Düşünce dünyamız öylesine kolsuz-kanatsız bırakıldı, kültür dünyamız öylesine örselendi, öylesine kuvvetli uyuşturucuya maruz bırakıldı ki; zerkedilen bu zehiri bertaraf edecek bir panzehir konusunda henüz konsensüs sağlayabilmiş değiliz. Yanlış mecralarda dolaşmaya devam ediyoruz. Hatırlarsanız; merhum Muhsin Yazcıoğlu’nun helikopteri düş(ürüld)tüğünde, neredeyse bir bütün olarak herkes aramak için seferber olmuşken, organizatörlerin aramayı başka mecralara yönlendirmesiyle malum elim haberle yıkıldı sevenleri... Oysa herkesin cabası aynıydı, ama enkazı yanlış mecralarda arıyordu.

 

Olayların hakikatine vakıf olmanız hiçbir zaman istenmiyor… Önünüze konulan reçete, tartışmaya kapalı… Bu yüzden yeni bir teşhis koyma ve de reçete yazma imkânı yok… Ama tabi size yok… Kıyısından köşesinden de olsa söz sahibi olamamış (yapılmamış) olmanız kendinize güveni de sıfırlıyor. Tek seçenek onlarla işbirliği yapmanız… Bu durumda bütün kapılar ardına kadar açılır size…

 

Tabi, olayın vehametini ortaya koymak için bir miktar abarttım… Bir başka deyişle, elbette organizatörlerin iradesine rağmen, kendi istikametini çizen ve rotasından sapmayanlar yok değil… Onlar enkaza ulaşacaklar ve suçluları deşifre edecekler, biiznillah… Karamsarlığa da ümitsizliğe de yer yok… Yapılması gereken sabırla ve emin adımlarla istikamete kilitlenmek… Bu millete dair olanı bu millete teslim etmek için… Çünkü; fikren başka toplum ve kültürlere ait değerlerin savunulması, bu amaçla teşkilatlanılması, toplumu dejenere edeceği ve uzun vadeli amaçlara matuf olması nedeniyle masum değildir. Bazı örnekler aşağıda…

 

-çevrecilik adına bu ülke için hayati önem taşıyan yatırımların sabotajı böyledir mesela... Oysa çevreci olmak erdemli bir davranıştır. Nitekim çok aktif üye olmasam da kendim de bir çevre derneğinin gönüllüsüyüm. Lisans bitirme tezim de çevre üzerine…

 

-insan hakları adı altında terör destekçiliği de öyle… İnsan hakları da, hayvan hakları da vardır oysa... Ama çerçevesi onların çizdiği gibi olmak zorunda değildir. Ne BM’nin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, ne AB’nin Temel Haklar Bildirgesi, ne Fransa’nın İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ve ne de Amerika’nın Virginia Haklar Beyannamesi ya da İngiliz Haklar Bildirgesi…

 

-Kadın hakları adı altında aile kurumunun dinamitlenmesi bir başka masumiyet (!)... Oysa aile toplumun geleceği bakımından fevkalade önemlidir. Yoksa 'aile kuranlar' değil, ‘beraber yaşayanlar’ türer ve çocuk yerine köpek büyütürler; birörnekleri batı gibi…

 

-Hukuk devleti adı altında; toplumun ve devletin kılcal damarlarına nüfuz ederek; kendi din ve dünya anlayışlarının dayatılması hiç farkında olmadığımız aynı cinsten bir masumiyet... Oysa hukuk hak kelimesinin çoğulu olarak gayeten makbuldür.

 

-Demokrasi adı altında; siyasal erki kendi lehlerine çevirdiklerinin hiç mi hiç farkında değiliz. Keşke demokrasi isteseler... Hiç değilse insanların ensesinde boza pişirmez, orada burada darbelere destek vermezler. Böyle bir şey hiç olmadı-olmayacak... İstedikleri; kendileriyle uyumlu olmamız, daha doğrusu bir dediklerini iki etmeyen, hatta tetikçiliklerini-bekçilikleri yapmamız... Yoksa neden mesela Birleşik Arap Emirliklerinde, S. Arabistan’da demokrasi istemiyor ya da Venezüella'da, Bolivya'da Türkiye'de, Mısır’da seçilmiş insanlara karşı darbe planlıyor, yapıyorlar...

 

-Piyasa ekonomisi ve küreselleşme kaynaklara el konulması da ekonomik ayak… (“Sen de onunkine gir canım, karşılıklı değil mi sonuçta” demek ahmak ötesi... Sizce güç dengesi sizden yana olsa açarlar mı piyasalarını...).

 

Sosyal devlet mi dediniz… Ona da eleştirimiz var tabi… Ama en yunmuş-yıkanmışı olduğundan, eleştirimiz teknik düzeyde… O da buraya uymaz.

 

Yüksek hassasiyet nedeniyle laikliğe hiç değinmiyorum.

 

Bakınız Rusya yabancı yazılımlı bütün telefon-bilgisayar vs’ye yasak koydu. Çin bu işi daha önce halletmişti zaten… Bu karanlık odakların Ukrayna ve Gürcistan’daki tezgâhları bu ülkelere doğrudan müdahaleye zemin hazırladı. Daha akıllı davranan Macaristan, tehlikeyi farketti ve sivil toplum adı altında faaliyet yürüten Soros’un Açık Toplum Vakfının faaliyetlerini yasakladı. Onlarınki Soros, bizimki ‘Kızıl’ Soros...

 

Uzun dönemde Avrupa Birliği ile ilişkiler de böyle… Avrupa Birliği üzerine kitap, tebliğ, makale, düşünce yazısı da dâhil olmak üzere birçok çalışma yapmış birisi olarak söylüyorum bunu… Bu anlamda Türkiye’de çeşitli Alman vakıflarının, Amerikan uzantılı düşünce kurumlarının, yabancı okulların (cumhuriyetin kuruluşunda kapatılmaması için ne kadar direndiklerini hatırlayınız) çeşitli adlar altında meşrulaştırdıkları faaliyetleri masum görülürse bir sonraki 15 Temmuzun başarısız olmasını garanti edemeyiz. Nitekim zahire bakarsanız FETÖ de 40 yıl boyunca hizmet (!) etti bu ülkeye; nihai darbeyi vurmak ve toplum nezdinde meşrulaştırmak için…

 

Tekrar etmek gerekirse; "fikren başka toplum ve kültürlere ait değerlerin savunulması, bu amaçla teşkilatlanılması, toplumu dejenere edeceği ve uzun vadeli amaçlara matuf olması nedeniyle masum değildir.” Buna masumiyet değil zafiyet denir.