Mimar Eyüp Güngöre, Taşpınar Dergisindeki makalesinde Saklı kent Afyonkarahisar'ı yazıyor...

Afyonkarahisar’ı herkes tanır. Orta yaştaki bir çok insanın yolu bir şekilde düşmüştür şehrimize. Çoğu gelip geçmiştir şehrimizden. Otobüsle, trenle Afyonkarahisar’ın çok soğuk olduğunu söyler gelip geçenler. Ama yaşı altmış’ın üzerinde olanlar ise güzel bir şehir olduğundan bahsederler. İstasyon binamızı, PTT binamızı, Parkımızı ve Utku Anıtımızı anlata anlata bitiremezler. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gelişmişlik düzeyi olarak Türkiye’nin sekizinci sırasındaki güzelim Afyonkarahisar’dan bahsederler.

Rahmetli Atatürk ve Ali Çetinkaya’nın çok büyük hizmetleri vardır. Kentimize Cumhuriyetin ilk yıllarının en güzel eserlerini kazandırmışlardır. Belediye binamız, Parkımız, PTT ve İstasyonumuz ve ona paralel olarak gelişen sivil mimarlık örnekleri ile doludur Afyonkarahisar. O mutlu günlerde Cumhuriyetin kazanıldığı toprakları herkes önemsemiş, şehrimizin her bir yanına doğru çakılmış çivier. Ondan sonra ne olduğu ayrı bir yazı konusudur. Ama içimizi burkan bir çok şeylerin yaşandığı da inkar edilemez bir gerçek…!


Şimdi bu tatsız konulara girip kimseleri üzmek istemiyorum. Bugün daha yeniyeni gün yüzüne çıkmaya başlayan, ne olduğunu yeniyeni anlamaya başladığımız SAKLIKENTİMİZ’den bahsedeceğim. Koruma Amaçlı imar planımız 1994 yılında tasdik edilerek yürürlüğe girmiştir. Afyonkarahisar Koruma Amaçlı İmar Planı İlkeleri ve Uygulama biçimi olarak Türkiye’de bütüncül korumanın en başarılı örneklerinden biridir. Bu korumada katkısı bulunan insanları, kurumları hayırla yâd etmeden geçemiyeceğim. Önceki, şimdiki Kültür ve Turizm Müdürlerimizin tamamı, önceki ve şimdiki Müze müdürlerimiz, Konya ve Eskişehir Kültür ve Tabiat VarlıklarınıKoruma Kurulları, Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün değerli çalışanlarının katkıları ve Belediyemiz İmar Müdürlüğü personelinin emekleri, Kentsel Sit Alanımızın bozulmadan bugüne ulaşmasını sağlamıştır.

 

Yıllardır kendi kendini yukarıda saydığım kurumların desteği ile koruyan ve gelişmeye çalışan bu saklı kent artık kendini gün yüzüne çıkarmıştır. Her ne kadar kıyısından köşesinden kırpılıp budanmış olsa da hala örnek bir kent dokusudur.


Afyonkarahisar Kentsel Sit Alanı başlı başına bir alemdir. Görülmeye, gezilmeye değer bir alandır. 1902 yılında yaşanan büyük yangından sonra yapılan ızgara türü imar planı, Geleneksel Türk sokakları ile gezilmeye görülmeye değer bir alemdir.

 

Afyonkarahisar Kentsel Sit alanı Planında, Plan müellifi Sayın Ayça BİRSEL ve Güven BİRSEL Hocalarımızın başarılı çalışmalarını da göz ardı etmemek gerektiği inancındayım. Hala Afyonkarahisar Kentsel Sit Alanı dendiği zaman heyecanlanan, planın doğru uygulanması için maddi kaygıları bir tarafa bırakarak iyinin doğrunun yanında yer almışlardır. Bu iki değerli hocama da bu güne kadar gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür etmeyi her şeyden önce Afyonkarahisar’lı bir mimar olarak borç biliyorum.


Şimdi bu gizemli ve saklı kentte küçücük bir alanın sadece gözümüze ilişen, aklımıza gelen (bu arada unuttuklarımız bizi affetsin) yapılardan bahsedelim. Şanlı Fatih’in Sadrazamlarından Gedik Ahmet Paşa’nın Külliyesinin önünden geçerek Osmanlının son zamanlarında yapılan muhteşem taş işçiliği ile karşımızdaki, halâ güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen Yonca altı Camiinin önünden Tuz pazarı Caddesine düşelim. Eski Hal binamızın bulunduğu Belediye Şehir Çarşısını içimiz sızlayarak görelim. Hemen yanında Otpazarı Camii, muhteşem Bedesten ve restore olmayı bekleyen Taş hanı gezdikten sonra çevredeki sivil mimarlık örneklerini görelim.

 

Sonra hemen Bedestenin arkasında yine kentsel tasarım projesini bekleyen Eski Kasaplar ve koruma amaçlı imar planının ve eski ticaret bölgesini geçtikten sonra cephe sağlıklaştırılması yapılmış sokaklardan geçerek gözümüzü tırmalayan birkaç aykırı yapıyı saymazsak gerçekten bütünlüğü bozulmamış sokaklarda hiçbir değerinin aynısı olmayan yapılarla iç içesiniz.

Yeni restore edilen Mihrioğlu Konağını sağınıza alıp yokuşun başında dev bir külliye Mevlevi Türbe camii ile karşı karşıyasınız. Mevleviliğin Konya’dan sonra en önemli merkezidir. Burada Hazreti Mevlana’nın uhreviyetini yaşarsınız ve Mehmet Semai Hazretleri’nden feyz alırsınız. Yakın çevrenizde restore veya sokak sağlıklaştırılması yapılmış sokaklardan geçerek valilik tarafından restore edilen ve sosyal amaçlı kullanılan Millet Hamamı ile karşılaşırsınız Akmescit Camii ve Kuyulu Camii yeni restore edilmiş halleri ile size eski mutlu günlerden esintiler sunarlar. Kafanızı kaldırıp sol taraftaki Hıdırlık yamaçlarına baktığınızzaman Selçuklu dönemi Kadınana Su hattını görürsünüz. Hala ayakta, hala beni restore ederseniz ben insanlara su getirebilirim, çalışırım, hizmet ederim der gibidir. Kuyulu Camii’nden sonra hemen köşede Şehitoğlu Konağı’nı görürsünüz. Lokanta ve Butik otel olarak hizmet vermektedir. Ne diyelim Allah sayılarını artırsın.

 

Güzelim eli böğründeli, cumbalı evlerin arasından derin hülyalara dalarak yürürsünüz. Otomobillerin park etmediği sokaklarda sanki arkadan bir fayton veya bir atlı geliyor da ona yol verme ihtiyacını duyarsınız, sonra aklınıza beton yapılaşmaların olduğu alanlardaki arsız kapalı ve açık çıkmalarla buradaki insana saygılı zarif çıkmaları görürde kendi mimarlığınızdan utanırsınız. Sonra bir evin içini gezerken nasıl olupta tek bir odada evli bir çiftin yaşayabildiği gerçeğini görür ve konut problemine Türk evini çare olarak gösteren rahmetli Turgut Cansever’e hakverir, onuda hayırla yadetmiş olursunuz.

Afyonkarahisar’daki saklı kenti gezerken duygular sizi alır götürür, geçmiş zamanlara, insana sevginin saygının ne demek olduğunu orada görürsünüz. İnsan o evlerde sokağa arsız arsız taşmış bir tek merdiven basamağı göremezsiniz, işte bu insana saygının ta kendisidir. Bazıları buna hemen itiraz edecektir. Gezerken ben gördüm, o görülenlerin hepsi sonradan ilavedir. Ya sokak erozyonundan veya başka sebeplerle çukurlaşmış, o basarlarda sonradan konulmuştur.

Yukarı Pazar Mescidi’nin hemen sol yan tarafında bir giriş kapısı görürsünüz. Kim geldi penceresi ile ahşap işçiliği ile harikadır. Dakikalarca kapının önünden ayrılamazsınız. Yukarı Pazar Mescidi sağ yan sokakta ilerlediğinizde geleneksel Türk evlerinin arasından geçerek kendini Selçuklu Döneminin ayakta kalan nadir eserlerinden biri olan Ulu Cami karşılar sizi. Geleneksel Selçuklu yapı tarzını koruyan önemli bir yapıdır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyon ve çevre düzenlemesi gerçekleştirilen yapı muhteşem tarihimizin en önemli ecdad yadigarı eserlerinden birisidir. Hemen karşımızda Ahmet Turani türbesi vardır. Ahmet Turani, Battal Gazi’nin yakın arkadaşıdır. Afyonkarahisar Kalesi’nin kuşatılması sırasında şehit olduğu söylenir. 50 metre yakınında Türklerin Afyonkarahisar’ı aldıktan sonra yaptıkları ilk mescidin beden duvarları hala zamana meydan okuyarak ayakta kalmaya çalışmakta, sanki burada bende varım, beni de unutmayın der gibidir.

 

Daha ilerde görülmesi gereken o kadar çok yer vardır ki bilmem hangisinden söz etmeli Çavuşbaş Camii ve çeşmesi haziresi, Kabe Mescidi, Kırklar Makamı ve türbeler, illede Taşpınar Çeşmesini unutmamak gerekir. Meşhur Afyonkarahisar kalesini unutmak ne mümkün, burası Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın hazinelerini sakladığı yer olarak bilinir. Granit kütlesi ile seyretmeye doyamazsınız. Dik merdiven tırmanmayı göze alıp kaleye çıkarsanız orada Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlıdan izler görürsünüz. Hele birde sevgili dostumuz Ahmet İlaslı ile gezerseniz orada her taşın dile gelip konuştuğunu zannedersiniz. Şayet kaleyi seyretmekten çevrenize bakmaya fırsat bulabilirseniz tüm Afyonkarahisar’ı avucunuzun içerisinde hissedersiniz. Bütün yönleriyle kucaklar sizi. Kentsel sit alanı, Hıdırlık yamaçları ve sokak sokak yeni ve eski Afyonkarahisarı karşılaştırma imkanı bulursunuz.

Yeni Afyonkarahisarı olumlu gelişmelere rağmen gelişmekte olan her hangi bir Anadolu kentinden farksız görebilirsiniz, ama kentsel sit alanımız ve yakın çevresi işte orası Afyonkarahisardır. İşte kendine has kimliği olan bütüncül koruma özellikleri ile işte gerçek Afyonkarahisarı görürsünüz.

 

Kentsel sit alanı içindeki aykırı yapılar mı? Onların hepsi ya okul binalarımızdır ya da resmi daireler. Onların hiç birini halkımız yapmamıştır. O aykırılıklar hep kamuya ait yapılardır. Zira benim Afyonkarahisarlım hiçbir zaman çevresine bu kadar saygısız olmadı.