ÇÖPLÜKTE

Karşıdan karşıya geçerken, çöplükte yaşlı bir kadın gördüm,

Sarmış başını, sırtında eski bir manto, rengi mürdüm.

Kendisiyle beraber yaşlanmış giysileri,

Lime lime olmuş alnındaki çizgileri.

Eğmiş çöp bidonunu, biraz da kendi abanmış,

Omzunda ne yükü varsa, böyle bir hayata adanmış.

Fersiz gözleri ile görmek için, soktu başını çöp bidonunun içine,

Bir yavru kedi fırladı, kaçtı çöp bidonundan can havli ile

Aldırmadı yaşlı kadın, alışmış kedinin kısmetini yemeğe.

Kirli tüyleri ile bekliyor kedicik, iki adım geride

Sabırla bakıyor, doysun karnı, sıra bana gelsin diye.

Sokakta iki aç, nasıl da muhtaç olmuş çöplüğe?

Üşümüş gibi elleriyle tuttu bir şeyi, iki avucunun arasında,

Elinden alacaklarmış gibi, saklayarak götürdü ağzına.

Eline baka baka yerken, az ileride duran cılız kediyi gördü birden,

Bir parça koparıp, usulca attı kedinin önüne, canı gönülden.

İkisi de doymadı bir parçacık ekmekten, döndü iştahla çöpe yeniden.

Kedicikte umutlandı, boncuk boncuk gözleri ile seyrederken.

Daldırdı elini tekrar çöpün içine, karıştırdı… Karıştırdı…

Kısmeti bu çöpte bu kadardı, bakılacak başka çöpler vardı.

Ağır ağır adımlarla uzaklaştı, rızık hanesinden!

Burun kıvırıp geçenler vardı, tiksinerek geriden.

Kimi diyordu ki ‘’Allah’ım bizi yoklukla, açlıkla sınama’’

Duaları kendine, bu yaşlı kadının cezası ne idi acaba?

Üç dört çocuk düştü, yavru kedinin peşine,

Bir kadın bağırdı " Yazık hayvanın suçu ne?

Kızdı söylendi, yaşlı kadını görmedi, kediyi korudu,

Biri alıp beslese, yavruyu, buydu bütün umudu.

Nerde kalırlar nerde yatarlar? Sokaklarda aç aç gezerler,

Kimse bilmez halini, varlığıyla ancak bizi üzerler...

Kış geliyor haberin var mı? Soğuklardan, havalardan,

Kim bilir bahara? Belki bir daha geçemeyeceksin buralardan…

 

Mürşide OKLU AYHAN