RUS RULETİ

Irak ve Suriye de oluşan yönetim zafiyeti, istikrarsızlık, iç savaş terör ve şiddet dolaylı veya direkt olarak bu ortamın oluşmasına sebep olan egemen güçlerin mücadelesine sahne oluyor.

ABD başta olmak üzere İngiltere Almanya İran Fransa vb. gelişmiş ülkeler ya ekonomik ya mezhep farklılığı veya kendi yönetim tarzlarını sürdürebilmek adına kıyasıya çarpışıyor.

Yukarıda saymış olduğumuz ülkelerle beraber özellikle Rusya’nın her türlü riski göze alarak pervasızca bölgeye abanması çok dikkat çekici.

Egemen güçlerin tamamı ve İran bölgedeki mevcudiyetlerini DAEŞ’e borçlular.

DAEŞ terör örgütünü bahane eden bütün güçler topunu tüfeğini almış sahaya koşmuş.

Bu güçlerden ABD Rusya ve Avrupalı akbabalar hem ajanları hem de hava güçleriyle bölgedeler.

İran ise hem hava desteği hem de ordusuyla beraber Esad’ın safında yer tutmuş.

Fakat kara harekat’ı olmadan DAEŞ terör örgütünün yok edilemeyeceği ve bölgede istikrarın oluşmayacağına dair bütün aktörler hemfikir durumda.

O zaman soru şu; kara harekatını kim yapacak?

Bölgenin en büyük mağduru Türkiye bu konuda özgür Suriye ordusunu muhatap olarak görüyor.

Kürt Arap Türkmen vb. etnik kimliklerin tamamının etnik kimlik ve mezhep farkı gözetilmeksizin Cenevre görüşmelerinde ılımlı muhalefet tarafından temsil edilmesi gerektiğini yüksek perdeden seslendiriyor.

DAEŞ terör örgütü ile mücadeleye başlanıldığı günden bu güne kadar Başta ABD olmak üzere batılı dostlarımız! Ve Rusya, PKK nın uzantısı terör örgütü PYD üzerinden bölgeyi dizayn etmeyi uygun görüyorlar.

Arap baharının başlamasından itibaren demokrasiyle yönetilme ihtimali beliren orta doğu coğrafyasında oluşan yönetimlerin sömürgeden başka yöntem tanımayan akbabalara prim vermeyeceğini biliyorlar.

PYD ye yaptıkları silah yardımı ve lojistik destekle, terör örgütünü meşrulaştırma gayretleri ile birlikte, hem bölgenin bütünleşmesini engelleyerek kullanışlı çok parçalı yönetimler oluşturmak, hem de Türkiye’nin PKK-PYD eliyle enerjisini tüketmek ve bölgede güçlü bir aktör olmasını engellemek hedefleniyor.

Bu denklemde Türkiye’nin güney sınırın da konumlanmış olan PYD Rusya’nın da desteğiyle Ceraplus-Azez hattını tamamlayarak Kürt devleti rüyası görüyor.

Rusya bütün bu denklem içerisinde sıcak denizlere inme hedefini gerçekleştirmek için bölgede ambargo esnasında kendisine en büyük desteği veren stratejik ortağı, en büyük ticari partnerlerin den birisi olan Türkiye’yi karşısına alıyor.

Türkiye ile Rusya arasında uçak krizi ile oluşan gerilim Rusya’nın ambargoları ile tırmandırılıyor.

Türkiye Rusya’nın özür tazminat gibi talepleri konusunda geri adım atmıyor.

Bu rus ruleti sonucunu güçlü ve sürdürülebilir bir yönetim, güçlü ekonomi, güçlü silah sanayi, vatan ve millet mefhumunun kutsiyetine inanmış, inançlı ve güçlü bir millet belirleyecek.

Ukrayna krizi ile batılı güçlerin ambargosuna maruz kalan Rusya en büyük gelir kaynağı petrol ve doğalgaz fiyatlarının dip yapması ile ekonomik sorunlar yaşıyor.

Yaşanan ekonomik sıkıntılar halkın refahını azaltıyor huzursuzluğunu artırıyor. Bu durumun doğal sorumlusu olarak görülen Putin ve yönetimine olan güven azalıyor.

Rusya’nın elindeki en etkin güç, en büyük tehdit teknolojik açıdan gelişmiş silah sanayi.

Türkiye de ise güçlü diplomasi, güçlü ekonomi ve terörle etkin mücadele edebilen güçlü bir tek parti yönetimi var.

Türkiye’nin son yıllarda izlediği çok boyutlu dış politikasının sağladığı avantajlar olarak özellikle enerji temini konusunda Kuzey Irak, Katar, Suudi Arabistan vb. alternatif partnerleri var.

Silah sanayimizdeki gelişmeler göğsümüzü kabartıyor. Ordumuzun peygamber ocağı olduğunu söylemekse ordu-millet bütünleşmesinin çok yüksek yaşandığı bir ülkede, sanıyorum ordumuzun manevi gücünü tanımlamak için yeterlidir.

Bu oyunun ne kadar süreceği şu an için bilinmiyor.

Belki de çok uzun sürmesine karşın Türkiye de güçlü ve sürdürülebilir yönetimler oluşması oyunun kazanılmasında en belirleyici etken olacak.

Yeni mesaimiz yeniden anayasa değişikliği gibi. Ne dersiniz?

Allaha emanet olunuz.

 




 
Şükrü ERSOYLU yazıyor...



[email protected]