İnsanların birbirine hediye vermesi, alması güzel bir geleneğimizdir. Yeni doğan bebeğe, yeni evlenene, ev alana, askere gidene adettendir hediye vermek… Karınca kararınca hediyeleşmek gönül işidir. Çoğu zaman karşılıklı hediyeler alınır verilir. Aynı zamanda sünnettir hediyeleşmek. İslam dini, her şeyde olduğu gibi hediyeleşme tarzında da bazı sınırlar getirmiştir. Hediyeleşirken riyaya ( yaptığı iyilikleri olabildiğince çok insanın görmesini istemek, gösteriş yapmak, başkaları beğensin diye bir takım yapmacık hareketlerde bulunmak manasında) girmemek gerekir. Kendimizi gücümüzün yetmediği lüks hediyeler almaya zorlamamak gibi sınırları vardır.

Bayramlar, özel günler, birbirimize hediye vermek ve sevgimizi göstermek için yaratılmış fırsatlar olarak görebiliriz. Her yıl 24 Kasım’da kutlanan Öğretmenler Günü de bu fırsatlardan biri… Toplumumuzun özellikle de öğrencilerimizin ve velilerinin öğretmenlerine sevgi gösterme günü olarak bir güne sığdırılmaya çalışılması yüzünden duygusallık en üst seviyeye çıkar. Sevgiyi nasıl göstereceklerini bazen şaşırırlar. En pahalı hediyelerle öğretmenlerinin gönüllerini hoş edeceklerini sanarak biraz abartanlar da olmuyor değil. Ya da canlı tavuk vermek gibi sosyal medyanın gündemine düşenler...  

Üç çocuğundan ikisi ilkokula giden bir anne, bazı veliler adına şöyle diyordu, biraz da sitem ederek;

‘’Ben de isterim çocuklarımın öğretmenlerine en pahalı hediyeler alınmasını… Onların hakkını böyle ödeyebilecek miyiz? ‘’ konuşmasını şikâyet ederek sürdürdü. ‘’İlkokullarda sınıf anneleri vardır. Bu anneler, 24 Kasım’da, yılbaşında, anneler gününde ve yılsonunda, karne hediyesi adı altında ellerine birer kâğıt kalem alarak para toplamaya çalışırlar, isim isim listelerler verenlerin adı.  Diğer sınıf anneleri ile rekabet halinde en çok kim para toplayacak, kim pahalı hediye alacak? Zor da olsa istenilen miktarı karşılamaya çalışırız biz veliler. Tek ki çocuğumuz sınıfın içinde mahrum kalmasın, listede adı olsun. Bu yılda aynısı oldu.  Öğretmenleri kadın; bilezik mi alsak pahalı mont mu alsak? Yoksa pırlantalı yüzük mü? Karar veremiyorlar. Erkek öğretmenlere takım elbise alanlar var. Elektronik eşyadan tutunda öğretmeni mutlu edebileceğine inandığı hediyeleri almaya çalışıyorlar. ‘’ Konuşmasını sürdürüyor.’’ Otuz kişilik sınıfta herkesten yüzer lira toplamak istedi sınıf annesi, bir kaçımız karşı çıktık. Elli lira bile bize fazla geldi, diğer iki çocuğum daha var düşünün.’’ 

Sınıf annesi genellikle büyük şehirlerde ilkokul sınıflarında öğretmene yardımcı olması için seçilen velidir. Yönetmelikte olmadığı halde, kendisine ihtiyaçtan duyulan bir görevdir. Bazı işgüzar sınıf anneleri, öğretmene hediye konusunda velileri karşı karşıya getiriyor.

Çoğu öğretmenler hediye kabul etmeyeceğini baştan belirterek tavrını ortaya koyuyor, ya da öğrencilerden gelecek hediyelere sınırlama getirmeye çalışıyor, çocuklar hediyeleşmeyi öğrensinler istiyorlar, bir çiçek, bir şiir, kendi yaptıkları resim yeter diyorlar.

Öğretmenler günü öğretmenin kendini değerli hissettiği bir gündür. Öğretmenine içten duygularla senede bir gün değerinin gösterileceği gündür. Lütfen hediye yarışına çevirerek kirletmeyelim bu günü. Kimsenin verilen hediyeler yüzünden öğretmenleri rencide etmeye hakları yoktur.  Öğretmenler gününde pahalı hediye tartışması da bu mesleğe saygısızlıktır.

Bir öğretmen olarak biliyorum ki bu hediye işi bazı velileri ve öğretmenleri sıkıntıya düşürüyor. Maddi imkânı iyi olmayıp hediye alamayan öğrencilerin mahcup olduklarını; öğretmenler arasında sevilip sevilmeme dedikodularına sebebiyet verdiğini, hediye verenler açısından pozitif ayrımcılığa neden olacağını yaşadığım tecrübelerden biliyorum.

Bir öğretmene verilebilecek en güzel hediye, saygılı, ahlaklı, bilgi donanımlı, çalışkan öğrenciler yetiştirebilmektir.