Geçen hafta Hilal Kaplan’ın bir yazısı (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hilalkaplan/2020/04/21/cinsel-istismarci-iftirasina-ugrayan-aileler) toplumsal bir yarayı tekrar gündeme taşıdı. Koronavirüs tartışmalarının gölgesinde kalsa da duyarlı kamuoyunun dikkatini çekmeyi başardı. Biraz da malum tahliyeler nedeniyle… Belki kader mahkûmu diyebileceğimiz hiç de azımsanamayacak bir kesim bu vesileyle ailesine kavuştu… Tabi birçoğu gerçekte kendileri cinsel istismarcı olanların tacizleri altında… Nitekim sıcak bir konu olarak; küçük yaşta evlenmeyi gerekçe göstererek nikâhlı bu evliliklere ‘cinsel istismarcılık-çocuk tacizciliği’ adı altında karşı çıkan bu kesimlerin, Diyanet İşleri Başkanımızın nikâhsız beraberliklere ilişkin cesur açıklaması karşısında nasıl ayaklandıklarını ve suç duyurusunda bulunduklarını da takip etmişsinizdir.

 

Hani şu bir şekilde yasal yaş sınırına gelmeden evlenip çocuk sahibi olan aileler var ya; onlardan bahsediyorum. Kişisel görüşüm devletin kişilere karşı işlenen suçlarda af yetkisinin olmadığı yönündedir. Bu aslında benim görüşüm olmaktan ziyade İslam hukukunun bir esasıdır. Neyin suç olup-olmadığı da böyledir. Çünkü İslam hukuku nikâhlı evliliklerde medeni kanundakinden farklı esaslar getirmiştir. Bu yüzden yukarıda mevzu bahis edilen kesim ‘affedilmiştir ve iyi olmuştur’dan ziyade gerçekte suçlu değil, bir çoğu mağdur ve mazlumdur.

 

İstatistiklere göre toplamda 30.000 civarında olan bu kitlenin toplumsal bir sorun olduğunu düşünsek bile, çözüm onları ailelerinden ayırmak değildir… Olmamalı da… Bir de şu var tabii: Konuyu gündeme getirenlerin; yaşı 15 olsun, 18 olsun, 28 olsun evlilik dışı ilişki ile bir sorunları yok… Hatta bir çoğu cinsiyet eşitliği adı altında LGBT’ci… Yine bir çoğu; ‘benim bedenim benim tercihim’ diyen familyadan… Yedi renkten hepsi kısaca… Tamamen Anadolu cahiliyyesi olan bu örnekleri nereye maletmeye çalıştıkları hiç de bilinmedik değil…

 

Tabi ülkemizde son iki asırdır yaşanan ve son bir asırdır da katmerleşen kompleks nedeniyle en sorunlu sosyal-hukuki alanlardan birisi burası… Geçmişte de öyleydi, şimdi de öyle… Düşünebiliyor musunuz; bir LGBT projesi olan İstanbul sözleşmesini imzalamak istemeyen bir bakan; bu ülkede eğer hala tereyağından kıl çeker gibi görevden alınabiliyorsa daha fazla söze gerek kalmaz… Bu en az İsviçre Medeni Kanununu tercüme edip Katolik hukukunu Anadolu insanına dayatmak kadar büyük bir facia…

 

İslam’ın elbette ergenlikten itibaren evlenmeye izin veriyor olması bu yaşlarda evlenmesini gerekli kılmaz. Erken yaşta evlenen ya da evlendirenler de bu İslam hukukunu esas almıyor zaten… Ya başından savıyor, ya başlık parası derdinde… Evet, gerçekten de 13-15 yaşlarındaki birisinin günümüz koşullarında hayatı kaldırmasının mümkünatı gözükmüyor. Ama gelin görün ki bir şekilde hayatın önünüze koyduğu realite var… Birçok zaman da ebeveyni rencide eden… Zira bir miktar aklı başında olan hiç kimse evladının 13-15 yaşlarında kendisine rağmen evi terk etmesini, (daha bilinen tabirle ‘kaçmasını’) istemez… Ama oluyor işte… Ama bir de o anne-babanın yaşadığı travmayı düşünün…

 

Örnek alınan-gösterilen batı toplumu her yönüyle gayri meşru… Tam bir insanlık ve medeniyet düşmanı… Sahip olduğu bütün gücünü insanlığı ve medeniyeti yok etmek için kullanıyor. Belki bir takım hususlar istisna onlardan alacağımız bir şey de yok… Aile-hukuk hiç yok… “Müslüman âlimlerin, Yunan ve Roma mirasının geniş çaplı bir tercüme faaliyetine girişildiği hicri ikinci ve üçüncü asırlarda, felsefeyi, matematiği ve fizik bilimlerini aktarmalarına rağmen, Roma hukukuna ilgi duymamaları bu noktada önemlidir. Roma Hukuku, İslam’ın ilkeleriyle temel bir çatışmaya girdiği için doğal olarak dışarıda bırakılıyordu" (tırnak içi alıntıdır)

 

Şimdilerde kendi dertlerine düştüler. Almanya, mülteci çocuklarını devşirme derdinde… Onbinlerce mülteci çocuk Alman ailelerine veriliyor. Hasan oluyor Hans sizin anlayacağınız… Paniklemiş durumdalar… Meşrusuna, gayrimeşrusuna da bakmıyorlar… 2000 bilmem kaç yılında Alman nüfusunun ne kadar azalacağının projeksiyonunu yapıyor ve büyük parasal teşvikler vererek önlem almaya çalışıyorlar. Diğerleri de Almanya’dan farklı değil… Çocuklar babasız, kadınlar kocasız… Bu toplumun geleceği olur mu…

 

13-15 yaşında Anadolu derin cehaletinin önümüze koyduğu ama bir şekilde nikâhlı aile ilişkisinin önümüze koyanların, bugün Avrupa-Amerika başta olmak üzere bütün bu anlayıştan etkilenmiş sözümona medeniyetlerde 13-15 yaşında üstelik de gayri meşru hamileliklerden, sektör haline gelmiş, hatta turizm adı altında ticarileşmiş çocuk pornosundan bahsettiklerini göremezsiniz. Homoluktan, lez’likten ve daha kimbilir kaç bir türlü sapkınlıktan, çıplaklar kamplarından bahsetmiyorum bile…