Başbakan’ın Orgeneral Saygun’u ziyareti kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Ben bu ziyareti ve Başbakan’ın son 1 yıldan beri istikrarlı olarak kamuoyuyla paylaştığı, geliştirerek İlker Başbuğ özelinde ve TSK genelinde Türkiye’nin geleceği adına atılan önemli gelişmeler olarak önemsiyorum. Türkiye’de önemli sivilleşme adımları atılmış eski paradigma çökmüş ve yeni bir paradigmaya geçiş sağlanmıştır. Bu dönüşüm esnasında zaman zaman travmalar yaşanmış, kutuplaşmalar toplumsal barışı zora sokma eğilimine girmiştir. Evet, herkes yeni Türkiye’ye inanıyor ve yeni Türkiye’nin küresel ve bölgesel yeni koordinatlarına hızla uyum sağlamaya çalışıyor. Hafızalarında eskinin koordinatlarını yaşatanlar gerçeklerden uzak analizler yapmayı sürdürmekte, kamuoyu doğru analizlere muhtaç kalmaktadırlar. Eski devlet etme anlayışından, yeni Dünya düzeni ile rekabet edecek çok yönlü eş zamanlı interaktif siyaset düzlemine çıkıldı. Burada bilgi var. Burada hız var. Burada sürdürebilirlik var ve planlar eylemsel ve taktik boyuttan stratejik boyuta sürekli güncellenen bir noktaya taşındı. İç barış adına da ciddi dönüşümler yaşanıyor, Pkk terörünün sonlandırılması ile ilgili ciddi bir toplumsal mutabakatın varlığı hepimizi sürecin sonucu ile ilgili umutlandırıyor, Ama bu çok olumlu davranışları bile maraza çıkarmak isteyenler kasten yanlış yorumluyorlar. Gidilen yolu doğru analiz edemiyor, nefislerine yine yeniliyorlar. KILIÇDAROĞLU’NUN ZİYARET YORUMU KAYDA DEĞER Başbakanın son ziyaretleri ve uzun zamandan beri kamuoyuyla paylaştığı fikirlerini, gerginlikten uzak sağlıklı bir şekilde normalleşen, kardeşliğin ve birliğin yeniden inşa edildiği, Türkiye’nin şartlarını oluşturmak adına değerlendirmeliyiz. Büyük sorumluk alıyor büyük eleştirilere maruz kalıyor. Bence son davranışı, bir toplum lideri olarak risk alarak düzenleyici bir siyaset tarzıyla hareket etmenin yanında bizlere önce insan olduğumuzu hatırlattı. Beklentilerimiz, korkularımız insani ilişkilerimizi ve değerlerimizi yozlaştırmamalı, oy kaygıları da buna dahildir. Gelenek görenek, inanç, ahlak,insan olmanın gerekleri herkesin yapması gereken şeyler. Bunları sahip olduğumuz gün gerçek kalkınma ve gelişmeye kavuşacağız. Geç oldu, erken oldu önemli olan olmasıdır. Başbakan’ın bu ziyaretine ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘ insanı bir ziyaret’ olarak değerlendirmesi kayda değer olarak görüyorum. Toplumsal barışı sağlamak, iktadarı ve muhalefeti ile toplumun bütün bileşenlerinin sorumluluğudur. Oy hesabı yapılacak konular değildir ve olmamalıdır. UYUM SİYASETİ Mİ? DÜZENLİYİCİ SİYASET Mİ? Öncelikle uyum siyasetinden ve düzenleyici siyasetten kastımız nedir? Uyum siyaseti, değişimlere ayak uydurmak olarak tanımlasak ta içine girdiğimizde izleme, sürekli tahmin ve öngörülerde bulunma, politikalarında esnek yapı kurma (öylede olur böyle de olur siyaseti)ve karaların merkezden verilmediği siyaset yapma tarzını anlarız. Düzenleyici siyaset kendi partisi ve kadrolarının duruşunu adaptasyona uğratmak yerine çevrede değişiklere neden olan unsurları düzenleyici bir tarzı takip etmek, çevreyi değiştirme isteği vardır. Bu yaklaşımın halkla ilişkileri iyi yöneterek toplumu olumlu yönde etkileme, karar vericileri ve yasa düzenleyiciyi, ülke çıkarları doğrultusunda hareket etmeye yönlendirmek, benzer dertlerden muzdarip olan grupları, derdi olanları, siyasi partiler , sivil toplum kuruluşları, bu konudaki görüşlerini açıklamaya sevk etmek,dolayısı ile çevredeki suskunluk sarmalını kırmak şeklinde çalışır. Başbakan’ın sergilediği tutum görüldüğü gibi düzenleyici, gelecekte ülkenin karşılaşabileceği sıkıntıları ortadan kaldırmaya yönelik sorumlu bir davranıştır. Buradaki tutum, davaların işleyişine yönelik bir tutum değildir. Tam aksine davaların hızla neticelenmesini engelleyen dış çevre faktörlerine karşı kamuoyunu ilgili ve yetkilileri 1.ağızdan uyarma faaliyetidir. Çünkü bu davalar hukuki davalardır, kan davaları değildir. Hukuk işleyecektir, adalet yerini bulacaktır. Kişisel grupsal husumetler yaratılmamalıdır.Yaratmak isteyen iç ve dış unsurlara da fırsat verilmemesi gerektiği tüm siyasi partilerin kanaat önderlerinin,medyanın ortak sorumluluğudur.Türkiye’nin huzuru ve iç barışı sorumlularını sorumluluğunu idrakinden geçer. İLKER BAŞBUĞ CEZAEVİNDEN NE MESAJ VERDİ? Başbakan’ın hepimize mesaj dolu son davranışlarından sonra toplumun büyük çoğunluğu akıl ve vicdan süzgecinden birçok konuyu geçirme fırsatı buldu.Bu bağlamda bende Silivri’de tutuklu bulunan,Emekli Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ ‘u ziyaret ettim. Çok samimi ve dostane bir hemşehri diyaloğu yaşadık. Malumunuz üzere İlker Başbuğ Afyonkarahisar’lıdır. Paşayı gayet moralli, sağlıklı ve rahat gördüm. “Vicdanen rahatım Tutuksuz yargılanmak üzere kamuyu yönlendiriliyor, bu teferruattır esas olan ve bizleri yaralayan şahsımda TSK’nın Terörist olarak gösterilmeye çalışılması, TSK’nın bağlı olduğu Başbakanımızın ve Devletimizin itham , iddia ve iftiralarla (terör örgütü) zan altına alınması üzücüdür. Başbakanımız ben tutuklandıktan sonra başlayan ve sürekli olarak kendisi bu konudaki düşüncelerini direkt olarak paylaşıyor. Bu iddia ve ithamlarda bulunanları uyarıyor ve bu adeta akıl tutulması olarak değerlendiriyor.” Devlet içerisindeki çetelerle mücadele etmek ayrı,devletin şerefli kurumlarının terör örgütü olarak ilan edilmesi ayrı. Bunlar ayrı şeylerdir. Türkiye’de huzuru bozmak isteyenlere fırsat verilmemeli..İlker Paşa “her gün Allaha şükür ediyorum,sonra düşündüm şükür de yetmez hamd etmekte lazım. Şimdi hem şükür hem de hamd ediyorum “ diyor. ”İlker Paşa sonra gülümsedi ve Afyonkarahisar hatıralarını anlatmaya başladı.”Tutuklanmadan çok kısa zaman önce rahmetli Asım Kocabıyık’ı ziyaret ettiğini,Afyonkarahisara ve Türkiye’ye yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkürlerini sunduğunu; Oruçoğlu ailesi ve Yılmaz Oruçoğlu,rahmetli Avukat Atilla Kurtbaş,ilkokul arkadaşlarını,Cumhuriyet İ.Ö.Okulunu,27 Ağustos İ.Ö.okulunu anlattı. Son Afyonkarahisar ziyaretinde Türbe camii etrafındaki restorasyonunu ve yeniden hizmete açılmasının güzel olduğunu,beğendiğini Afyonkarahisar gelişiyor ama bu kadar zenginliği ve imkanı olmasına rağmen hak ettiği yere hala gelemediğini vurguladı.Termal turizmde gelişmeler, mermercilikte, et ve et ürünlerinde, yol turizmi çok sayıda kalkınma kalemimiz var. Kurtuluş Savaşı bile başlı başına hem tarihi hem de ekonomik değeri olan bir gerçektir. “Afyonkarahisarlı hemşehrilerime selam ve saygılarımı iletiyorum, onları ve onların dualarını hep yanımda hissediyorum” dedi.