MİT MÜSTEŞARI VE BAŞBAKAN NEDEN PANİKLEDİ ? Devletin, özellikle dış istihbaratından sorumlu olan MİT, meğer devlete karşı yapılan ayaklanmaların organizatörlüğünün yanı sıra, devlete baş kaldıran, milletin malına ve canına zarar veren, askerlerimizi şehit eden devlet düşmanları ile iş birliğine girmişte, bu vatanın insanlarının haberi yokmuş.   Oy çıkarları hesaplarıyla, 1979 öncesindeki konuma MİT sokulmuş. Böyle durumlarda hükümetlerin çok zarar gördüğü ve hatta, böyle durumlardan nemalanma peşinde olan hükümetlerinde, sonlarının hüsran olduğunu da bu millet görmüştür.   Askere dokun, MİT’e dokunma paniklemesi yapan sayın başbakan, savcıların MİT’e dokunmasından dolayı, ne den bu kadar korkmaktadır ?.   Benim şahsi kanaatim, sayın başbakanın ve sayın Cumhurbaşkanının ve diğer işbirlikçilerinin korkuları devlet adına değil, tamamen şahsilik taşıdığının bir göstergesidir. Tabi bunu da zaman gösterecektir.   Devlet adına olsa, o zaman “Yargı bağımsızdır, adaletin işine karışılmaz” der MİT müsteşarını huzura kabul etmeden, savcıya ifade vermesini sağlatırlardı.   Ama onlar, onu yapmayarak adeta paniğe kapılarak, MİT müsteşarını huzura çağırarak taktik vermişler ve ona kafa tut dercesine, savcıların davetine gitmemesi yönünde talimatlar verdikleri yazılı medyada yer almaktadır. Sizce bu ülkede “Yargı bağımsız mı ?” . Bu yargı, Türk askeri için bağımsız değil de, yoksa sayın başbakana bağlı olan ve ondan aldığı talimatlarla hareket eden MIT’ e karşı mı, “Yargı bağımlıdır ?”.   MİT istihbarat toplamakla görevli, bir devlet kuruluşudur. Edindiği istihbarat bilgilerini devletin kolluk gücü olan Emniyet ve Jandarmayla paylaşması gerekir ki, bu iki kuruluşta görevlerini yerine getirsinler. Çünkü bu iki kuruluşun, suçluları savcı huzuruna çıkartma yetkisi vardır.   MİT’in görevi, birilerine şirin görünmek, onların egosunu tatmin etmek ve onların amaçlarına ulaşmalarını sağlamak değildir.   MİT birileri için değil, devlet için çalışmalıdır. Devlet düşmanlarıyla bir araya gelip, onları kurtarma planları ve stratejileri yapmak ve onların devlete karşı yaptıkları eylemlerde, onların yanında yer almak değildir. MİT bunun hesabını şehit analarına nasıl verecektir ?.   Bu işin ucu birilerine çok kötü dokunuyor ki, birden Adalet ve İç İşleri bakanları kırmızı alarma geçirilerek, olayın kapanması yolunda çalışma başlattılar.   Baktılar ki savcılar, Yargı bağımsızlığını uygulamaya kalktı, o zamanda siyasi çoğunluğu elinde bulunduranlar, acil koduyla MİT’e dokunulmasını önlemek için, yıldırım hızıyla, özel yetkili savcıların yetkilerini tırpanlama operasyonu yapmayı amaçlayarak, kanun çıkarmaya çalışmaktadırlar. Amaç MİT selinin önünü kesmektir.   Buda açıkça şunu gösteriyor. Bu çıkacak MİT yasası, bu ülkede birileri her şeyi istedikleri gibi yapacak ama, onlar koruma zırhına bürünecekler ve savcılar onların oyunlarını asla bozamayacak.   Beklide MİT olayını başlatan Savcı, hakim ve emniyetçiler görevlerinden aniden alınacaklar ama, unutulmaması gereken ise, bu vatanda nice yürekli savcılar, hakimler ve emniyet mensupları, bu ülkede adaletin sağlanması ve yargının bağımsızlığını ispat için adalet dağıtacaklar ve kendilerinde kuvvet var zannederek, savcı ve hakimleri ellerinde bir oyuncak zannedenlere bir gün mutlaka hesap soracaklardır.   Emniyet içinde, vatan ve adalet için değil de, başkalarının çıkarlarına hizmet götüren çürük elmalarda, yine emniyet içinde vatanını seven adaletin yolundan ayrılmayan ve yasaları vatanı ve milleti için adil şekilde yerine getiren emniyetçiler tarafından da, teker teker ayıklanarak, o vatanını ve milletini seven yargı bağımsızlığına inanan savcıların yanında yer alacaklardır.   Suç işleyen korkak insan, Adaletten kaçar. Korkaklar başkalarının koltukları altında yer aramaya çalışarak, işlediği suçtan kurtulmaya çalışırlar.   Suçsuz insan, başı dik anlı açık olarak Savcıların davetlerine icabet eder ve hesabını vererek, tekrar insanlar arasında yerini alır.   Sayın başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı, işlerine geldiğinde Türk adaletinden ve yargının bağımsızlığından bahsederlerken, nedense işlerine gelmedi mi hemen taraf değiştirmektedirler. Bunun bariz örneği ise MİT müsteşarının savcıya ifade verme yerine, hem Cumhurbaşkanınca ve hem de başbakanca huzura kabul edilmesidir. Böylece, yargı bağımsızlığı bir kez daha yara almıştır.   Bu davranış, Yargı bağımsızlığını yok hükmünde sayarak, Türk hakim ve savcılarına, hatta Türk polisine kafa tutmaktır. Bence bu hiç de hayra alamet olan bir tutum değildir.   İlerleyen günler, mutlaka buzdağının görünmeyen altını bizlere gösterecektir. Suçlu mutlaka günü gelince, hesabını verecek ve cezasını çekecektir.   Unutmayalım ki, tarihler boyu çok diktatörler gelmiştir ama, şimdi hiçbiri bu dünyada yoktur. Her şeyin mutlaka bir sonu vardır.   Bu gidişattan ben çok büyük kaygılar duymaktayım. Allah sonumuzu hayırlı etsin….