Günümüzdeki Müslüman ülkelerin sınırları ve sembolleri semboliktir. Diğer ülkelerin? Onların zaten İslami bir kaygıları yok; paraları, dinleri, dilleri, mülk alıp-satmaları, her şeyleri ortak. Türkiye de bu ortak alanın bir figüranı. Avrupa’nın en ünlü kâfiri, Türkiye’nin en ünlü âliminin alt veya üst katını satın alıp, ona komşu olabilir. “Ev alma, komşu al” atasözü gereği biz, Müslüman-Türk için bile ‘seçici’ davranırız; yabancıya nasıl komşu olacağız? Komşu olmakla kalmadılar. Kadınlara; ithal kavramlar, moda, makyaj, özgürlük/güzellik yarışması, flört, kadın hakları, kadın-erkek eşitliği dayatıldı; bu “yedi dayatmanın/kavramın” kaçınılmaz sonucu olarak da cinsiyetsizlik kapıya dayandı. Nüfusun yarısının cinsiyetsizlikle itham edildiği bu noktaya nasıl gelindi? O yedi kavram, sırası ile devreye sokuldu. Kavramlarınız karakterinizdir. Onun yedisi de kavramdır, tasniftir, batıl bir dindir. Dinsizlik, cinsiyetsizlik vs. bu ülkeye düğmeye basar gibi gelmedi. Sözde masum kadın istekleri, masum öğrenci/işçi hareketleri ile belli kavramlar üzerinden geldi. Kavramlar üzerinden bir ayıklama yapmadıkça, sokaklara dökülüp ‘istemezük’ demek beş para etmez. Kadınların ekseninin kaydığı bir ülkede erkeklerin lafı mı olur? Kimmiş o erkekler; hocalar, âlimler, liderler, kariyer ehli, yazar, çizer kimmiş? Kadınların ekseni kayarken elleri armut mu topluyormuş? Armudun iyisini tek kalemde Türkiye’den yirmi-otuz daire alan, Antalya’da koloniler kuran Rus, İngilizler yiyor.

     Alanında ehil, hiçbir tabip, hiç bir ruh hekimi, hiçbir bilge; modanın, makyajın, flörtün, güzellik (=çirkinlik) yarışmasının, kadının tabiatına uygun olduğunu söyleyemez. Bunlar besmeleyi reddeden fiillerdir. Besmeleyi reddeden; bitti… Kadın hakları, özgürlük, eşitlik diyenler ise; Tevbe-40 ve Yunus-64’den hareketle, “Allah’ın tanımlarını mı, kâfir dünyanın tanımlarını mı kabul ediyorsun” sorusunu cevaplasınlar! Allah, kelime üzerinden imana çağırıyor. Sefil ve yüce kelimeler, ayan-beyan belli… Mesela Allah’ın emrettiği emir ve haklara mı, Cenevre kadın hakları ve besmeleyi reddeden fiillere mi iman ediyorsun? Sefil kavram, yüce kavram tanımı Kuran’a aittir. Fiillere gelince…

      “Moda o kadar kötüdür ki onu altı ayda bir değiştirmek gerekir.” Moda, israftır, haramdır, taklitçiliktir. Taklitçi Türkiye asrı başladı. Taklitler asıllarını yaşatır. Modayı takip eden kendisi değildir; modanın çıktısıdır. Moda, beden üzerinden hâkimiyet kurma hilesidir. Makyaj; bu çağın maskesidir. Kendi yüzünden utanıp, onu saklaması, kapatması, maskelemesi demektir. Makyaj yapan, olduğu gibi görünemeyecek, göründüğü gibi olamayacak! Makyaj ile cilalı imaj devri başladı. Makyaj demek, “maskeli kadınlar balosu” demektir. Öyle maske ki; kendisini; kendisi dahi görmek istemiyor… Güzellik yarışması, dövme, estetik ameliyat; bir akıl, bir zekâ mahsulü değil, bir kaporta tasarımıdır. Akıla, zekâya (motora) sahip çıkamayanlar; etin, budun, kanın, tırnağın teşhirini yapıyor. Flört: Aşkın test sürüşüdür. Kadın cinayetleri bu test sürüşündeki yol kazalarıdır. Kadın özgür olmak için bu yola çıkmıştı. Su testisi suyolunda kırılır. Bu ‘test’ hamlesi, cinsi ticaret kaygılıdır; ilişkidir. “Gerçek faşizm iki kişi arasındaki ilişkide başlar.” (I. Bachman) Flörtün üçüncü sayfa haberi kadın cinayeti ve “yasak aşk” olarak verilir. Fuhşun adı ‘aşk’ oldu. ‘İlişki’ lafzı masum lafız gibi kullanılıyor. Anadolu kadını ‘ilişki’ içindekilere; “a yavrum onlar kötü yola düşenlerdir” der. 

     Dünyada cinselliğin Pazar payı, silah sanayinden daha fazla; buna bir de reklam, sinema, medya, marka, ürün pazarlamasında yarı çıplak kadın gövdesinin kullanıldığı hesap edilirse, bütün sermaye kadın gövdesi ile geçiniyor. Muasır medeniyet, kadın gövdesinden geçinenlerin medeniyetidir.  Bir ülkenin ne olduğunu anlamak istiyorsanız, kadının ve paranın nerede ve nasıl istihdam edildiğine bakınız! Kadın; ekranda, reklamda, podyumda; para ise bankada… Sahnedeki kadını hiçbir elbise örtemez. Asıl açık; streç pantol, streç başörtüsü takandır, öbürü zaten belli. Günümüzdeki başörtüsü; seraörtüsüdür; tesettür başka şey! Sera örtüsü örter, ama gizleyemez. O bir dindar yeşili!

    İki asırdır, “şu sebepten dolayı İslami düşünebiliyorum” diyen bir tane yazar, şair, kariyer ehli, lider, şeyh, âlim, hoca, müfessir, fakih,  düşünür bulamazsınız; yok! Şayet olsaydı; tevbe-40’daki sefil-yüce kavramların’ listesini-tasnifini’ yapabilen bir kişi olurdu. Daha yapılacak dokuz kalem liste var!

Gelin; dilinizi ve dininizi buradan öğrenin! Aksi halde:  İsrail dünyadan büyüktür.