Klasik müzikten anlamam.
Jazz müziğinden de anlamam.
Hele Rap müzikten hiç mi hiç anlamam.   Fakat Klasik Müzik festivalinin ve Jazz müziğinin, gelecekte, yabancı turistlerin çok geleceği-gideceği önemli bir termal kenti olacağına inandığım Afyonkarahisar’a önemli tanıtım katkısının olacağına inanıyorum.
Bu yüzden bizim memleketin aykırı delisi Hüseyin Başkadem’in düzenlediği Klasik ve Jazz müziği Festivallerini tam 13 yıldır desteklemişimdir, hatta gönüllü ameleliğini yapmışımdır.   Keşke Hüseyin Başkadem gibi bir aykırı delimiz daha çıksa da O da “Altın haşhaş film veya kısa metrajlı film Festivali “ düzenlese …   Keşke Hüseyin Başkadem gibi bir aykırı delimiz daha çıksa da O da “Kırkbin Hatim” dinsel içerikli bir program düzenlese.   Keşke Hüseyin Başkadem gibi bir aykırı delimiz daha çıksa da O da “Afyonkarahisar Tiyatro Festivali” düzenlese…   Keşke Hüseyin Başkadem gibi bir aykırı delimiz daha çıksa da O da “Avrupa yemek Festivali” düzenlese…   Keşke…
Keşke…
Keşke…   Bugünkü konjonktürde yerel dinamiklerin haricinde bu kent sanayi kenti olamaz. Uzun uzun tartışılacak çeşitli nedenleri var.
Zaten olmasın da…
Sanayi kenti olmanın da uzun uzun tartışılacak bin bir türlü sakıncası var.
Ama bu kent festivaller kenti olabilir.
Ama bu kent üniversite kenti olabilir.   Bu kentte işsizlik var… Bu kentte göç var… Bu kent sürekli kan kaybediyor.
Bu kent hakkettiği yerde değil.
Bu kentte dinamizm var, potansiyel var.
Küskünlüklerin, kırgınlıkların, kısır çekişmelerin, birbirimize çalım atmanın, birbirimize kanser mikrobu gibi beslediğimiz önyargıların bitmesi gerekir.   Kıyasıya örseleyici eleştirmeyi…
Kıyasıya demagoji yapmayı…
Kıyasıya açığa düşürmeyi…
Kıyasıya vsss… vsss …
Herkes bilir…
Ama bilirim ki kavgalardan bir sonuç çıkmaz.
Bu yüzden hep denge olmakta, Sezar’ın hakkını Sezar’a birçok etmenleri de düşünerek hoşgörülü iliteşim içinde olmakta fayda vardır.
Daha iyisi olmalı diyen herkesin
Bana ne diyenlerin haricindeki herkesin ortak paydalarda buluşmasında fayda vardır diyorum.
Ortak akılda buluşmada fayda vardır diyorum.
Çünkü Afyonkarahisar hak ettiği yerde değil.   Birkaç gün önceki bir yazımda “Afyonkarahisar sosyal demokrasiye inanır ama ‘komünist’ değildir; mütedeyyindir ‘dinci’ değildir; milliyetçidir ‘ırkçı’ değildir” diye yazdım.
Bu sözümden gerçek maksadımı anlayan bir tek Hacı Hakkı Özsoy çıktı ve ne de demek istediğimi sadece o anlamış.
Sağolasın eline sağlık, tam yerinde ve zamanında bir yazı diye aradı.
Haricindekiler “amiyane tabirle” ya birine geçirdim zannetmiş, ya da döndüm zannetmiş.
Onlara da diyecek bir sözüm yok.
Ama yukarıda dedim ya: KAVGADAN, GEÇİMSİZLİKTEN, ZITLAŞMADAN, BÖLÜCÜLÜKTEN, HANİ BENİM ODUNUM DEMEKTEN KİM NE ÜTMÜŞ?
Kazananı olsa bile o tür kazançlar; anlıktır, günlüktür…
Hayat dolar değildir ki günlük kar getirsin…. Getirse de o da eskilerde kaldı.
Oysa evlatlarımıza, torunlarımıza güzel bir Afyon bırakmak boynumuzun borcu değil mi?
Ve gelecek nesillerimize arapsaçına dönmüş geçimsizlikler kentinin borcunu mu bırakacağız?
Öldükten sonra dünya bitiyor beyler, Allah ile baş başa kalıyorsunuz…   Bu yazım anlayana hasbıhaldi, inşallah başka manalar çıkarılmaz….
Başka manalar çıkarılsa da çok da fark etmez…
Pir Sultan Abdal, “Dönen dönsün yolundan, ben dönmezem” demiş.
Övgülerim ve sahiplenmelerim kişiye/kişilere değil, Afyonkarahisar’adır, Afyonkarahisar’ın çocuklarınadır; eleştirilerim, Afyonkarahisar’ın hak etmediği yerde olmasına kültürel isyandır.
Sözüm herkesedir ve diyorum ki GELİN ÇOCUKLARIMIZA VEBAL DEĞİL, İKBAL BIRAKALIM…   Dinçay Doğar – Denge Gazetesi