(Açıklama: Bu metin altı bölüm; ilk bölümünü takdim ediyoruz. İdeoloji kavramını bu çapta anlatan bir metin hiçbir dilde ve hiçbir din, diyanet, kalem, kariyer ehlinin kayıtlarında yok. Kendi orijinal başlığı ile ilk kez Afyonhaber’de yayınlanıyor. Dipnotlar son bölümde verilecek.)

 

 

 

   ‘Tanım’ Ne Demektir?

 

    İnsanın kendi kimliğini açıklamasının en kısa ifade biçimi; kendini tanımlamasıdır. Tanım; ancak bir kavramda ete kemiğe bürünür. Kişinin kendini tanımlaması, yeryüzünde kendine bir ‘alan tayini’ yapması; din, ahlak, hukuk, ilim konusunda bir tercihte bulunmasıdır. İlgili kişi bu tercihte ne kadar samimi ve bilgili ise o nispette kararlı bir duruş sergiler. Bilgiden ve samimiyetten yoksun olan kişiler başkalarından tanım (kavram) aşırır ve tanımları tahrif ederler. Giderek de karşıtına dönerler. Çünkü tanımı gidenin, tamamı gider. Kişinin kendini ‘istikrarlı tanımlaması’, bilgi ve samimiyetine taalluk eden bir durumdur. Dikkat buyurun; ‘doğru tanımlaması’ demedim. Doğrunun vaaz edilmesi başka şey, istikrarlı/ilkeli olmak daha başka şeydir. Kişinin kendini istikrarlı tanımlaması, hayatın başlama vuruşudur; gömleğin ilk düğmesidir. İlk düğmede isabet edemeyen vatansız dünya vatandaşıdır. Sorma kişiyi tanımından belli olur.  Kendi tanımının cahili olan, başka tanımların arifi olamaz. “Hayvanların dünyasında birini yemek veya biri tarafından yenilmek kuralı geçerlidir; insanların dünyasında ise geçerli kural birini tanımlamak veya biri tarafından tanımlanmaktır.” (1) Kişinin, sadakatle sahiplendiği bir tanımının olmaması, kendi kendini yemesidir.

 

      “Sizin insan haklarından, evrensel değerlerden, demokrasiden anladığınız bu mu?” diyerek, her fırsatta batıya güya sitem ediyorlar. Bir kavram kime ait ise sonuçları da o havzanın lehine tezahür eder/ediyor…  

 

      “Çünkü bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız, o sizi tanımlar hale gelir. Kavramlarınızı başkalarından alıyorsanız, kendi gerçekliğinizi başkalarının kavramları üzerine ifade ediyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık. Aslında kavramı ortaya koyan, gerçekliğe de sahip olur.” (2)  

 

       ‘Kavram’ Nedir?

 

      “Bir dünya görüşüne ait idrak, anlayış, ihata, kapsama alanı sunan; din, ahlak, hukuk, ilim, sevk ve idare’de alan tayini yapan, bir yaşama biçiminin projesini özetleyen (şifreleyen) kelime ya da terkiplere aidiyet kavramı denir.” (3)

 

    “Hakiki vatan, hususen lisandır.” (4) “Hakiki lisan, hususen aidiyet kavramlarıdır.” (5)

 

Kavramlar mesaj, kelimeler makyajdır. Kavramlar motor, kelimeler aksesuardır. Kavramlar yerli yerinde değilse, kelimeler ‘dolgu malzemesi’ hükmündedir. Kavramlarına hâkim olamayan, kelimelerine de hâkim olamaz. Bilgeler kavramlar üzerinden, gayrisi kişiler üzerinden konuşur.

 

“Fırtınalar, isimlendirmeler (marul-maydanoz) üzerinden değil; aidiyet kavramları üzerinden kopar.” (6) Bu pencere miydi, tren miydi diyerek, pencere (isim) üzerinden fırtına kopmaz; sağ, sol, Müslüman, muhafazakâr,  İslam, ideoloji, kültür, aydın, devrim, âlim, ateizm, din, radikal, İslamcı, liberal, reform vs. üzerinden kopar.

 

     ‘Kavram kargaşası’, beyni karışık olanların ihdas ettiği bir kavram olup,  asla böyle bir şey yoktur. Beyni karışık olanın, beyanı karışık olur. Şayet, “üslubu beyan, aynıyla insan” sözü tarihe kazınmışsa, beyanı (kavramı) karışık olan bir kişi yoktur; bunu anlamayan veya yanlış kullanan insan vardır. Her kavramın kendi lisan köküne gidilir ve önce tevhidi kavram mı, beşeri kavram mı; tayin edilir. Tartışmalı ise joker mi, ithal mi, türedi mi, melez mi, ne olduğuna bakılır. Yamalı ise yaması atılır. Kavramlar da insanlar gibi biriciktir ve her birinin kesinlikle ‘parmak izleri’ vardır. Bu parmak izi ilgili kelimenin, dil, inanç ve coğrafyasında görülür. Bir kavramı reddetmek veya kabul etmek, tamamen “itikat ve bilgi” meselesidir. Buradaki bilgi, zarf; itikat mazruftur. Adamın ‘zarfı yırtıksa’ (kavramı yamalı ve aşırma ise) onun mazrufu (kimliği de) yırtıktır. Her aidiyet kavramı mutlaka bir din (kimlik) içerir; içermiyorsa o aidiyet kavramı değildir. İçinden çıkamadığın kavramın varsa,  net bir tanıma dökemediğin ‘kimliğin’ yüzündendir. (Devamı var.)