Yeni Akit Gazetesi köşe yazarı Nusret Çiçek, bugünkü yazısında AK Parti Milletvekili Halil Ürün’ün sözlerini değerlendirdi…   İŞTE O YAZI   Geçtiğimiz hafta PKK’nın dağ kadrosuna indirilen darbeler gündemi meşgul etse de, asıl satır aralarına sıkıştırılan konu Ali Çetinkaya olayıdır. Ali Çetinkaya, Afyon eşrafından önemli bir kişi imiş… AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün, “Biz Afyonluyuz” diye söze başlayarak devam ediyor: “Ali Çetinkaya’da bu şehirde yaşamış bu şehrin değerlerinden birisidir. Sevebilirsiniz sevmeye de bilirsiniz ama biz burada her yıl Ali Çetinkaya’nın ölüm yıldönümünde anıyoruz. Onun bize yaptığı tren garını kullanıyoruz. (…) Ali Çetinkaya bizim tarihimizde yaşamış önemli bir isimdir. Biz tarihten ders almalıyız. Övünmek ve yerinmek için bir şey yapmamalıyız. Kusursuz olan sadece Tanrı’dır. Herkesin kusuru olur.” Kusur kadı kızında da olur, tanrıda da olur. Kusursuz ancak ve ancak her şeyden münezzeh olan kainatın yaratıcısı Allah(cc)tır. Son cümleyi bu şekilde düzeltmiş olalım. Çetinkaya, keyfi Müslüman asmakla maruf olan İstiklal Mahkemesi’nin bir üyesi. Bu kişinin Afyon ilinin hemşehrisi olması veya gar yapması tabii ki yanlışları düzeltmiyor, acıları unutturmuyor. Unuttursa, ben de diyeceğim, Makarios denilen eli kanlı papaz bidayetinde Of’tan göçmedir, ama Kıbrıs’ta yaptığı katliamlar unutulmayacak mahiyette insanlık suçu… Ruslar da Doğu Karadeniz’i işgal ettiklerinde Çaykara boğazından Bayburt’a kadar olan yolu yaptırdılar, bugün hâlâ o yol kullanılır. Ne yapalım yani? Eli kanlı papaza hemşehri diyerek hoş mu bakalım? Moskof gavuru yol yaptı diye methiyeler mi düzelim? Demek oluyor ki rahmet okunanlar olduğu gibi, lanet okunanlar da oluyor… İstiklal mahkemelerine gelince, tarihimizin yüz karası. Özellikleri, batıcı Kemalist rejime körü körüne bağlılıkları… Düşünün ki akciğer ameliyatını sünnetçiye yaptırdınız, gel gör ki o hastanın halini. Kaç kişi ameliyat masasından kalkar? İşte o kara günlerden kalan dumanı burnunda acı hatırlarlar ve de büyüklerini bu uyduruk mahkemelerde kaybeden aileler… Şimdi sen kalk, onların gözünün içine baka baka cellatlarını kutla. Atif Efendilerin kemiklerini sızlat… “Çok iyi yaptınız, keşke biraz daha masum assaydınız” der gibisinden… Bizdendir, şehrimize gar yaptı gibi gerekçeler zevahiri kurtarır mi bilemem. En azından tekzibe muhtaç AK Parti tabanına yönelik acı bir burukluk… Gülden açtık dikenden bitirelim… Zaman zaman vurgu yaparım, bu bizimkilerde bir haslet… İlle de karşı komşunun hırsız horozuna paye döşemek… Veya gereksiz mesajlar göndermek. Kur’an “siz onlardan olmadıkça” diye ikazı çekiyor ama yine de hoş görünme edebiyatı… Benzetme gibi olmasın, işte Arınç dostumun da son açıklaması tuzu biberi… Sanki Özel Yetkili Mahkemelerin savcıları eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a “terörist” diyormuş… Çirkin yakıştırmalar yapıyorlarmış. Bilenler hadi neyse de, bilmeyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nu açsın okusunlar, kanun “terör suçu” diyor, savcılar demiyor… Savcı kanun adamı olduğundan zorunlu olarak kanun diliyle konuşur, sokak diliyle konuşamaz. Öyle iken, Ergenekon gibi silahlı ve de belalı bir örgütle canı burnunda uğraşanlara haksız giydirmeler neyin nesi, hem moral bozmaktan başka ne işe yarıyor? Yanlış yapanı hep beraber sorguya çekelim, ama iddianamesine “terör zanlısı” yazdı diye savcılara neden yüklenelim? Tutukladı diye hakimi neden kınayalım?… Tutuklu Ergenekonculara çokça ağıt yakılıyorsa işte meclis orada, iktidarda sayı çoğunluğu var, çıkarırsın bir kanun, densin ki 2 yıl tutuklu kalanlar salınır, böylece tüm tutuklular serbest. Veya terörist bir örgüte darbe vuran emniyetçi Sedat Selim Ay. İktidardakilerin hangi nedenlerle hedef tahtasıdır anlamış değilim. Hakime yüklen, savcıya yüklen, emniyetçiye yüklen; terörle mücadeleyi kiminle yapacaksın? Güller dedik, zamansız açmıyor değil, açıyorlar işte… Bakıyorsunuz adam(milletvekili) milli olan mankenle yetinmiyor, Kaddafi’nin artığı uluslararası mankenle mübarek Ramazan günü deniz sefasında görüntüleniyor… Ve bu güllerden her partide aşağı yukarı var. Ya zihniyetten taşırıyorlar veya yaşam tarzı uçkurdan dökülüyorlar ortalığa. İşin garibi, bu gibileri pek gören olmuyor, göreve devam, maaşlara zam…     Kaynak: Nusret Çiçek, Yeni Akit Gazetesi