Köklü bir ülke “ilmiyye, galemiyye, seyfiyye” sacayağından oluşur. Türkiye’nin asli unsuru İslam’dır. Bir kişi ya da ülkeye sorun: Kendini nasıl tanımlıyorsun? Hangi aidiyetin, dinin, ideolojinin, hangi kavram ile telaffuz edildiğini biliyorsanız bu sorunuza kimse kıytırık cevap veremez. Kavramları 4T; “teşhis, tanım, tasnif, tasfiye” ameliyesine tabi tutamayan bir ülkede ilim sınıfı olmaz. İlim ehli görüntü ile değil; kavramlar marifeti ile beyanda bulunur. Kavramları bırak; sıradan kelimeler bile uyduruk! Kendini “Müslüman” olarak tanımlama oranı % 10’un altında.

    Türkiye’de ilim ve âlimin adı bile yok. İlmin yerini bilim aldı. Bilim, bilinen şeylerin tamamını ifade eden isimdir. Sözünü ettiğimiz ilim, fen ilmi vs. değil; dine kılavuz olan ilimdir. Âlimin yerini bir müstemleke memuru olan ‘aydın’ aldı. Aydın, sözde aydınlanmanın temsilcisi, yedi düvel öncüsünün adıdır. Adı bile olmayan ilmin, sınıfını bırak; birkaç temsilcisi bile yok. İlim sınıfı için gerek yeter şart; kavramların bilinmesidir. Dünyada; ilmi, âlimi, İslam’ı temsil eden bir tabela yok.

     Türkiye’de ilim sınıfı olsaydı, öncelikle kavramları ilgili ameliyeye tabi tutan bir kitap yazılırdı; ya da yazılan keşfedilirdi. İlim sınıfı olsaydı besmelesi düdük olan ve yeryüzünün afyonu olan futbolun üzerini çizen bir kitap yazılırdı. Bir ilim ehli olsaydı, kıyafette, müzikte, mürtetliğin adı olan ‘moda’nın üzerini çizen bir kitap yazılırdı. İlim sınıfı olsaydı, “İslami kavramlar hiçbir kavramla, siyasal/ılımlı/demokratik İslam vs. denilerek tamlama-terkip-takas yapılamaz; çünkü bu, kavramlar üzerinden mürtetlik mühendisliğidir” diyen bir ses duyulurdu. İlim sınıfı olsaydı, “İslam kesmedi, siz falancı, filancı olun” diyenlerin borusu ötmezdi. Bu ‘olsaydı’ dediklerimi çoğaltmaya gerek yok çünkü kavramları bilen yok. Bana en kayada değer bulduğunuz kişinin son üç makalesini ya da son kitabını gönderin, onun dört tekerinin de patlak olduğunu size ispat edivereyim.

     Türkiye’de ilim sınıfı yok çünkü Anadolu ehli; bahadırlık, tarih, adet ve atalar üzerinden istikamet çizmeye kalkıyor. Bilgeliği olmayanın her şeyi çıkmaz sokaktır. Şimdi her kötü ahlaka bacadan çanak tutuluyor. “En kutsal kavramımız Allah kavramı.” (Y. Şafak, 07.02.2021) Allah lafzı, kavram değildir, isimdir; ismi azamdır. Daha Allah lafza-ı celili üzerinde mutabakat sağlayamamış, atalardan kalma tanrı/tanrıça kavramlarını meallerinden paklamamış bir ülkede ilim sınıfını bırak, okuyucu sınıfı bile yok; olmadığı için vatandaşlar, “milli piyango çıkarsa cami yaptıracağım” diyor.

     Söz meclisten dışarı; “yoksa bir kişinin kamusu, yoktur o kişinin namusu” (laedri) demiş bilge kişi. Türkiye’nin kâmusu, tâpusundan önce gelir… Allah’a tanrı diyen, felsefeyi hikmete önceleyen, böyle onlarca konuda İslami ilmi, itikadı kökten baltalayan sözlükler (kamuslar) var. Kamus diye önünüze bir takoz koymuşlar. 4T ameliyesi ve gerçek kamus yok; o halde bütün kitaplar/kütüphaneler takoz yığınıdır. Kendi kendine takoz olan bir ülkenin, ilimden, âlimden tabi ki nasibi olmaz. Hikmet, Peygamber vasfıdır; felsefe, İslam’ın insan tanımını reddeden batıl bir dindir.

     İlim sınıfı yoksa ne var? Maaşlı sınıflar, ATM memurları var. Özal, “benim memurum işini bilir” demişti. Memur mamur olmaz. Öyle dört işlemi öğreterek, 28 harfi birbirine çatmayı öğreterek, Fatiha’yı on sureye çatarak, dosyaları/yazışmaları takip ederek vs. bu ülkeden yenen ekmeği helal ettirmek mümkün değildir. “O saydıklarını bile yapmayanlar var” diyeceksiniz; oraya girmeyelim.

     Yüz yıldır her gelen neslin öncekini arattığı ve bunun hız kesmeden katlanarak devam ettiği kesin! Sorma kişinin neslini kavramından belli olur… Nokta atışı gibi, parmak izi gibi, yazılım gibi, DNA gibi, kullanılan her kavram ‘biriciktir’ ve mutlaka hak ya da batıl bir dine tekabül eder. Bu biriciklik olmasaydı İslam geldiği gün giderdi. İthal/türedi/yamalı kavram üzerinden amel edeceksin; İslam üzerinden sonuç alacaksın öyle mi? Bu zandır. “Zan en büyük yalandır.” (Hadis) Bütün dünya, 84 milyon; kültürel/evrensel değerler, kadın hakları diyor. Bu kavramlara itibar edenler, bu değerleri ve hakları maddeler halinde sayamıyorlar. Sayarlarsa kimlerle aynı kefeye düştüklerini görecekler.