Tezgâhlar dolu sebzelerle, meyvelerle,
Satıcılar çoktan başlamış satmaya besmeleyle.
Hava da güzel, fuar alanı Pazar yerinde,
Kalabalık geziniyor, renk cümbüşü içinde…
Cıvıl cıvıl kaynıyor yine; sesler karışıyor birbirine,
‘’Pazar güzeli bunlar’’ almış domatesi eline,
Yerli çıktı salatalıklar, çiçeği burnunda diye
Pazarlık yapıyor yaşlı kadın, taze fasulyeye.
Başka köylü kadın, dökmüş yeşillikleri, sermiş önüne,
‘’Erkenden topladım, taze taze, götür hepsini böylecene’’
Düne kadar kiloyla verirlerdi, bağlanmış demetler birbirine,
Ayırmış, acı tatlı, yeşilbiberleri, beğendiğini al seçe seçe.
‘’Bizim oğlan, bi tartıver şunu’’ seslendi, yanındaki tezgâha,
Paranın üstünü denklemek için bir tutam sebze atıverdi torbaya.
Koynuna sokarken parasını, yerleştirdi iyice zorlaya zorlaya.
‘’Yerken bana dua edeceksin, aynısını bulamazsın haftaya.’’
Dolaşırken yavaştan adım adım, mutlaka bir tanıdığa rastlarsın,
Ayaküstü hal hatır sorar, evdekilere selam yollarsın,
Ne kadar erken gidersen git pazara, zamanın geçtiğini anlamazsın,
Sürüyerek Pazar arabasını, yine kalabalıklara kalırsın…
Yükümü almış giderken, kulaklarımda yankılanıyor sesler,
Dereçine’nin kirazı, Şuhut’un patatesi, daha neler neler,
Kap kacak, ayakkabı üst baş, satıcının elinde sallanıyor tişörtler.
Duraklar kalabalık, tıklım tıklım doluyor, bedava servisler.
Satıcısı da, alıcısı da öyle doğal, öyle içten samimiler ki;
Köylüsü ile kentlisi ile bir kültürü yansıtıyor Pazar yerleri,
Kadını, erkeği, yaşlısı genci, iş başında üreticileri, tüketicileri,
Herkes hayatın peşinde, geçim derdinde, damlıyor alın terleri…
Mürşide OKLU AYHAN