Yapılan işler sağlam olmadığı için Maraş depreminden sonra herkes ahlak yokluğu üzerinde ittifak etti. Bir inşaatın en az yirmi önemli kalemi var. Zor bir şeyi ahlaka havale etmek ne kadar kolay değil mi? Ahlak (kavramı) nedir? Ahlak; sadece İslam’ın kavramıdır. Başka bir dilde ve dinde, başka bir şey vardır. Ahlak, Arapçadır, fiil kökenlidir, manası: Yaratılış, huy, seciyye, dürüst olmak demektir. İnsan fıtraten dürüst yaratılır. Dürüstlük fıtratı ile yaratılan insanı; annesi, babası, okul, çevre ve öncüler bozuyor. Günümüzde ahlak adına, yeni kurbağa dili ile farkındalık, aktivistlik var; dil değişince din de değişir. Yasa, yönetmelik gibi şeyler de var ancak; Kuran’ın unutulduğu bu ülkede “kitabına uydurmak” kuralı devreye girer. Kanun ne kadar yüksek olursa olsun; ‘kitabına uydurmak’ onun üstünden geçer. Deprem konusunda Japonya’yı örnek gösterip Müslümanlığından pişmanlık duyanlar var. Allah’a ve Mimar Sinan’ın eselerine inanmadığı kadar kâfirlere inanıyorlar.

    Ahlaktan bahsedenlere “hangi ahlaktan” olduklarını sordum; sustular. İmkânsız cevap veremezler. Her kim ki “hangi ahlaktan” olduğunu; İslami ahlak mı, demokratik ahlak mı, liberal, sosyalist, ideolojik ahlakı mı, açıkça söylemiyorsa o kişinin ajandasında gizli bir şey vardır. Kesin tuzak kuruyordur. İthal kavram kullanan herkes kesin takıyyecidir. “İslami düşüncenin yasaları” başlıklı yazımızda değerlere (ahlaka) ne ile atıf yapılacağını bilmek maddesi var. O yasaların, söz gruplarının tarihte bir benzeri yok. O yasalar üzerinden düşünemeyenin başına gelmeyecek şey yoktur. Kimse ahlaktan bahsedemez; çünkü toplum önüne çıkanlar ‘Müslümanlar’ demiyor; muhafazakâr, (hâşâ) İslamcı diyorlar. İslam, Müslüman demek; ayet ile sabit, Allah’ın emridir. İslam’ın adının bile anılmadığı bir yerde ahlakın ne işi var? Bu gün ödenenler, okullarda okutulan“din küfürü ve ahlak silgisi” dersinin faturasıdır. Kültür (ithal kavram anlayışı); dine karşı batıl dindir.  

    Bütün tabela sahipleri “kimlik siyaseti yapmayacağız” diyerek ittifak etti. “Düşünme becerim var” diyen varsa cevap versin: Kimliğin olmadığı bir yerde ahlakın ne işi var? Bir insan diğer bir insanın üzerini çizdiği zaman yanındakine şöyle der: “Bırak onu, kimliksiz, kişiliksiz birisidir.” Depremin günlerce fenni boyutu konuşuldu, dini boyutu hiç konuşulmadı; konuşulamaz. Çünkü ahlakının adını söylemeyenler dinden bahsedemezler. Yüzyılın en büyük depremi; Nuh Tufanı gibi bir şey… Dini bu gün hatırlamayacak isen ne gün hatırlayacaksın?  Kaldı ki din sadece başa taş yağınca değil; beş vakit akıldadır. Yüz yıldır ithal kavramları kayıtlarından silemeyen bu ülkede, ahlak ve her şey kitabına uydurulacak demektir. Müslümanlığını ciddiye alan gider İslam’ın ahlakını öğrenir.

      Günümüzde her yönetim ideolojiktir; ideolojilerde hiçbir şey ahlaka havale edilemez. Kanuna havale edilir; o da kitabına uydurulur. İdeolojilerde ahlak olsaydı, büyük günah sektörleri olmazdı. Bütün dünya ideoloji ile yönetiliyor ve dünyada cinselliğin Pazar payı, silah sanayiinden daha fazla. “Demokrasi, insan hakları, serbest Pazar” teslisinin olduğu yerde ahlak ve kimlik olmaz.

     İslam ahlakı olmayanlar; yaptığı binanın, kullandığı sloganların, teslis inançlarının, tuzak bilgi sistemlerinin, besmeleyi reddeden oyunların ve okuduğu kitapların (=takozların) altında kalırlar; kaldılar! Kavramları bilmeyenler için bütün kitaplar takoz yığını, bütün binalar moloz yığınıdır. Bu tespitlerin izahı Afyonhaber’deki yazılarımızda var. Evlerin en çürüğü örümcek evidir; sözlerin en çürüğü kavramları bilmeyenlerin sözüdür. En beğendiğiniz kişinin, öncünün, en güzel bir sözünü söyleyin; test ederim. Sözünüz yoksa sözün bittiği yerde; terör, enkaz, sel, yangın, istila, kuraklık, çekiliş, aile cinayetleri başlar. Hayatın sağlaması söz üzerinden yapılır. Gerisi çekiliştir; talih oyunudur. Zikrettiğimiz söz gruplarını; okuduğu kitaplardan, öncüsünden öğrenemeyen kişi (kimsenin kayıtlarında yok); ilelebet cahil kalacaktır. Bunu bütün dünyanın önünde ispat eder; her soruyu da cevaplarım. Aynı kavramları kullananlar, aynı batağa, ‘aynı meclise’, aynı tuzağa düşerler; düştüler. Kavramları bilmeyen düşünemez. Düşünemeyenlerin düşüşü dikey olur.