Meşhur hikayedir. Günün birinde Padişahı birisi vezirine çok kızar ve cezalandırmaya karar verir. Vezirinin dilediği onca özre, el öpmelere karşılık birazcık yumuşama gösterir ve der ki; “Seni affetmem için tek bir şartım var. Öyle bir kabahat işle ki, dilediğin özür kabahatinden bile büyük olsun. Yoksa seni asla affetmem, kellen de gider, sana da üç gün müsaade, ona göre çarene bak” der. Tabi veziri almış bir telaş, bu işin şakası yok kelle gidecek. Düşünür taşınır iki gün geçer gelir son güne. Üçüncü gün Padişah merdivenlerden çıkarken Vezir sessizce arkadan yaklaşır ve padişaha arkadan bir parmak atar; Padişah hiddetle ”Bre zındık, ne yaparsın” diye hiddetle arkasını dönünce Vezir; ” Özür dilerim devletlim, sizi Hanım Sultan sanmıştım” . . . * Güzel Türkçe’mizdeki “özrü kabahatinden büyük” deyiminin hikayesidir bu anlattığım. Aslı hikayedir. Yaşanıp, yaşanmadığı bile belli değildir. Ama hikmetli bir hikayedir. Özür dilerken çam devirenlere ithaf edilerek yazılmıştır. Tabi bu hikaye yüzlerce yıl öncesine ait. Biz bugün günümüzde yaşanan gerçeklere bir bakalım. İki başkan. Birisi bir meslek örgütünün başkanı, diğeri ise siyasi bir partinin. İkisi birden geçtiğimiz haftaya damgalarını vurdular. Nasıl mı? Dilerseniz kısaca bir hatırlayalım. Birincisi ülkenin en fazla eğitim almış, en fedakar mesleğini ifa eden doktorların temsilcisi, başkanı, Afyon Tabip Odası Başkanı Türker Bahçeli. Benim de içerisinde bulunduğum bir grup köşe yazarı ile röportaj yaptı. Röportajda, “Hastalarınızla aranız nasıl, nasıl bir Afyon profili çizebilirsiniz” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: “Hastalarla iyi bir iletişimim var ancak garip şeylerde yaşıyoruz. İnsanlar hangi yılda yaşadığını bilmiyor. Ne zaman doğduğunu bilmiyor. 2013 Türkiye’si için ne kadar vahim bir durum. Neden bilmiyor sunun diyorum ben cahilim diyor. Kaç çocuk doğurdun dediğim zaman söylüyor, o zaman cahil değilsin. İlgisiz ve bilgisiz bir toplum haline geldik. Kadının biri geldi. “Doktor bey ne güzel paraya para demiyorsundur sen. Bin lira alıyorsundur sen. Harca harca bitmez” diyor. Eşimde doktor dediğimde “o senin sırtın yere gelmez binde karın alsa 2 bin lira bu para harcamayla bitmez” diyor. Bu insanlar hangi çağda yaşadığını bilmiyor. Bin liranın çok para olduğunu sanıyor. Bir ara Aysun Kayacı çıkıp benim oyumla bu insanların oyu nasıl bir olur diye bir gerçeği açıkladı. Aslında birçok kişinin gönlünden geçen gerçeği açıkladı. Şimdi aynı şeyi ben söylüyorum. Bu insanlarla benim oyum nasıl aynı olur?” Kısacası bir hekim olarak Afyon’daki hastalarını şikayet ediyor. Bin liranın büyük bir meblağ olduğuna inanan hastasına hayret ediyor. Kendi seçme hakkı ile onların seçme hakkının eşit olmaması gerektiğine inanıyor. Kendini üstün görüyor, hastalarını ise aşağılıyor. Özür dilemesi istendiğinde ise özür dilemektense “21 Yüzyılda toplumuzdaki insanların eğitim eksikliklerine vurgu yapmak istemiştim. Üzgünüm” diyor. Yani “ben suçlu değilim, eğitimciler suçlu” yahut “vatandaş eğitimsiz bana ancak üzüntü duymak düşüyor” demek istiyor. Bir özrü bile çok görüyor. Bu ülkenin yarısından fazlasının bin liranın altında gelire sahip olduğunu idrak etmeden. * * * İkincisi İktidar partisi Ak Parti’nin Emirdağ İlçe Başkanı Hüseyin Duran. Genel Başkanı, TC Başbakanı Tayyip Erdoğan özürlülerin, engellilerin yaşam standartlarını iyileştirmek için çaba gösterdiği bir sırada, ülkedeki her özürlüye bir bakıcı bir sabit gelir sağlamaya çalıştığı bir dönemde, alıyor karşısına meczup bir garibanı, veriyor eline bir sigara –hem de kapalı mekanda- sonra açıyor kamerasını bu garibanla başlıyor dalgasını geçmeye. “Yak lan, senden için çok hovarda diyorlar aslı var mı” diye soru soruyor. “Baykuşun oraya da çok gidiyormuşsun deyyus” diye hitap ediyor. Bahsedilen Baykuş Emirdağ’da meyhane işleten ve kadın çalışanların olduğu bir işletme. Ayrıca Başkan Duran, vatandaşla dalga geçip argo kelimeler kullanırken aynı zamanda bu olayı kendi cep telefonu ile kayıt ediyor. Daha sonra ise bu görüntüleri bir marifetmiş gibi sosyal medya hesabı üzerinden internetten yayınlıyor. Tüy dikercesine.. Olay ortaya çıkalı 3 gün oldu. Videoları on binlerce insan izledi. Hala ne Ak Parti İl yöneticilerinden, ne Emirdağ Teşkilatından, ne Genel Merkez’den, ne de engelli dostu (!) ilçe başkanından “gık” bile yok. Sanırım üst düzey bir yöneticisi arayıp “niye yaptın” diye sorsa; “Özür dilerim efendim vatandaşı siz sanmıştım” mı diyecek, yoksa özür dileyip istifa mı edecek? Şu ana kadar bu yönde ne bir emare, ne de bir davranış var. Anlaşılan bu iki zat-ı şahanenin kılını kıpırdatacağı, özür dileyip makamlarını rahatlatacakları yok. Bunu anladık ta, koskoca tabip dünyasından, bu odanın üyeleri ve yöneticilerinden, diğer başkanın temsil ettiği Ak Parti’den birisi çıkıp da demez mi? Siz kimsiniz, kendinizi ne sanıyorsunuz, hala bu makamları işgal etmeye utanmıyor musunuz, kendinizi batırdığınız gibi bizi de batıracaksınız yeter artık çekip gidin diyenini duyanınız var mı? Şu ana kadar buna karşı çıkıp hastalarına gösterdikleri saygı gereği istifa eden iki tabip odası yöneticisi hariç, ne başka bir hekimin itirazını ne de Ak Parti yöneticilerinin beyanını duydum yada okudum. Şimdi buradan soruyorum: Ey Tabip Odası üyeleri, ey hekimler. Sizde Sayın Türker Bahçeli gibi mi düşünüyorsunuz. Yok öyle düşünmüyor iseniz bunu bizler nereden anlayacağız. Ey Ak Parti il, ilçe ve genel merkez yöneticileri, ilçe başkanınızın ağzından çıkanları, çektiği videoları izlemediniz mi? Bu başkanlarınız özür dileyip istifa etmediği sürece hem bu makamların, hem de kurumlarınızın yıprandığının farkında mısınız? Sizler bu kepazeliklerin neresindesiniz? Lütfen gereğini yapın. Yada Dr. Berna BOZCA ve Dr. Oktay ÖZEL gibi onurunuzla bu arkadaşlarınızı yaptıkları ile baş başa bırakın. Yoksa hepiniz bu kepazeliklere ortak olmuş sayılacaksınız. Bunu bilesiniz.