Malum; 24 Kasım Öğretmenler günü olarak kutlanıyor. O gün eğitim sistemi mercek altına alınıyor, öneri ve eleştiriler sıralanıyor. Aşağıdaki yazı Amerikan eğitim sistemine yapılan bir eleştiri dikkate alınarak kaleme alınmıştır. Bizimle ne kadar benzeştiğine dikkat edin lütfen…

Albert Einstein bir keresinde demişti ki: ‘aslında herkes bir dâhidir, ama siz kalkıp bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre değerlendirirseniz, balık tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.’ Kendisini bir balık gibi (yeteneksiz) hisseden öğrencilerin sayısının ne kadar olduğunun farkında mısınız? Akıntıya karşı yüzmeye çalışıp, yeteneklerini hiç keşfedemeyerek aptal olduklarını düşünen ve faydasız olduğuna inanan ne kadar çok kişi var toplumda... Artık zamanı geldi. Okulu insanları robotlaştıran, özgünlüğü öldüren bir kurum olmaktan hızlı bir şekilde çıkarılmalı… Bu eskimiş anlayış gerekenden daha fazla süredir etkin…

Peki, bunun ispatı nedir. Bir (akıllı) telefonu düşünün… Telefon 150 sene önce de vardı (keşfedildi). Aralarında çok fark var değil mi… Araba da aynı… 150 sene önceki araba ile günümüz arabaları arasında dağlar kadar fark var… Ama eğitim sistemi ile ilgili aynı şeyleri söyleyebilir miyiz? Yine sınıflarda ve yine monolog… Neredeyse hiç ilerlemedi… Öğrencileri geleceğe hazırladığını iddia eden eğitim sisteminin altı boş… Zira eğitim sistemleri öğrencileri sadece fabrikalarda çalışmaya hazırlıyor. Yeteneklerine göre değil, aynı esasa göre yarışa sokuluyor öğrenciler… Herkes aynı konuda birinci olmak istiyor ama bir kişi hariç mutlu olamıyor. Her şey değişti, dünya da değişti. Artık eğitim sistemlerinin de değişmesi gerekir. Şimdi; özgün, yenilikçi, eleştirel ve bağımsız olarak düşünebilen ve iletişim içerisinde sürdürülen bir eğitim anlayışına ihtiyacımız var.

Bütün bilim adamları herhangi iki beynin birbirinin aynısı olmadığını söylüyor. Bunu görmek sıradan insan için bile zor değil… Peki, o halde neden hepsi aynı muameleye tabii… Herkese aynı beden giysi önermek saçmalık değil mi… Doktor bütün hastalara aynı reçeteyi yazarsa nasıl bir son bekler hastaları… Eğitim sisteminin durumu işte tam da bu… Her bir öğrencinin farklı karakteri, istekleri ve hayalleri varken, hepsinden de istenen aynı şey… Esasında bu, dehşet verici bir fotoğraf… Bu bir cinayet girişimidir, hem de tüm topluma dönük…

Ve öğretmenler… Aslında onlar dünyanın en önemli işini yapıyorlar, fakat ücretleri son derece yetersiz… Mesleğe ilgisizliğin nedeni de bu… Gerçekte öğretmenler doktorlardan daha az kazanmamalı… Zira örneğin bir kalp doktoru yaptığı ameliyatlarla birçok kişinin hayata dönmesini sağlayabilir. Bu doğrudur. Ama bir öğretmen bir çocuğun kalbine erişip, onun bütün hayatını mutlu bir şekilde yaşamasına yardımcı olabilir… Öğretmenler birer kahramandır ama toplum gençlerin sorumsuzluğundan çoğu zaman onları suçlar… Sorun onlarda değil gerçekte… Öğrenciler gibi öğretmenler de robotlaştırılmıştır. Tercih hakları söz konusu değildir. Sistemin dayatmalarını tekrarlamak zorunda kalıyorlar. Müfredatlar ise, işin içinden gelmemiş politikacıların iki dudağı arasında çoğu zaman…

Eğitim sistemi teste indirgenmiş durumda… Çoktan seçmeli cevap kâğıtlarına işaretlenen yuvarlakların başarıyı ölçtüğü zannediliyor. Bakın çoktan seçmeli sınav sisteminin mucidi Frederick J. Kelly ne diyor… ‘bu testler kullanılamayacak kadar ilkel ve hepsini terk etmek gerek…’ Eğer bu sisteme devam edersek sonuç ölümcül olabilir. İnsanlara güvenimizi devam ettirmeliyiz, ama okullardaki eğitim sistemi alarm veriyor. Neşter vurulmazsa, korkarım ki, tüm toplum ölecek… Her öğrencinin içindeki ruhu canlandırmadıkça bu endişenin gerçek olması daha da kuvvet kazanacak…

Öğrencileri aynı şeyle muhatap etmeye son vermeli, onların kalbine ulaşacak bir sistemi aktifleştirmeliyiz… Evet matematik önemli ama müzik de en az onun kadar önemli… Her yetenek eşit fırsatı hak ediyor… Teklifler afaki gelebilir, ancak örnekleri yok değil… Örneğin Finlandiya… Okul süresi hiç de uzun değil. Öğretmenlere hak ettikleri değer ve ücret veriliyor. Serbest zamanları daha fazla… Öğrencilerin aile ve öğretmenleriyle beraber yaptıkları şey, tek taraflı yüklemenin çok ötesinde… İşte bu yüzden Finlandiya’nın eğitim sistemi hayata uyarlama bakımından sürekli birinci sırada… Başka örnekleri de var… Mesela Singapur…

Öğrenciler bugün nüfusun %25’ini oluştursa da geleceğimizin % 100’ü onlardan oluşacak… Bu yüzden onların geleceğini ipotek altına alan eğitim sistemlerine dur demek zorundayız. Her şey önce bir hayalle başlar. Başaracağımıza inanmalı ve sabırla beklemeliyiz. Zira eğitimden bugünden yarına sonuç beklememek gerekir. Artık balıkların ağaçlara tırmanmaya zorlanmadığı bir dünyaya ihtiyacımız olduğunun farkına varmalıyız.