BAKAR KÖR… Aslında kör değil adamım. Kör taklidi yapıyor. Çünkü herkes gibi olup-bitenleri, gördüğünü kamuoyu ile paylaşsa… Paylaşmıyor… Bu yüzden yaptığı; kör taklidi… Bakar kör… Geçmişteki tecrübelerden hiç mi hiç ders alınmıyor. Bakınız; maliye binasının temelinden çıkan suyu, binanın boşaltıldığını, çatısının 2-3 defa kuş gibi uçtuğunu… 2.Sanayide birkaç bloğun göçtüğünü… Fen lisesinin tavanının çöktüğünü… AKÜ Rektörlük binası çöktüğünden tekrar inşa edildiğini… Termal bölgedeki olimpik havuza üç defa yalıtım yapıldığı halde su tutmadığını… Karaman İş Merkezinin temelinde su çıktığını… Şimdi de, yeni yapılan hastanede bir takım eksiklerin olduğunu… Bizler gördük, görüyoruz… Göz göre göre milli servet heba oluyor. Adamım görmüyor… Kör taklidi yapıyor… Acaba, Afyon’da olanlar başka şehirlerde de oluyor mu? EFENDİNİN KULAKLARI… İbrahim Efendi, bu köşeyi okuduğunda kulakları kızarıyor. Eş-dost, “Doğrusu ‘Tüylerim diken diken oluyor’ diyeni duymuştuk… Hani ‘Kalbim sıkışıyor’ diyen de olur kimi zaman… Ama böyle kulağı kıvrılanı ilk kez duyuyoruz” diyor. Zaten ben de duymamıştım. İbrahim Efendi buradaki o mayhoş yazıları okuyunca soluğu tefeci Hüseyin’in yanında alıyor: “Bak ne oldu?…” “Ne?…” “Kulağım…” Tefeci Hüseyin hemen teşhisi koyuyor: “Valla sen yine köşeyi okumuşsundur…” Yüzü değil, kulakları kızarıyor… Neden? Kısaca anlatalım: İbrahim Efendi, kelebekli sevgilisinden ayrıldığını ispat etmek için babasının damatlarının önünde yemin billah ediyor, ama ertesi günü soluğu kelebekli sevgilisinin yanında alıyor. Yemin boşa düştüğü için kızarma kulaktan başlıyor.