Biz şimdiye kadar hükümetin terörü bitirme politikaları ile, Ergenekoncu bildiğimiz kesimlerin yaklaşımı arasında büyük bir tezat bulunduğunu bilir, öyle yazardık. Fakat o kesimler terör konusunda daha bir aslan kesilir, hükümeti de sıkıştırır dururlardı.   Necmettin TURİNAY   Yok Amerika şöyle istiyormuş, yok hükümet taviz veriyormuş vs. Gelin görün ki aynı manivelâyı şimdi, uzun süredir Ergenekon’a karşı mücadele verdiğini bildiğimiz, hükümetin kanatları altında barınan bir sınıf üstlenmeye kalkıştı. Siz bu ülkede hem Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarını yürütecek, hem de bir süre sonra, Ergenekoncu sınıfların giyotin silâhını kuşanarak, hükümete karşı silâh doğrultacaksınız!.. İşte burda yatan stratejik kırılmaya işaret bütün maksadım!.. Sırf son hadise ile de sınırlı değil bu. Aylardan beri bunu yazıyor, buna işaret ediyoruz. Bu adamlar dindarlığına dindar!.. Teröre karşı da azbuz bir mücadele vermemişler. Fakat bu arada ne olmuşsa olmuş(!), Ergenekon’a karşı mücadelenin başlatıcısı ve mimarı bir kurumu, dahası hükümeti çapraz ateş altına almaya karar vermişler. İşte son hadiselerin özeti bu!.. Bunu yaparken de emniyet-hukuk her ne ise, kapalı bir yapı oluşturmuşlar. Aynen Balyoz ve Ergenekon örgütlenmelerinde olduğu gibi!.. Kuşkusuz biz öyle bir isnatta bulunmuyoruz. Fakat mevcut dayanışmacı tutumu izah için, böyle bir benzetmeye de başvurmak zorunda kalıyoruz. Nitekim kapalı çalışan hizibin amacının hayra yorulamayacağını Bülent Arınç da vurguluyor. Kaldı ki ilgili savcı ile emniyet yetkililerinin görevden alınması için altında yatan sebebi başka türlü izah imkânı da bulunmuyor. Terör politikalarının kurgulayıcısı bir ekibi daha telefonla ifadeye çağırırken, ortak cephe halinde çalıştıkları bir basına dosya münderecatının bütününün servis edilmesi, ne anlama gelir? İşte asıl bu noktaya dikkat gerekiyor. Yani ilgili dosya ertesi günkü operasyona (muhtemelen anında yapılacak tutuklamalara) zemin hazırlamak amacını taşımamakta mıdır? Demek ki Ergenekoncu takımın taktik ve stratejilerini okuya okuya ezberlemişler. Aynı yöntemleri bu sefer de kendileri kullanmaya kalkışmışlar. Öncelikli olarak MİT’e bir adım ötede de hükümete!.. Eğer iyi düşünülecek olursa, şeytan tuzağı bundan ibaret değildir. Aylardan beri hükümete karşı savaş açmış Taraf kadrosunu da koltuklarının altına almamışlar mı? Güya bir grup onları izlemeye almış!.. Peki siz ne yapıyorsunuz? İzlenme belgelerini onların ellerine tutuşturmak değil de nedir yaptığınız? Emniyetten sökülüp atılan grubun çapraz çalıştığı ortaya çıkmıyor mu buradan? Hem liberallerle akşam-sabah kol kola, hem de MİT’e ve hükümete karşı, niye açılımcı politikalar uyguluyorsunuz töhmeti? Bu tür çapraz stratejileri bizim saf-dil Müslümanlar, nerde, ne zaman öğrendi dersiniz? Dolayısıyla bu fitne tuzağına hem hükümetin, hem de cemaatin aynı anda dikkati gerekir. Hükümet kendini emanet ettiği bürokrasiyi nasıl başıboş bıraktığını fark etmeli; cemaat de kendi içine hulûl ettiği anlaşılan sınıflarla alâkasının bulunmadığını ortaya koymalıdır. Nitekim televizyon televizyon dolaşan bir ekran kuşu, cemaati, görevden alınan kişileri telefon ve telgraflarla desteklemeye, hükümeti de uyarmaya davet ediyordu. Bunlar hangi kafaya hizmet ediyor ki, cemaati sürekli tartışma ortamına ittiriyorlar? Bir adım daha atalım isterseniz. Suriyeli sığınmacı albayın izini sürmek, bu amaçla MİT’çilerin ne yapıp ettiğini takip, emniyet istihbarata düşmüş bir görev midir? Daha doğrusu bu bir anarşi ve terör faaliyeti midir? Elbette değil!.. Ya nedir öyleyse? Adamlar bir yerler adına kafaya koymuşlar. MİT’in ülke aleyhine çalıştığına kamuoyunu inandıracaklar!.. Bütün mesele bu!.. İsrail MİT’in, İran yanlısı Fidan’a teslim edildiğini iddia ederken, bunların yaptığı da, Suriye ile paslaşma içinde çalışan bir figür üretmek!.. Yani Türk istihbaratının kendi ülkesinin değil de, Suriye adına çalıştığı duygusunu pompalamak!.. Daha doğrusu da İsrail’in iddiasını, bir başka açıdan daha doğrulamak gibi bir gayretkeşlik!.. Ergenekon mücadelesini emanet ettiğimiz kadrolar, hangi parantezin içine düşmüşler de, meğer bizim haberimiz yokmuş!.. Safdilliğin bu kadarına da pes doğrusu!.. Öyleyse kargaşa yaratan son salvonun, ülkeyi Irak ve Suriye konusunda açmaza sürüklemek, elini zayıflatmak amacı taşıdığından kuşku duymayalım mı? Dahası Türkiye dış politikasının MİT üzerinden izleme altına alındığı ortaya çıkmıyor mu buradan? Hem izleme, hem de bir tür şantaj!.. Öyleyse biz de sormayalım mı? Milli Güvenliği ve Türk dış politikasını ilzam eden bütün bu çalışmalar, emniyet ve yargı içine çöreklenmiş grubun sırf şahsî egoizmaları, ya da grup veya hizip menfaati ile izah edilebilir mi? Bütün bunlar bizi ister istemez, Uludere faciasını da aynı konsept içinde düşünmeye zorluyor. Fidan döneminde MİT içinden tasfiye edilen gruplarla, bu yeni güvenlikçi/hukukçu jenerasyonun daha enteresan bir denemesi!.. Oslo görüşmesinin deşifresi de buna dahil tabii ki!.. Fakat bütün bunlara ziyadesiyle üzülmek de gerekiyor. Hem hükümeti ve Türkiye’yi zora soktular, hem de Ergenekon mücadelesini sekteye uğrattılar. Ayrıca da din adına nice hizmetlerine şahit olduğumuz bir cemaati, tartışmanın göbeğine atıverdiler. Dolayısıyla bu tür işgüzar tosuncukların ikazı değil, yakadan silkilip atılmaları da gerekir. Şu günkü günde Türkiye’yi hükümetsiz bırakmanın, Ortadoğu politikalarında hareketsiz bırakmanın rolü bunlara mı düşmeliydi? Türkiye’de kaos üretmeyi amaçlayan bir proje için, mayınlı araziye sürülen bu tür sınıflardan kimseye hayır gelmez. Aynen Balyoz gibi, aynen Ergenekon gibi, bu tür çeteleşmelerin üzerine behemehal gidilmelidir. Aksi halde çift taraflı kokuşmaların ve spekülasyonların önü alınamaz… NOT: İlgili grubun veya grupların ABD Büyükelçiliği’nde verdikleri brifingleri anmayı, doğrusu benim vicdanım kaldırmıyor. Merak edenler, hadisenin tafsilatını Wikileaks belgelerinden izleyebilirler. İlgili belgelerin bu sırada kitaplaştırılması da manidardır. Nazlı hanımın cemaat kitabı da gene bugünler için hazırlanmışa benziyor. Durduk yerde, fakat aylar öncesinden bu tür bir hazırlığın yapılması ne anlama geliyor dersiniz? Çok taraflı katılım ve organizasyonların kokusu duyuluyor bütün bu çalışmalardan