Karşıtına dönmek; reddettiği tarafın yöntemini, kavramlarını esas almaktır. Yöntem değişince sonuç da değişir. Karşıtına dönen, kendi müktesebatında olmayan kavram, tanım, kimlik, düşünme biçimini esas alır ve bu bir etki-tepki sürecidir. Etki-tepki; şiddete şiddet ile yanlışa yanlış ile cevap vermenin adıdır. Karşıtına dönmek mürted olmak değildir; ama karşıtına dönen ‘giderayak’ karşıtı ile batıl dinde buluşur. “Bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız o sizi tanımlar hale gelir.”

   “Klişelerin Diktatörlüğü” başlıklı kitaba iki hamle ile ulaşılır. Kitabın ‘klişe’ dediği kelimelerin tamamı kavramdır ve yedi düvelin dini bu kavramlardır. Kitabın adı, “kavramların diktatörlüğü” olmalıydı. Çünkü ‘klişe’ dediği kelimelerin hepsi kavramdır. Din, dil, düşünce ve kimliğe temel teşkil eden kelime kavramdır. Kitabın kapağından bazı kavramlar: Çağdaş, tüketim, akılcı, özgürlük, hümanizma, modern, demokrasi, kalkınma, rasyonel, eşitlik, feminizm, özgürlük, moda vs. Kitabın kapağında olmayan ama bu kavram takımının devamı olduğu herkesin malumu olan; kültür, ideoloji, muhafazakârlık, felsefe, tanrı, kadın/insan hakları vs. diye devam eden onlarca kavramlar batının düşüncesinin ve dininin temelidir. Karşıtının kavramını alan karşıtının kılıcını çalar.

    Türkiye batının bütün bu kavramlarını alarak karşıtına döndü. Batıdan alınan bütün bu kavramlar Türkiye’nin müktesebatında yok; Türkiye’nin kendine has doğru kavramları var. Sen kendini çağdaş, özgür, demokrat, kültürlü vs. diye tanımladın; artık bu kavramlar seni tanımlayacak. Sen artık ümmet olamazsın, sivil toplum oldun. Müslümanlar diyemiyorsun; muhafazakârlar diyeceksin. Hâlbuki İslami kavramlara hiçbir kavram vekâlet edemez. Bu biriciklik Kuran’ın varlık ve korunma sebebidir.
   
Karşıtına dönmenin alametleri: Felsefe, kültür, ideoloji üzerinden; birileri sol kolunu kaldırarak karşıtına döndü. Öbürü sağ kolunu kaldırarak karşıtının karşıtına döndü. Karşıtına dönen ‘devrim’ dedi; öbürü sağ kolunu kaldırıp “İslam devrimi” dedi. Çağdaş görüş diyene milli görüş denildi. Özal, sağ ve sol kolunu birleştirerek üçüncü sınıf karşıtına döndü. Bunlar hep etki-tepki, yanlışı yanlışla cevaptır. Sağ, sol vs. ithal kavramlar virüs gibidir; mutasyona uğrar, çoğalır, makyajı dökülür, güncellenir. Kavram üzerinden karşıtına dönen Türkiye, moda, müzik, mefruşat ve futbol, faşing, festival, karnaval gibi çağdaş ayinler ile amel eder oldu. 12 Eylül ve benzer zamanlarda birbirinin canına kıydı. Sokağa, ekranlara, vitrinlere, tabelalara bakınız; karşıtına dönmenin tamamı görülür. Türk insanı kıyafeti, tıraşı, pejmürde ve sallapati görüntüsü, tarzı, dövmesi, sövmesi ile karşıtından beter oldu! Neşet Ertaş’ın, İbrahim Tatlıses’in, Zeki Müren’in, lig yöneten hakemlerin, moda evinin, icraatlarına başlarken ‘besmele’ çektiklerini göremezsiniz; bu imkânsızdır. Besmeleyi reddeden fiiller ile amel etmek, karşıtına dönmektir. Besmeleden ötesi küreselleşeme çukuru!
    
Karşıtına dönmek nasıl engellenirdi? Milli eğitim, Diyanet ve bilumum kayıt ve kuyudattan ithal kavramlar silinseydi engellenirdi. İşte bu yapılmadı; bütün yapılanlar boşa gitti. Kişi kavramına sahip çıkınca düğmeye basar gibi İslami kimliğine kavuşamıyor. Sahip çıktıktan sonra o kavramların içeriğini öğrenip, onlarla amel etmesi gerekiyor. Gördüğünüz gibi Türkiye küllerinden doğmak gibi en zor bir süreç içindedir. Gecikirse küllerinden doğmak da imkânsız hale gelir; karşıtında kaybolur. 
  
 Türkiye’nin batı taklitçisi olduğu yüz yıldır söyleniyor. Taklitçilik ile karşıtına dönmenin arasındaki fark: Sadece taklitçilik olsa bundan vazgeçilebilir. Mesela çocuk sigara içeni taklit eder; sonra akıl eder ve vazgeçer. Ama Türkiye’de kavramlar (düşünme biçimi) üzerinden taklit var; artık bu taklit değil, karşıtına dönmektir. Zaman içinde, peyderpey, karşıtına dönülenin dinine de dönülür. Kavramlarını bilemeyenlere, “Türkiye mi, O da Neresi? sorusu sorulur. Türkiye’deki deist, ateist, cinsiyetsiz ideoloji, kendini tanımlayamama miktarı, karşıtının dinine dönme miktarını verir. Anlaşılmayan sorulursa bu söylediklerimden çok daha vahimini izah edebilirim. Afyonhaber’de yazdıklarımın evveliyatı yok; ilk kez yazılıyor. Gelecek yazı: DEMOKRASİ: SİZE DE ÇIKABİLİR