Teslis, üçleme demektir. Bunun doğrusu tevhit inancıdır. Tevhit birleme demektir; tek ilah, Allah inancıdır. Teslis; İslam’a rağmen bir tanım ve tasnif yapmak demektir. Tanım ve tasnif ne üzerinden ise din onun üzerinden oluşur. Allah; adının, dininin, inanan-inanmayanın adını tayin etmiş, tanımlamış ve İslam ve imanın şartları üzerinden de bir ‘tasnif’ yapmış. Allah, tanım ve tasnif yapandır. “Allah’ın tanım ve tasnifi kesmedi” diyenler de kendisi ayrıca tanım ve tasnif yapıyorlar. Dünyaya bakış, inanç, kavrayış, alan tayini, yürüme ve yaşama biçimi, kesinlikle “tanım ve tasnif” üzerinden tayin edilir. Teslis inançları olmasaydı, kebair günah sektörleri olmayacaktı. Teslis deyince Hıristiyanlıktaki “baba-oğul-ruhulkudüs” akla geliyor. Hâlbuki Türkiye’deki teslis inançları çok daha fazladır. Mesela: 3F Teslisi: Futbol-fado-fiesta// 3H Teslisi: Hizmet-Himmet-Hoşgörü// Osmanlıcılık-İslamcılık -Türkçülük// Sağcı -milliyetçi- muhafazakâr// Konjonktür-reel politik- barış// Hürriyet-adalet-müsavaat// Demokrasi-insan hakları-serbest Pazar// Vitaminler-mikroplar-sosyal güvence// teslisleri gibi daha onlarca teslis var; daha da olacak. Bütün teslislerin temeli; “tez-antitez-sentez” teslisidir. Buna “tez teslisi” diyeceğiz. Tez teslisi tuzağına düşen, karşıtına dönmenin ilanını vermiştir. Çünkü teslis, tevhit dışı bir yöntemdir. Yöntem değişince sonuç da değişir. Zaman içinde Müslim ile gayrimüslim aynı kefeye düşer. Müslüman kendi ambarını unuttuğu zaman karşı tarafın çekim alanına girer; onların kavramları ile kendini ifade eder. Karşı tarafın ambarındaki kavramlar beş çeşittir: İthal ve türedi kavramlar, sloganlar, tuzak bilgi sistemleri (Felsefe, Din sosy. Din Psk. vs.), batı medeniyeti inşa kavramları (kadın/insan hakları vs.) Müslümanların aşırdığı bu beş kavram ekipmanının hepsi; tezdir, iddiadır, doktrindir, ideolojidir, beşeri dünya görüşüdür. İslam’ın tanımlarından habersiz olan, “tez’e, tez ile cevap verir” ve peşi sıra antitez ve sentez’e ulaşır ve tez teslisi çevrimi tamamlanır. Tez teslisi tuzağına şöyle düşülüyor:
Birisi sol kolunu kaldırıyor; bu tezdir. Öbürü sağ kolunu kaldırıyor; bu antitezdir. T. Özal her iki kolunu kafası üstünde birleştirdi; bu sentezdir. Bunlar ideolojik beden dilidir… Birisi, “ben ilericiyim, sen gericisin” dedi. Öbürü; “benim itikadımda, iki günü eşit olan ziyandadır; bizde ilerici-gerici değil; terakki-tedenni tanımları geçerlidir” demesi gerekirken; “hayır ben de ilericiyim” dedi. İlericiyim diyenin tezine sahip çıktı; kraldan çok kralcı oldu… Birisi “tek yol devrim” dedi; öbürü bu tezi (sloganı) aşırdı, yeşile boyadı; “tek yol İslam” dedi. Tevhit değil, tez, teslis, slogan, ideoloji üzerinden kendini ifade etti… TİP, “kula kulluk yetsin” dedi. İsmet Özel, “bu slogan İslami’dir, sizin olamaz” dedi. İsmet Özel kavramları, sloganları bilmediği için tevhit üzerinden değil, TİP’in yöntemi, tezi, sloganı üzerinden kendini ifade etti. Demek ki kavramları bilmedikçe sadece Müslüman olmak, Müslüman’ca bir yöntem edinmeye yetmiyor. Slogana (teze) sahip çıkmayan yok. Niceleri “benim ideolojim” dedi. Necip Fazıl, yazdığı İslami kitaba, İdeolojya Örgüsü dedi. İslam’ı, ideoloji diye tanımlarsan, Allah’a (hâşâ) ideolog yakıştırması kapıda bekler. İdeoloji, tevhide rakip tüm tezlerin ortak çatı adıdır… Niceleri kültürel kimlik dedi. Ahmet Davutoğlu da Stratejik Derinlikte (sığlıkta), kültürel kimlik tanımını/tezini sahiplendi. Doğrusu, İslami kimliktir. Kavramları bilmeyen kesinlikle karşı tarafın çekim alanına girer… Tez teslisi şimdi daha çok kavramlar üzerinden vaki oluyor.
Niceleri kendi başına da tez teslisini üretiyor. Allah; “benim kelimelerim değiştirilemez” dediği halde, “siyasal İslam, İslami finans, demokratik İslam, Kemalist İslam, radikal İslam” ve böyle onlarca yamalı kavramda; İslami olan kavramlar, İslam dışı kavramlarla sentezleniyor, takas ediliyor, yamalanıyor… A. Taşgetiren ısrarla, muhafazakâr camia, muhafazakâr akıl diyor. İslami camia, İslami akıl demiyor. Tez (ideoloji) merkezli konuşuyor... Erbakan, ‘milli görüş’ dedi. Milli görüş; bir slogan, tez ve ideolojidir. Doğrusu, tevhidi olanı; İslami görüş’tür. Hıristiyanlığın içi nasıl boşaltıldı ise İslam da öyle oldu. Kim ki sükûtla değil; söz ile (ama kavramları bilmesi gerekir) teslis vs. inancından sakındırmıyorsa, “içinizden sadece zalimlere dokunmakla sınırlı kalmayacak olan fitneden sakının” ayetinin tehdidi altındadır. Hüsnü suale açığım; “hakikate açık olan” var mı?