ÇOCUK GELİNLER -11-





Kapı komşuları idi Murat... Günde beş vakit görür konuşur, oyunlar oynardı Dönsel. Sekiz kız çocuğunun en küçükleri idi. Babası hep erkek çocuk istemiş, her seferinde kız doğunca belki bundan sonraki çocuk döner de erkek olur diye Dönsel koymuşlar adını. Dönsel’den başka çocukları olmamış. Dönsel’i erkek çocuk yerine koyup onu erkek gibi yetiştirmek istemişler. Ablalarından daha serbest, daha toleranslı davranılmış.  Ablalarının hepsi de evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Neredeyse kendi ile yaşıt yeğeni bile var.

    

Dönsel, büyümeye yüz tutup ta ergenliğe adım atınca, kız olduğunu anlamış. Ağabey dediği Murat’a ilk gençlik heyecanı ile sevdalanmış. Sevdasını açık açık belli etmiş Murat’a. Murat askerlik çağı gelmiş. Yakında askere gidecek. Murat’ta ona boş değil. Çocukça oyunları bitmiş, uzun uzun bakışmalar, birbirini göremeden duramamalar. Utanmalar, yan yana gelip konuşamamalar, birbirine nazlanmalarla günleri geçmeye başladı.



On dört yaşına gelen Dönsel, sevdiği askere gitmeden evlilik işini bağlamak ister. Delikanlı da askerdeyken başkasına vermesinler diye ailesine söz ediyor. ‘’Dönsel’i bana alın’’ Murat’ın annesi karşı çıkıyor. Dönsel’i gelini olarak görmek istemiyor. Daha hanım hanımcık güzel başka kızları geçiriyor aklından. Hele askerliğin bitsin, ondan sonra düşünürüz dediyse de Murat ısrarla ‘’Dönsel’’ diyor başka bir şey demiyor. Yemeden içmeden kesiliyor, annesine küsüyor, ‘’Almazsanız kaçırırım’’ diye de tehdit ediyor. Başını belaya sokmasından korkan annesi sonunda razı oluyor. Dönsel’i istiyorlar. Dönsel’in ailesi başlarda küçük dedilerse de razı oluyorlar. Dönsel’le nişanlanıyor Murat. Askere gitmeden düğün istiyor. Kendisinin yokluğunda bağ bahçe işlerine yardımcı olur diye düğünün yapılması için ikna ediyor ailesini. Düğünü de yapıyorlar. Dönsel, bir kapıdan çıkıyor,  telli duvaklı öteki kapıya giriyor.

    

Çok mutlular. Beraber bağa bostana gidiyorlar, beraber çalışıyorlar hiç ayrılmadan gece gündüz beraberler. Murat’ın askere gitme vakti geldi. Karısına doyamadan askere gitti. Sayılı gün tez geçer gidip gelecek, sonra bir ömür beraber olacaklar. Bu duygularla ayrılıyor evinden. Dönsel asker karısıdır artık. Kocasının yolunu gözleyecek, geleceği günleri sayacak.

    

Dönsel, bir gece ağrılarla sancılarla uyanıyor. Dayanacak gibi değildir sancıları. Gece vakit köyden şehre otobüste yok, apar topar akrabalarının arabası ile hastaneye yetiştiriyorlar. Gelinlerinin hamile olduğunu düşünüyorlar, düşük yaptığını sanıyorlardı Fakat hastanede apandisit teşhisi konuyor, ameliyat için yatırıyorlar. Oluyor ameliyatını, asker karısıyım diye biraz nazlanmak istedi, şöyle yatıp her şey ayağına gelsin, her dediği olsun, üzerine titresinler istedi. Kimse onu kâle bile almadı, kendisini bahçede çapa yaparken buldu.

    

Dönsel ile kayınvalidesi arasında gizli bir düşmanlık var. Birbirlerine her sözü, her davranışı batıyor. İstenmeyen gelin olduğunun farkında Dönsel.  Başına buyruk tavırları ile kayınvalidesini hep çileden çıkartıyor.  Zaman zaman başkaldırışları, isyan eden tutumları olsa da, elinden pek bir şey gelmiyor. Kocası askerden dönse her şey çok farklı olacak. Kendine ait bir evi olsun istiyor, hatta bu köyden gidip kayınvalidesinden uzaklaşmayı şehre yerleşmeyi düşünüyor. Kocası bir gelse…

    

Sabırla, umutla beklediği kocası bitirip askerliğini dönüyor. Şehre gitme, ayrı eve çıkma planı şimdilik askıya alınıyor. Köyde çalışıp biraz birikim yapıp öyle gidilecek. Hevesli çalışmalarıyla birkaç yıl geçiyor. Dönsel bir torun veremiyor, ‘’Bu gelinin çocuğu olmuyor’’ diye dert yanıyor kayınvalide. Çocuğu olması için hocalara götürülüyor, okutuluyor üfletiliyor. Yok olmuyor. Kim ne derse onu deniyorlar. Yeni doğum yapan kadının doğurduğu bebeğinin eşini (plesanta) yutturuyorlar bebeği olsun diye. Umutla bekleyişleri boşa çıkıyor. Dönsel’in çocuğu olmuyor. Kayınvalide ilk fırsatta oğluna yükleniyor. ‘’Ben torun istiyorum. Bu uğursuz, dölsüz kızı aldın da, soysuz kalacaksın, ocağın tütmeyecek’’ diye diye Murat’ı dolduruşa getiriyor. Murat’ta bir erkek evlat sahibi olmak istiyor, durmadan karısını suçluyor.

    

Sonunda aile karar alıyor. Oğullarını yeniden evlendirecekler, Dönsel’in üstüne kuma getirecekler. Dönsel, isyan ediyor, kuma olmayı kabul etmiyor. İsyan ettikçe kocası şiddet uyguluyor.  Dövüyor, azarlıyor günlerce acı çekiyor. Kayınvalidesi, ‘’Ya kumayı kabul edersin ya da çeker gidersin’’ diye postayı koyuyor. O kadar aşağılamıştır ki; boşanmak üzere, öbür kapıya ailesinin yanına dönüyor.

  

Kocasını hep gün görmeye dayanamayıp, başka şehirde oturan dayısının yanına gidiyor Dönsel.  Dayısına daha fazla yük olmamak için bir kadın doğum uzmanı olan bir doktorun yanında temizlik işlerine bakmak üzere iş buluyor.

      

Murat, boşanmış, yeniden köyünden annesinin istediği kız ile evlenmiştir. Dönsel’de,  artık dul bir kadındır.  Bir süre sonra talibi çıkıyor, karısı ölmüş bir çocuklu birisi ile evleniyor.  Yanında çalıştığı doktoru hayat hikâyesini öğrenip muayene ediyor, eğer isterse çocuk sahibi olabileceğini söylüyor.

    

Dönsel, çok istiyor çocuk sahibi olmayı. Çocuksuzluğu yüzünden çektiği sıkıntıları, çok sevdiği kocasının onu bir paçavra gibi sokağa atmasını unutamıyor. İyiliksever doktorun tedavisi ile hamile kalıyor. Karnı büyüyünce nispet yapmak için üç yıl sonra,  eski kocasının olduğu köye, annesine gidiyor. Evlerine öyle bir girişi vardır ki; bütün köylü bakakalıyor. Karnı burnunda Dönsel’i eski kayınvalidesi, eski kocası görsün istiyor. Görmemeleri mümkün değil, kapı komşularının.

    

Buruk bir sevinçle gittiği köyden, buruk acılarla dönüyor, unutamadığı birçok anıyı yaşayarak. Murat hâlâ çocuk sahibi olamamış, ikinci gelin de kısır çıkmış(!). Dönsel, geçen zaman içinde arka arkaya dört oğlan doğuruyor. Her hamileliğinde karnı burnunda, doğan oğulları ile annesini ziyaret ediyor, kapının önüne çocuklarını oynasın diye çıkarıyor, bir yandan da gelin indiği kapıya özlemle karışık acıyla bakıyordu. Dönsel’in her köye gelişinde baktığı kapı hiç açılmıyordu. Ne eski kayınvalidesini, ne yeni gelinlerini, ne de Murat’ı görebiliyordu. Kapılarının önünde oynayan çocukta yoktu. Murat’ın çocuğu olmuyordu.