Gazlıgöl’de “maket”ten devre mülk villa satan biri, paraları çantaya doldurmuş…Toz! 20 trilyon liracık. Ağlıyorlar şimdi. Ben savcının yerinde olsam, fellik fellik şikáyete gelenlere sorarım… “Nasıl aldın?” “Maketten.” “O elindeki ne?” “Maket.” “E güle güle otur kardeş… Aman bahçeyi fazla sulama da, kartonu bozulmasın!” Görülmemiş rezalet desem buna…   1982 ler de banker furyasında da görmüştük aynısını…   Hiç unutmam, bir berbere veriyorlardı paraları, daha yüksek faiz ödüyor diye…   Sonu, malum. Ders almıyorsa bir millet… Maketçi n’apsın? Çok değil, altı ay önce… Gazlıgöl’deydim, baktım ki ahali birbirini eziyor, “En önce ben alayım, kalmaz malmaz sonra” diye…    İki metreye iki metre bir masa, üzerinde kutu kutu maketler… “Ne bu?”
“Termal site, devre mülk satış yapılıyor…”
“Bu?” “Sosyal tesisler” “Şurası?” “Umumi hamam..” “Bu nazar boncuğu mu?” “Hayır, suni göl..”   “Ya şu yeşil boyalı yer?”   “Spor sahası.. “Peki kaç devre? “Otuz iki..”   “Yapma ya..kaç dakikadan?”   “Yok, on gün üzerinden yılda 32 devre..” “Kaça bi devre?” “15 milyar…”

Maketten… Asabım bozulmuştu, dirseğim çarpınca yüksek katlı B Blok yıkılmıştı yanlışlıkla…   32 devre 15 milyardan 480 milyar lira, 70 metrekarelik bir daire…   İstanbul’da boğaz, İzmir’de Körfez, Ankara’da doğa manzaralı daire fiyatı…   Ayrıca Gazlıgöl’deki maketten…   Afyon’da ki uyanık mobilyacılar işi gücü bırakmış, maket yetiştirmeye çalışıyorlardı müteahhit firmalara…   Apartman maketi 300 dolar, villa maketi 200 dolar, spor sahası 100 dolar…   Bakıyorsun;   Daha yapılan bir daire yokken, maket sektörü 20 milyon dolarlık pazar haline gelmiş. Müteahhitler, baktı ki, maket pahalı, başa çıkmıyor!   Daha ucuz bir yöntem buldular, internette bir web sayfası… Açıyorsun web sayfasını… Kuşlar cıvıl cıvıl uçuşuyor, çocuklar havuzlarda pür neşe, hamama girip terleyenler…   Birde oda oda geziyorsun, yatak odası, mutfak, banyo, tüm müştemilatı 360 derece döndürüp, döndürüp geziyorsun…   Hayali daireyi, siteyi görüyorsun, sanıyorsun ki, Cennet…   İnternetten satın alıyorsun…   Sonra mağdur oluyorsun…   Sonuçta, bu gidişata dur denildi…   Ancak, olan oldu tabi…
Öte yandan;   Gazlıgöl’de düne kadar çok termal tesis, ruhsatsız.   İşçi sigortasız, maaş kayıtdışı, vergi kaçak.   Elektrik, inşaattan arak.   Termal su, denetimsiz.   Binalar, çürük mü bilinmez…   Bakın;   Sene 2005, iki kuyu denetimsiz açıldı..   Yapılan 40 villa kapış kapış satıldı…   Sene 2006 iki kuyu daha denetimsiz açıldı…   Temeli atılan villalar bi günde satıldı…   Sene 2007-2011 arası, denetimsiz açılan kuyu sayısı 16…   Gazlıgöl’de imar salata gibi oldu satılacak yer zaten kalmadı…   İyi ki, İhsaniye Kaymakamı olaya el attı ve Gazlıgöl’ün geleceğine yön verecek çalışmalara hızla başladı…   Durmak yok, yola devam Kaymakam Bey…   Allah yolunuzu açık etsin…   **************   KINALI KEKLİK…   Kınalı keklik, sevimli bir kuştur.   Dağlarda uçar, yeşillikler arasında öter, melodik bir sesi vardır, zevkle dinlenir…   Kınalı kekliğin ilginç bir hikáyesi var.   Osmanlı döneminde, adamın biri kuş satın almak, için bir dükkana girer, dükkándaki kuşların ve kekliklerin fiyatını sorar.   Rengárenk kuşların güzeli çirkini, ucuzu pahalısı vardır.   Fakat en pahalısı kınalı kekliktir.   Dükkán sahibi, kafesteki bir kınalı keklik için diğer kekliklerden çok daha fazla fiyat ister.   Hemen hemen üç misli…   Adam hayretle bunun nedenini sorar:   Satıcı “Bu cinsin çok önemli bir özelliği vardır” der…   “Nedir bu önemli özellik?”   “Bu bir tuzak kuşudur. Kınalı keklik ötünce dağdaki bütün keklikler onun çevresinde toplanır. Avcılar da, ona bir şey yapmadan, diğer keklikleri kolayca vurur. Bu yüzden kınalı keklik pahalıdır.”   Adam, kekliği satın alır ve dışarı çıkıp dükkánın önünde hemen kafasını koparır.   Satıcı ve çevredekiler şaşırmış bir halde bunun sebebini sorarlar:   “Çok para verdiğin halde neden bu zavallı kuşu öldürdün?”   Adam, yüzünde beliren acı bir ifadeyle:   “Kınalı keklik, kendi ırkından olan kekliklerin, avcılar tarafından vurulmasına yardımcı oluyor. Bu kuş zavallı değil, haindir! Başka keklikler ölmesin diye onun boynunu kopardım” der.   Etrafımız ne yazık ki böyle kınalı kekliklerle dolu.