Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri derken belki de arada kaynadı gitti. Hükümet çıkardığı bir kanun ile binlerce okul yöneticisine kıyım yaptı. 12 yıldır ülkeyi tek başına yöneten “mutlak güç” Ak Parti Hükümeti, 14 Mart 2014 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6528 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinde değişiklik yapılarak; 4 yılını dolduran okul müdürleri, müdür başyardımcıları, müdür yardımcılarını görevden aldı. Toplam 8 bine yakın okul idarecisi bir günde görevinden oldu. Hem de 2014-2015 eğitim öğretim yılının başlamasına sayılı günler kala. Ülkemizin kaderi bu. Maalesef, Milli Eğitimimiz rotasız gemi misali. Amacı belli değil, kaptanı belli değil, tayfası kaptan oluyor, miçosu dümene geçiyor. Bir o limandan bir bu limana savrulup gidiyor. II. Meşrutiyet döneminde iki defa Maarif Nezareti (Milli Eğitim Bakanlığı) görevine getirilen Emrullah Efendi’nin “Şu mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” sözü sanki bu günler anlatır cinsten. Milli eğitim politikalarımız günübirlik, siyasi ve öngörüsüz. Tam bir yap-boz tahtası. Her gelen bir yerini değiştirir, bir bakarsınız laikler İmam-Hatiplileri yok etmek için 8 yıllık eğitimi getirir ülkede mesleki eğitim ölür. Sonra 4+4+4’e geçilir başka bir kaos yaşanır. Bir bakarsız milli eğitim bir cemaate teslim edilir, bir bakarsınız o cemaatten vazgeçilir başka bir cemaate koskoca milli eğitim ihalesiz verilir. İsminin başında “milli” sıfatı bulunan iki bakanlıktan birisi olan Milli Eğitim bakanlığı politikalarının neticesinde, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan itibaren Milli Eğitim’de 93 yılda 76 bakan değişti. Gelen hep gideni arattı. Ak Parti’nin 10 yıllık iktidarı döneminde ise Prof. Dr. Nabi Avcı, Erkan Mumcu, Hüseyin Çelik, Nimet Baş (Çubukçu) ve Ömer Dinçer’den sonra beşinci bakan oldu. Ak Partinin en iddialı olduğu ekonomi yönetiminin başında olan Ali Babacan’ın 12 yıldır değişmeyen tek bakan olduğunu, sağlık konusunda yapılan reformları gerçekleştiren Recep Akdağ’ın üst üste 4 kabinede değişmeden 11 yıl bakanlık yaptığını hatırlarsak, Ak Parti’nin 10 yılda 5 bakan değiştirdiği Milli Eğitimde neden başarısız olduğunu anlamakta güçlük çekmezsiniz. Peki Hükümet niçin milli eğitim gibi en hayati konuda böyle hatalar yapıyor. Amacı ne? Aslında burada görebildiğimiz en büyük neden siyasi kadrolaşma hevesi ve ülkücü ideolojide idealist insanların yetiştirilmemesinin istenmesi. Çünkü yapılan hamlelerden bunu açıkça görebiliyorsunuz. Yapılan uygulama ile görevden alınan idarecilerin büyük bir kısmı Türk Eğitim Sen üyesi öğretmenler. Onlar hakkında puanları verenler ise Ak Parti’ye yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir-Sen üyesi atanmış milli eğitim müdürleri. “Milli eğitimciler” yerine ilk önce, Türkiye Cumhuriyeti’ne, devlete değil aidiyeti siyasi iktidara yönlendirilmiş nesiller yaratmak için ihtiyaç duyulan “talimat uygulayıcıları” yerleştirebilmek için önce 60 ilin Milli Eğitim Müdürleri görevden alındı. Sonra Şube Müdürleri… Müfettişler etkisizleştirildi. Şimdi de görevlerinde 4 yılı dolduran “eski” okul müdürlerinin atamasını “yeni müdürlerin” inisiyatifine bırakan sözde performans sistemiyle “temizlik” alanı biraz daha genişletildi. Önümüzdeki günlerde milliyetçi, idealist idarecilerden boşaltılan bu kadrolara siyasi iktidara biat etmiş idareciler atanacak. Siyasi iktidar sonuçta milli eğitimi tamamen istediği standartta öğrenci yetiştiren bir kurum haline getirmeyi başarmış olacak. Dindar ve kindar bir nesil için onuru kırılarak, yaptıkları hizmetler yok sayılarak görevlerinden adeta yaka paça indirilen idareciler emekli olmaya, başka kurumlara gitmeye zorlanacak. Bu hükümet açısından kısa zamanda başarılı bir operasyon gibi görünse de, sonuç olarak yıllar sürecek bir husumetin, yıllar sürecek bir hesaplaşmanın fitilinin yakılması olarak tarihe geçecek bir hamledir. Bu süreç sonunda kim ne derse desin, milli eğitim camiasına bir kin tohumu ekilmiştir. Bugün hak etmedikleri kadrolara oturanlar, meslektaşlarını düşük notlarla aşağılayıp koltuklarına oturanlar mutlaka ve mutlaka devran döndüğünde aynı akıbetle karşılaşacaklardır. Şu unutulmasın ki, zalime yardımcı olan zulmüne uğrar. Bu nedenle ülkesini, çocuklarını ve geleceğini düşünen herkesin Afyonkarahisar’da bugün 4 sendikanın birlikte düzenleyeceği “Eğitime, mesleğimize, geleceğimize sahip çıkıyoruz” yürüyüşüne katılması gerektiğini düşünüyorum. İnşallah ben, Allah’tan bir mani olmazsa; 11 Eylül 2014 Perşembe günü saat 16:00’da Demiryalayan Türbesi yanında toplanan o topluluğun yanında olacağım. Çünkü milli eğitim ülkenin ortak değeridir ve hiçbir siyasi görüşün tekeline bırakılmaması gerekir. Eğitime ve geleceğimize sahip çıkalım.