Başlık bir ayetten parça... (Ankebut, 45). Ayetin tamamı şöyle: “(Resûlüm!) Kitab’dan sana vahyedileni oku ve namazı da dosdoğru/gereğine uygun olarak kıl. Çünkü namaz hayasızlıktan-utanmazlıktan ve kötü sayılan şey(ler)den alıkoyar. Allah’ın zikri (namaz) elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” Buradaki 'zikir' kelimesinin namaza-salata refere ettiği tefsirlerde geçiyor. Zira evvelinde zaten namazdan bahsediyor. Şüphesiz namaz (salat) Allah'ı zikirdir. Zira zikrin kelime anlamı Allah'ı hatırlamaktır. Namaz Allah’ı hatırlamanın en bilinen tarafıdır ve bu anlamda zikir de farzdır.
Bir de Efendimizin hayatından çıkarılarak erbabınca sistematize edilmiş olan zikirler vardır. Bunlar vird veya evrad olarak isimlendirilmiştir. Evrad; manen Allah’a yaklaşmak için belirli zamanlarda ve belli miktarda yapılan nafile ibadet¸ dua ve zikri ifade eden tasavvufla ilgili bir terimdir. Bu şekilde kişi kul olduğunu hatırlama yanında; Allah'ın kudreti karşısında, acziyetini itirafı olarak rabbini hatırlar ve tefekkür eder.
İnsan için asıl olan zenginlik değil, mutluluk, daha doğrusu saadettir. Batının zenginliğe dayalı sunduğu mutluluk sahtedir. Bu yüzden insanlar bütün ihtiyaçlarını karşıladığını düşündüğü zamanlarda bile intihar edebilmektedir. Zikir aynı zamanda ruhun gıdasıdır. Ayetlerin sırrına vakıf olabilmek için teslimiyet ve talip olmak gerekir. Bizzat Kur’an’ın kendisi zikirdir zaten... Zikir kelimesi Kur’an-ı Kerim’de Kur’an’ı ifade için de kullanılır. “Muhakkak ki o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz; şüphesiz onun koruyucusu da ancak biziz.” (Hicr 9) ayetinde olduğu gibi…
Şüphesiz böyle bir zikir namazda olduğu anlamda farz değildir. Ama Allah'ın Bakara suresinde (ayet 152) 'siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim' hitabının muhatabı olmak kadar bahtiyar bir şey olabilir mi... Veya ‘kalpler ancak Allah’ı zikretmekle mutmain olur’ ayetinin muhatabı...
Az-çok Arapça bilen bilir ki; 'Le' eki bu dilde kesinlik ifade eder. Daha bilinen bir örnekle somutlaştıralım. Efendimiz İstanbul’un fethini müjdeleyen hadisi şerifinde 'Le-tüftehanne' (mutlaka fetholunacaktır) ifadesini kullanmıştır. Letüftehannel-Kunstantiniyyete... ( İstanbul elbet fetholunacaktır). Peki, ayet ne diyor. Wele-zikrullahi ekber; 'Hiç şüpheye mahal olmaksızın Allah'ın zikri 'en büyüktür...' Ekber... En büyük yani... Hiç bir şüpheye mahal vermeksizin... Dikkat çekmek istedim.
“Nerede olsanız sizinle (bizimle) beraberdir” (Hadid 4). Zikir aslında bir anlamda sürekli ‘huzurda yaşamak’ anlamına da gelir. Böyle bir ruh halinde harama bulaşmak diye bir şey söz konusu olabilir mi… Ayet bir yandan da Allah’ın gözetimi ve koruması altında olduğumuzu bildiriyor. Eğer O korumuşsa başka neye ihtiyaç var ki…