CHP İl Başkanı Yalçın GÖRGÖZ yaptığı basın açıklamasında;
Ülkemizde, tarım ve hayvancılık alanında büyük bir çöküş yaşanıyor. Buna rağmen hükümetin, somut bir çözüm çabası da görünmüyor. Et, süt gibi hayvansal ürünler, buğday, arpa, çeltik, ayçiçeği gibi hububat ve bitkisel ürünlerin yanı sıra, en temel gıdalar arasında yer alan baklagillerde de net ithalatçı konumuna geldik.
Üretim, ekim alanları yüzde 62 geriledi. Yüz binlerce ton ithalat ve milyarlarca dolarlık ödemeyle karşı karşıyayız.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) bu konuda feryat ediyor. TZOB Başkanı raporlar hazırlıyor ama hükümetten hiçbir yanıt, çözüm projesi, yeni bir strateji ya da üretime destek politikası yok.
TZOB’un verilerine göre baklagillere yeterli destek, pazarlama desteği, üretim desteği verilmediği için ekim alanları 20 milyon dekardan, geçtiğimiz 2012 yılı sonu itibariyle 7,7 milyon dekara geriledi.
Hükümetin Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO)olan desteğini çekmesi, TMO’nun baklagillere yönelik destekleme alımlarını kademe kademe azaltması ve kalıcı bir pazarlama politikasının olmaması üreticiyi üretimden soğuttu.
Kuru fasulye, kırmızı ve yeşil mercimek, nohut, bakla, barbunya gibi ürünlerde üretim, toplamda yüzde 41 düzeyinde geriledi.
TZOB Başkanı, 20 milyon 259 bin 990 dekar olan ekim alanının 2012 yılında 7 milyon 723 bin 446 dekara indiğini söyledi.
Nohutta % 40, kırmızı mercimekte % 35, yeşil mercimekte % 87, baklada % 75,5, kuru fasulyede % 5 üretim düşüşü gerçekleşti.
Bir zamanlar mercimeği koyacak depo bulamayan, mercimek tüketim kampanyaları açan, dünyanın en büyük mercimek ihracatçısı olan Türkiye, sadece kırmızı mercimekte değil, yeşil mercimekte, kuru fasulyede, nohutta, baklada ihracattan ithalata döndü.
TZOB’un derlediği verilere göre geçen yıl 29 bin ton kuru fasulye, 144 bin ton kırmızı mercimek, 24 bin ton yeşil mercimek, 35 bin ton nohut ithal etti, milyarlarca dolar ödedi.
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube’sinin araştırmalarına göre;
*10 yıllık AKP iktidarı döneminde ekilen, üretim yapılan tarımsal arazi 30 milyon dekar azaldı. Bu bir Belçika kadar tarımsal üretim alanının boşalması, atıl hale gelmesi demek.
*Buğday ekim alanları da aynı dönemde 12 milyon dekar azaldı. Bu gelişmenin sonucu, meralar yok oldu besiciler saman bulamaz hale geldi.
Tarımsal girdilerdeki fiyat artışları sonucu üreticinin tarlasını, bağını, bahçesini, çiftliğini terk etmesi, göç etmesi sonrasında, 30 milyon dönüm tarım arazisi atıl konuma geldi.
Tarım bakanlığı geçen ay (şubat) Sudan’da 5 milyon dönüm tarım arazisinin 99 yıllığına kiralandığını ve TİGEM’in (Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü) özel sektörle birlikte burada çiftlikler kurarak sebze-meyve, hububat, bakliyat üreteceğini açıkladı.
Buralarda üretilecek ürünler, Türkiye’ye ithal edilecek. Ortadoğu ve dünyanın diğer bölgelerine pazarlanacak, ihraç edilecek. Türkiye’deki üretici ise bu politikayla üretimden, tarımdan, besicilikten tümüyle soğuyup, çekilecek. Tarımsal araziler işlenmeden, üretmeden her yıl artarak boş kalmaya devam edecek.
Bütün bu yanlış tarım politikalarının sonucu, üretim düşüşü, ithalat artışı, üreticinin yoksullaşması, çiftçinin toprağından kopup işçileşmesi, kentlere göç etmesi gibi durumlar yaşanmaya başlamış olup, her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Tarımdaki dehşet tablosu budur.
Başbakanın kendisine yakınan üreticiye, çiftçiye neden “Ananı da al git” dediği bu tablodan daha iyi anlaşılıyor. Hükümet üreticiye ananı da, çoluk-çocuğunu da al Afrika’ya git diyor!