Futbol çok nankör bir spor dalı. Oyuncuyu veya teknik adamı, vezir de eder, rezil de. Başarısız sonuçlar da günah keçileri bulunur bunlar da genelde teknik direktörlerdir. Futbolcular ne kadar başarısız olursa olsun genelde fatura teknik adamlara kesilir. Özellikle ülkemiz teknik direktör öğütme yeridir. Bir günde, bir maçta değişen teknik direktörleri görüyoruz.



Şehrimizin takımı Afjet Afyonspor ilk yarının (ikinci kısmında) flaş takımıydı. İlk yarının başlarında da kötü gidiş vardı ve Mustafa Çapanoğlu gönderildi yerine Cem Kavçak getirildi. Cem hoca başarıya aç, genç, istekli ve Süper Lig tecrübesi olan bir teknik direktördü. Seri galibiyetlere bağlamıştı takım ve ilk yarıyı üçüncü olarak tamamlamıştı. Fenerbahçe kupa maçı, Afyonspor’un bütün Türkiye tarafından izlenmesine ve takdir görmesine neden oldu. Bu maçta her şeylerini ortaya koyan oyuncular, ikinci yarıda ayrı bir kimliğe büründüler. Bu maçın kadrosunda olan bazı oyuncular da, vayy be ben neymişim diye sözleşmelerini tek taraflı feshedip etik dışı bir şekilde takımdan ayrıldılar. Gidene kal denmez. Devre arası gidenler gönderilenler oldu, yerlerine transfer edilenler. Ara transfer dönemi çok sıkıntılıdır, hiçbir takım elindeki iyi oyuncuyu bırakmak istemez, maddi şartlar çok zorda bırakmadıktan sonra. Onun için gidenlerin yerini doldurmak çok zor olur. Afjet Afyonspor da  bu olayı yaşadı; savunmada, orta sahada ve forvette ciddi handikaplar yaşadı. Özellikle takımda 10 numara oyuncu olmaması, kanat ve forvetlerin yetersizliği başarısız sonuçları doğurdu. İkinci yarı itibariyle, 5 maçta 4 mağlubiyet ve bir beraberlik atılan sadece iki gol. Kabul edilebilir ve anlaşılabilir bir durum değil. Peki suçlu kim? Dün öğrendiğimiz bilgiye göre sözleşmesi karşılıklı feshedilen Cem Kavçak ve ekibi. Bize göre öyle mi? Açıklayalım:



Eski bir futbolcu ve amatör düzeyde teknik adamlık yapmış ve şu anda spor kulübü başkanlığı yapan biri olarak, benim tespitim; başarısızlıkta herkesin payı vardır (taraftar hariç). Başarı da herkesin pay sahibi olduğu gibi başarısızlık da ortaktır. Taraftar müthiş bir şekilde takımını sahiplenmiştir, başarısız sonuçlarda dahi takımının arkasında durmuştur. 1461 Trabzonspor maçı sonuç olarak negatif olsa da stat atmosferi açısından müthiş bir maçtı. Afyonkarahisar Merkez’den ve 17 ilçeden gelen taraftarlar o soğukta maç sonuna kadar takımlarını desteklediler. Neredeyse 15.000 kişiye karşı oynamayan (gerçek performans anlamında) taraftarına galibiyet hediye edemeyen futbolcu kardeşler ne zaman oynayacaklar? Kusura bakmasınlar oynadıkları da yok zaten. Puan tablosundaki yerleri ve ikinci yarı itibariyle alınan 4 mağlubiyet bunun göstergesidir. Bizim fark attığımız Turgutluspor’u 1-0 zor yenen Vanspor maçındaki mağlubiyet nasıl açıklanabilir? 2-1 lik İnegölspor maçı, öne geçilmesine rağmen nasıl açıklanabilir? Futboldur olabilir denilir, mazeret ararsak bitmez.



Futbolcu arkadaşlar yüreğinizi ortaya koymanız gerekiyor. Kalitenize kimsenin diyecek bir şeyi yok lakin kalite maç kazandırmıyor. Günümüz futbolu, mücadeleye, koşmaya sahaya her şeyini vermeye bakıyor.

Cem hoca gider, Bahattin hoca veya başka biri gelir, bu mantalite değişmedikten sonra hiç bir şey ifade etmez. Kafa yapısı değişmedikten ve tam anlamıyla kazanma arzusu oluşmadıktan sonra, farazi olarak ifade ediyorum; Guardiolayı’da getirseniz boş, Mourinho’yu da getirseniz boş.

Futbolcu arkadaşlar, silkinin ve kendinize gelin, bu takıma, taraftara karşı borcunuz var. Terse gidişi düzeltecek ve olumluya çevirecek yine sizsiniz. 

Lokman ÖZKUL
Spor Yazarı ve Yorumcu
[email protected]