya böyle, legal veya illegal iktidarı ele geçirmeye odaklıdır. Seçim-Sandık; olmadı her türlü ihtilal, devrim, darbe ihtimali saklıdır. Çünkü ideoloji; haz kaygısının projelendirilmesidir. Hazzı esas alan için her yol mubahtır.

 

     İdeolojiler, iktidar için bir yekinmedir. İktidar olurlarsa artık onun adı ‘resmi ideoloji’ olur. “İdeoloji yoktur, iktidarın örgütlenişi vardır” (16) Demek ki ideoloji; iktidar olmanın yegâne bahanesidir. İdeolojiler bir ‘ele geçirme’ projesidirler. Devrim, ele geçirmenin diğer adıdır. İslam? İslam sadece ‘teklif’ eder; gönüllülük esasına dayalıdır. 

 

      Başlangıçtan günümüze kadar “son kullanması yoktur” denebilecek ve kaideleri sabitlenmiş bir ideoloji yoktur; olamaz. Tüketim çılgınlığı toplumların merkezine oturduğu zamanlardan bu yana ideolojiler oturacak bir yer bulamadılar ve çoğu ‘tüketim İdeolojisi’ne dönüştüler. Tüketim döngüsünün kıramayacağı ideolojik kalıp yoktur. Buna rağmen ideolojiler hep var olacak ancak ideolojilerin ve onu ‘yeşile boyayanların’ geldiği bir nokta var. “Şimdi artık herkes aşağı yukarı kozmopolit olmuştur ve alelade kozmopolitlik, günlük hayatın bir parçasıdır.” (17) Tüketim toplumunun mabedi marketlerdir. ‘Haz, hız, cihaz’ teslisi; marka, müzik, imaj, festival, faşing, kozmopolitizmin yani tüketim toplumunun ortak paydalarıdır.

 

     İslam’ın Genel Özellikleri:

 

     İslam’da değer hükümlerinin (din, ahlak, hukuk, ilim) ihdas edilmesi Allah’a aittir. İslam, bütün ideolojileri dışta bırakacak şekilde vaaz edilmiştir; hiçbir müştereki kabul etmez. Onu ‘İslam’ yapan bu biricikliğidir. İslam; kendisini teklif eder, davet eder. ‘Yap!’ ve ‘yapma!’larına icabet etmeye ve akletmeye çağırır.           

 

     Allah’ın (haşa) ideolog, İslam’ın da ideoloji olmadığı kesindir. Bu kesinliğin eldeki referansı zikrettiğimiz ayetler, kalpteki referansı itikattır. ‘Semavi din’ ve ‘beşeri düzen’ tasnifini yapabilmenin yolu bu kesinliği teşhis etmekten geçer. Bu kesinliği kavrayan terazideki kefesini seçer; yoksa iki arada, bir derede kalır… İslam, ispat edilebilen değil; tevhide vakıf olma biçimidir. ‘İspat’ ile kaim olsaydı, İslam Peygamberi bunu yapardı ve herkes Müslüman olurdu; ama yok böyle bir şey…

 

      Elmalarla armutları, kelimelerle kavramları, ed-din (İslam) ile ideolojiyi, slogan ile ayeti, özlü söz ile kamyon yazısını, küreselleşme çukuru ile sıratı müstakimi, İslam inancı ile ilerleme inancını, devrim ile Medine ortamına giden yolu karıştırmamak için terazi metaforumuza ve tevhidi kavramların yama kabul etmeyeceği kesinliğine dikkat çekiyoruz. Terazinin bir kefesinde tevhidi kavramlar, diğer kefesinde insan tasarımı kavramlar vardır. Çok net bir ayrım yoksa çok net bir İslam inancı da olamaz.

 

      İslam’ın ‘adının’ (18) ve ‘müntesibinin’ (19) Kuran’da tanımlandığını, bu tanımların mutlak koruma altında olduğunu (20) ve bu tanımların ‘muhkem’ ayetler olup, hiçbir tefsire mahal kalmadan, farz anlamında ‘emredici’ olduğunu; kimseden yardım almadan isteyen herkes anlayabilir. Kuran’ın emredici tanımları bağlayıcı değilse, “Kuran’ın neresi bağlayıcı?” diye adama sorarlar.