Düne kadar, her gün yanından geçip gittiğimiz hayat mücadelesi yüzünden çoğu zaman farkında bile olmadığımız, varlıklarını görmemezlikten geldiğimiz sokak hayvanları aslında her gün yaşam savaşı veriyordu, hâlâ daha da veriyor. Sonra ne olduysa bir kısım insanlar merhamete gelerek onlarında birer can taşıdığını, beslenmeye, sevgiye, yaşamaya ihtiyaçları olduğunu akıl etmeye başladılar. 

Düşünüyorum da eskiden sokak hayvanları ya da evcil hayvanlar ile ilgili öyle candan, sevgi dolu paylaşımlar pek olmazdı. Evinde ya da bahçesinde kedi köpek besleyen, ilgilenen insanlar daha azdı. Hatırlıyorum da babaannemin evinde bir kedisi vardı. Kendi kendine eve girer çıkardı. Ne kucağımıza alıp severdik, ne varlığından rahatsız olurduk. Sanırım evde fare tutmasıydı görevi. Kimse ‘’aman çocuğum hayvan sevgisi olmadan büyümesin’’ diye dertlenmiyordu. Hatta hayvan sevecek olan çocuklarına ‘’pis, bırak onu ısırır, tırmalar ‘’ diye çocuğuna tembih ediyor, endişeleniyor, ısırınca kuduz olacağından korkuyordu. 

Böyle çocuklarımızı korkutarak, küçük yaşlarda yaşanan travmatik bir olay sonrası kalıcı hale gelen kedi korkusunun oluşmasına sebebiyet veren durumlar da az değil.  Çocukken bilinçaltına yerleştirilen kedi veya köpekten korkması için tırmalayacağını, ısıracağını söylemek ya da çevresindeki büyüklerden bu hayvanlardan tiksindiğini görerek büyümesi ileride o çocukta kedi korkusu oluşmasına neden oluyordu. Bu tip fobileri olan kişilerin kedi ya da köpekle karşı karşıya kaldığı durumlarda gerilme, korku endişeli halin ortaya çıkmasına ve panik hali yaşamasına neden olabiliyor. Yakından tanıdığım insanlarda gördüğüm kedi korkusunun (ailurfobi) nasıl ortaya çıktığını ve neler yaşadığını öğrendiğimde ailelerin çocuklarına, bu hayvanlar konusunda yaklaşımlarına daha dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Duyduğum örneklerden bazıları; küçükken sık sık alerji belirtileri olan çocuğa testler sonrası kedi kılından ve buna benzer tozlardan uzak durması öğütleniyor. Aile kedilere düşman kesiliyor. Yaşadıkları çevrede de kediler bulunduğu için, her kedi gördüklerinde aşırı tepkiyle kediyi kovalıyorlar. Bunu gören çocuk her kedi ile karşılaştığında panik içinde korkuyla kaçmaya çalışıyor. Yaşı ilerledikçe bu korkuları artıyor, nefes alışverişlerinde güçlük, terleme, mide bulantısı, panik atak ve hatta daha ileri seviyede kalp çarpıntılarının ortaya çıkmasına neden oluyor.   

Bir başka küçüğün başına gelenler ise; sokak hayvanlarından sakınması öğütlenen çocuğa uyurken akraba çocuklarının yüzüne kedi atmasıyla başlıyor. Uyku arasında korkuyla uyanan çocuk, yüzüne atılan kedi ile göz göze gelince bütün hayatını etkileyecek şoku yakıyor. Değil kedilere dokunmak, kediyi gördüğü an olduğu yerde donup kalıyor, kaskatı kesiliyor. Bugün bile hâlâ, kırklı yaşlara geldiği halde yanında biri olmadan sokağa çıkamıyor kedi var diye. Tedaviler, psikologlar bir işe yaramıyor. Sokak hayvanlarından kediler, ne kadar sırnaşık cana yakın dost canlısı hayvanlar olsalar da bazı insanların istemsizce onlardan korkması ve fobi yaşaması sıklıkla görülen bir durum. Temelde mantıksız bir korku olsa da kedilerden zarar gelmeyeceğini az çok bilirler. Aslında yaşanan korku, kedinin bu korkuyu yaşayan insanlara vereceği zarardan daha büyüktür.  

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri; bilinçli ya da bilinçsiz hayvan sevgisini arttırdı diyebilirim. Çevremde çocuğuna hayvan sevgisini aşılamak için çabalayan aileler görüyorum. Kara kışta ’’lütfen sokak hayvanlarına bir tas yemek, sıcak bir köşe’’ çağrısı yapanlar, yazın sıcak günlerinde kapı önlerinde hayvanlar için ‘’su ‘’ bulundurun diye sık sık uyarıyorlar. 

Birkaç yıldır bizim sitede de sokak hayvanlarını koruma ve kollama hareketleri başladı. Önce sokak kedilerine özenilerek kedi evleri yapıldı. Sitenin çeşitli yerlerine konuldu. Site sakinlerinin özellikle çocukların ilgisi büyüktü. Kedileri ve yavrularını kedi evlerine sokabilmek için büyük mücadele verdiler. Kedi evlerinin önleri hazır kedi mamaları ile doldu. Pet şişelerden kesilmiş su kapları, plastik tabaklar orada şurada dağınık bir halde. 

 Zamanla hiçbir kedi doğru dürüst kedi evine girmediği gibi kedi mamaları ortalıkta öbekler halinde saçılıp dağıldı. Yemek artıkları gelişi güzel adım başı dökülerek; hayvanları besleme adına çevreyi kirletilmesine neden oldu. Her yıl durmadan artan sitenin sokak hayvanları o kadar doydular ki yemeklere her dökülen yemeği yemiyorlar. Yemedikleri gibi ayakaltında nimetler çiğneniyor. Her ne kadar site temizlik görevlileri temizlemeye çalışsalar da arkalarını dönmeden yeni bir yemek artığı bir ağacın altında, bir kaldırımın kenarında döken kişinin ‘’iyilik yaptım ‘’ duygularıyla, vicdanını rahatlattığında çevreyi kirlettiğinden habersiz…  İki adım öteye gidip belirtilen yerlere yemek artıklarını dökmeye üşeniyorlar.  Sanıyorum sokak hayvanlarına gösterilen bu sevgi ve şefkat sadece bizim siteye özgü değil, gezip gördüğüm yerlerde de kedi, köpek mamaları, yemek artıkları uluorta ayakaltında.


‘’Hayvanları sevmeyen insanları sevmez’’ sözünden yola çıkarak hayvanları koruyup kollarken,  gariptir ki; çöp toplayan sokak çocuklarının siteye girmesine izin verilmiyor. Site sokak hayvanlarına serbest, sokak çocuklarına yasak... İzin verilmediği gibi sokak hayvanları kadar ilgi sevgi, merhamet gösterilmiyor.  Sokak hayvanları kadar sokak çocuklarının da korunmaya, merhamete, sevgiye ihtiyacı var.