Dolap Çevirmek

‘’Dolap Çevirmek’’ denince ne anlarsınız? Hile, düzen, dalavere ile iş yapmak anlaşılıyor değil mi? Genelde arkamızdan iş çevrildiğini hissettiğimizde o kişiye kullanırız. ‘’kim bilir ne dolaplar çeviriyor acaba?’’ diye… Dilimize yerleşmiş bu deyimin hikâyesi çok ilginç.

‘’Dolap çevirmek’’ deyiminin hikâyesine tarihi bir konakta rastladım.  Bulunduğu yörenin, iklim ve kültürel yapısıyla uyumlu kerpiç, taş ve ahşap kullanılarak inşa edilen 2-3 katlı cumbalı konaklar zamana direnirken yeniden restore edilip hayat buluyorlar.  Tarih ve sanat merakı olanların bu kültürel miraslarımızda tarihin geleneksel izleri sürerken yaşanan o dönemler hakkında da bilgi sahibi oluyorlar.    
 
Çevremizde tarihi pek çok konak var. Konak deyip geçmemek lazım... Mimari özelliklerine hayran olduğumuz konakların plan ve projeleri biri birbirine benziyor gibi görünse de, yaptıran kişinin o günün şartlarına göre tasarımları farklılık yaratıyor, kişisel kullanımları ön plana çıkıyor. Mesela Afyonkarahisar’da gördüğüm bazı tarihi konaklardan; Gastronomi Konağının,(Benlioğlu Konağı) oda sayısına, büyüklüğüne bakarak burada kalabalık bir aile topluluğunun yaşadığını anlıyorsunuz. Üst kata farklı iki yerden ahşap merdivenle çıkıyorsunuz, ya da aşağı iniyorsunuz. Öyle ki merdivenin birinden inen diğer merdivenden ineni görmüyor.  Merdivenin birini kaynanalar kullanıyormuş, diğerini gelinler. Birbirleri ile muhatap olmuyorlar. Belki saygı gereği, belki gelin kaynana çekişmesi bilemeyiz…  Eltiler, kaynanalar, çocuklar hepsi bir arada yaşamak kolay mı? Ya da haremlik selamlık olarak düşünülmüş olabilir. Birini erkekler, diğerini kadınlar.

İlgimi çeken başka bir konak Şuhut’ta ki Atatürk Taarruz evi (Hacıvelioğlu Konağı).  O döneme göre korunaklı yapılmış. Yüklük zannettiğiniz dolap, herhangi bir baskın halinde sizin kimseye görünmeden kaçmanızı sağlıyor. Tek kişilik hamamı da ilginç... Aşağı katta ocak yakılıyor, yemekler pişerken, üst katta hem su ısınıyor, hem hamam. 

Bir de Sandıklı Kadın Kültür Evinin konağı var. Killerden sabun üreten Ali Amca’nın konağı diyorlar. Bu konağında pek çok odası var ve odalarından birinin dışarıya açılan pencerelerinden başka, kayınvalidenin oturduğu minderin hemen yanında, minik bir pencere var. Muhtemelen kaynananın odasıymış. Oturduğu yerden holü kontrol edebiliyor. ‘’Gelinler ne yapıyor acaba?’’ Diyerek gelene gidene bakıyordu her halde.

 Daha pek çok özelliği olan konaklar vardır mutlaka. Konakların her birinin size anlattığı bir şeyler olacaktır. ‘’Dolap çevirmek’’ deyiminin hikâyesine rastladığım konak, Beypazarı’nda müze haline getirilen bir konakta karşıma çıkıyor.

Müzeyi gezerken bir dolap yeri görüyorsunuz. Bu dolap bildiğiniz dolaplardan çok farklı. 360 derece dönebilen ahşap rafları olan, kapağı silindir görünümünde bir dolap. Söz konusu dolaplar haremlik-selamlık bölmesinin arkasında ya da dışarı bağlantılı mutfağın bir duvarında. Ağaçtan silindirik alt ve üst kısımlarından bir mil ile tutturularak çevrilen dolaplar şeklinde.

Dolabın arkası mutfak ve siz mutfağı göremiyorsunuz.  Kapalı duran dolabı tıkladığınızda çevrilerek, arkada bulunan kişi tarafından açılıyor, karşınıza iki katlı raf çıkıyor. Anlatılana göre, ihtiyaç sahipleri, yoksullar; ellerinde yemek kapları ile bu dolabın önüne geliyor. Dolabı tıklattıklarında açılan kapağın rafına boş kabını koyup tekrar tıklatıyor. Dolap çevrilerek kapanıyor. Az sonra tekrar tıklatılarak bekleyen kişinin kabına doldurulmuş yemek geliyor. Eskilerin ince düşüncesi; ne yemek alan görülüyor, ne veren. Alan el, veren eli görmeden bir yardımlaşma şekli.

Tabii sadece yoksullar için değil, evde oturanlarda kullanıyor bu dolabı. Kadınlar kısmında pişen yemekler, diğer ikramlar bu dolap ile erkekler kısmına servis ediliyor. Kadınlar ikram edecekleri yiyecekleri, dolabın kapalı kısmına yerleştirip erkekler kısmına çeviriyor. Yine boş tabaklar, fincanlar boşalınca erkekler tarafından kadınlar kısmına çevriliyordu. 

Diyeceksiniz ki ‘’dolap çevirme’’ yani hile, düzen, dalavere bunun neresinde? Bu dolaplar sadece yemek vermek için kullanılmamış. Bazı açıkgöz delikanlılar, genç kızlar o dönemlerde gizli gizli mektuplaşmak için kullanmışlar. Erkekle kadının birbirini görmesi sakıncalı olduğu dönemlerde onlar da bu yöntemi bulmuşlar. Ailelerinden gizli mektuplaşmaları, ayyuka çıktığı,  aile büyükleri öğrendiği zaman ‘’ben senin ne dolaplar çevirdiğini bilmiyor muyum?’’ denilmiş.

    ‘’Dolap çevirmek’’ deyimi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. Zengin konaklarında olan çevirmeli dolapların geldiği noktaya bakar mısınız?  İyilik yapmaktan doğan incelik gizli kapaklı işlere dönünce dilimize yerleşiveriyor bu deyim.