Ermenilerle işbirliği yapma ve terör örgütü PKK’ya askerî yardım teklifinde bulunmak isteyen İsrail’in bu tutumunu sert dille eleştiren MHP İl Başkanı Ahmet Zeki Ertürk, Başbakan Erdoğan’a da gönderme yaptı. “Böyle gecikmeli hamleler zarar veriyor” diyen Ertürk; “ Esiyoruz, gürlüyoruz icraat yok” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin sorunlarını ele alma noktasında, “Terör belasını en üst noktalara taşıyarak, çözüm bulunmasını hedef biliyoruz” diyen MHP Afyonkarahisar İl Başkanı Ahmet Zeki Ertürk, söz konusu gündem maddesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin maceralı bir döneme girdiğini kaydeden Ertürk, “Yaşan hadiseler Başbakanın imajını parlatmaya yönelik hareketlerdir” diye konuştu. İsrail’in, Mavi Marmara baskını dolayısıyla özür dilemediği için Ankara’nın açıkladığı tedbir paketine karşı misilleme hazırlığında olduğu iddia edildi. İsrail’de yayımlanan Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, İsrail’in Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Türkiye’yi sert önlemlerle ‘cezalandırmak’ istiyor. Bu çerçevede İsrail, Yahudi lobisinin güçlü olduğu ABD’de Ermenilerle işbirliği içine girecek ve terör örgütü PKK’ya askerî yardım teklifinde bulunacak. Lieberman’ın planları arasında, ‘işbirliği yapmak ve mümkün olan her alanda destek vermek için’ PKK’nın Avrupa’daki elebaşıları ile görüşmek de var. “AMERİKA’YI YENİDEN KEŞFETMEYE GEREK YOK” Gündemde geniş vuku bulan açıklamalara ilişkin parti makamında açıklamalarda bulunan MHP Afyonkarahisar İl Başkanı Ahmet Zeki Ertürk, MHP’nin her zaman ilk önceliğinin terör olduğunu söyledi. Toplumsal uzlaşı sağlanmadığı sürece hiçbir alanda başarılı olunmayacağını kaydeden Ertürk, “Maalesef, uluslararası güçlerle yaklaşık 30 yıldır aktif bir şekilde terörle anılır hale geldik. Uluslararası güç odaklarının bizi meşgul etmek için kullandıkları en önemli unsur terördür. MHP de terörün bertaraf edilmesi ile Türkiye’nin kalkınmasının daha sağlıklı şekilde olacağı kanaatinde olduğu için terörü birinci planda tutmaktadır. Öte yandan terörle mücadelenin yöntemleri stratejileri bellidir. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. MHP’nin görüşündeki temel prensip şudur; terör Türk milletini ve devletini yormaktadır. Enerjisini boş yere harcamaktadır. Dolayısıyla bunun bir an önce halledilmesi gerekir” dedi. “TERÖR, LEYHTE VE ALEYHTE SİYASİ MALZEME OLAMAZ” Diğer partilerin, ülkeyi yöneten partilerin, parlamentoda temsil edilen ve edilmeyen partilerin olaylara gerçekçi yaklaşmadığını iddia eden Ertürk, “Siyasi kaygılarla hareket ediyorlar. MHP olarak biz daha farklı bir duruş sergilemekteyiz. Biz problemlerin çözümü noktasında, ülkenin menfaatleri noktasında siyasi kaygıyla hareket etmeyiz. Genel başkanımızın bir düsturu vardır; ‘Önce ülkem, sonra partim, sonra ben.’ Sıralama budur. Dolayısıyla bizde ülke problemlerine yaklaşımlarımızda partimizin siyasal beklentilerini ya da kazançlarını birinci planda tutmayız. Terör siyasi malzeme olarak kullanılacak bir unsur değildir. İster lehte ister aleyhte böyle bir unsur değildir. Terör sorunun halledilmesi için parlamentoda temsil edilen ya da edilmeyen bütün partilerin gerçekçi yaklaşımlarını ortaya koymalıdır” diye konuştu. “HÜKÜMET YAKLAŞIMLARINDA SAPMALAR SÖZ KONUSU” Türkiye’de yaşanan olayların Kürt problemi olmadığının da altını çizen Ertürk, “Kafalar burada karıştı. Hükümetin yaklaşımlarındaki yanlışlık burada ortaya çıktı. Bu bir terördür. Kürt sorunu değildir. Meselenin adını doğru koyarsanız, olayı doğru teşhis ederseniz buna yönelik doğru tedavi yöntemlerini kullanırsınız. Olayın farklı boyutlarda lanse edilmesi ise siyasi gerekçeler taşımaktadır. AB ve Amerika’nın dayatmaları sonucunda hükümetin yaklaşımlarında böyle bir sapma söz konusu oldu. Başbakan’ın söylemlerini hatırladığımızda Diyarbakır’a gitti, ‘Kürt sorunu vardır ve bunu çözeceğiz’ dedi. Bugün ‘Kürt sorunu değil, terör sorunu vardır’ diyor. O zaman da sorun aynıydı, şimdi de aynı. Kürt vatandaşlarımızın Türkiye ile problemi yok” şeklinde konuştu. “BİZLER MENSUBİYET FİKRİNE ÖNEM VERİYORUZ” Türkiye’de yaşayan vatandaşlar ve etnik guruplara mensup vatandaşlarla da bir sorunlarının bulunmadığını vurgulayan Ertürk, “Yeter ki farklı etnik kimliğe sahip kişiler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma onurunu gönül dünyasında hissedebilsinler. Bu devletin bir vatandaşı olma gururunu taşıyorsa, bu devletin ortak değerlerini taşıyarak saygı duyuyorsa hiç kimse ile Türkiye milliyetçilerinin ve MHP’nin bir problemi yoktur. Biz o vatandaşlarımızı, kendisini Kürt kimliği ile ifade ediyorsa öyle kabulleniriz. Bizim milliyetçilik anlayışımız ile başkasının düşündüğü gibi kan birliği anlayışı yok. Biz mensubiyet fikrine önem veriyoruz. Milliyetçilik anlayışımızın temeli mensubiyet esasına dayanıyor. Bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan herkes bu devletin değerlerine saygı duyuyorsa, onur duyuyorsa o bizim kardeşimizdir” dedi. “TERÖR MESELESİNDE VERİLECEK TAVİZ, TAVİZİ GETİRİR” Başbakanın konuya yaklaşımında yalpa yaptığı andan itibaren Türkiye’nin mücadeleyi baştan kaybedeceğini vurgulayan Ertürk, “Öbür taraftan devletleri yönetenler hangi yetki ve sorumlulukla hareket edeceğini çok iyi bilmelidirler. Bu hükümetin temel yanlışlıklardan biri dış politikada uygulayacakları ‘0’ sorun stratejisi. Bu baştan yanlış bir kavram. Çünkü uluslararası ilişkilerde tarafların menfaatleri ve beklentileri örtüştüğü anda problemleri çözebilirsiniz. Eğer siz sıfır sorunu benimsemişseniz, hep ver devamlı ver manteritesi hâkim olur. Aynı terör meselesi de böyle taviz tavizi getirir. Bunun yerine ‘hakkaniyet ölçüsünü esas alacak bir dış politikayı izleyeceğiz benimseyeceğiz’ demek daha isabetli olurdu” diye konuştu. “MACERALI DÖNEMİN SEBEBİ; DURDURULAMAYAN İHTİRASLAR” Sıfır sorun politikasını hayata geçireceğiz diye yola çıkanların ülkemizi bütün komşularımızla sorunlu hale getirdiğini kaydeden Ertürk, şu açıklamalarda bulundu, “Yunanistan’da üzerine gidilemeyen sorunlarımız var, Suriye ile problemler yaşadık sonra can ciğer kuzu sarması olduk. Azerbaycan için söylediğimiz ‘tek millet, iki devlet’ esprisini Suriye ile söyleyebilecek sıcak rüzgârlar esti. Sonra tekrar dost olarak lanse ettiğimiz Suriye yönetimine savaş açacak hale geldik. Dış politikalardaki bu tutarsızlıklar, Türk devletini ve milletini maceraya sürüklemektedir. Uzun süredir Türkiye’de yaşanan sıkıntılar vatandaşın gözünden uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Fakat yaşadığımız bu maceralı dönemin yegâne sebebi bu değildir. Sayın başbakan’ın durdurulması mümkün olmayan ihtiraslarıdır. Başbakanımız dünya lideri olma hevesine kapılmıştır. Bu hevesi de bizi farklı maceralara sürükleyecektir. Umarız devletimiz ve milletimiz bu maceralı yolculuktan zararlı çıkmaz. Bütün bu yaşan hadiseler Başbakanın imajını parlatmaya yönelik hareketlerdir.” “FİLİSTİN’İ DÜŞÜNÜRKEN KARABAĞ’I UNUTMAK BÜYÜK HANDİKAPTIR” Başkanın ‘Arap baharı’ denilen toplumsal hareketlerinden sonra yönetimlere talimatlar yağdırmasının bu ülkelerle Türkiye’nin ilişkilerini zedelediğini kaydeden Ertürk, dış politikadaki gelişmelerin iç politikada siyaseten alabildiğine kullanılır hale geldiğini ifade etti. Ertürk, “Her ülke önce milli menfaatlerini göz önüne alarak uluslararası ilişkilerini dizayn etmeye çalışır. Eğer siz öncelikleri farklı sıralarsanız birtakım handikaplar yaşarsınız. Hâlbuki AKP hükümetinin meseleyi doğru algılaması gerekir. Uluslararası ilişkilerde de önce sizinle ortak özellikleri fala olan ülke ve toplumlarda birlikte olma gayreti içerisinde olursunuz. Filistin halkının İsrail’in yıllardır yapmış olduğu uygulamalardan rahatsız olduğu ve zalim uygulandığı nefretle izlenmektedir o başka bir şey. Ancak Filistin’e bu kadar önem verilirken dağlık Karabağ bölgesinin işgal edilmişliğini unutmuş olmak uluslararası ilişkiler içerisindeki en büyük handikapımızdır” dedi. “İSRAİL’İN TÜRKİYE’YE YÖNELİK TAVRI SURİYE KAYNAKLI OLABİLİR” İsrail’in Suriye’ye karşı tutumunun Suriye kaynaklı olabileceğini de kaydeden Ertürk, “Dağlık Karabağ’da da soydaşlarımız, dindaşlarımız diğerlerinden farklı olarak Ermeni zalimi altındadır. Oradaki halklarda Müslüman’dır, Türk’tür. Hükümet, oraya gösterdiği hassasiyetin binde birini dağlık Karabağ için göstermemektedir. O zaman ne diyeceğiz? Bu tutarlı bir durum mu? Bugünkü geldiğimiz noktada İsrail’in takındığı tavır Suriye kaynaklı da olabilir. Terör olaylarının artmasında ben Sayın Başbakan’ın Suriye Devlet Başkanı Beşer Esad’a yönelik olarak söylemiş olduğu, ‘Suriye bizim iç işleri meselemizdir’ lafından sonra terör olayları arttı. Suriye geçmiş yıllarda PKK terör örgütünü himaye etmişti. Bölücü başı orada barınmıştı. Başbakanın bu sözünden sonra ‘Sen benim ülkemde olan olayları iç işlerimi meselesi olarak mübalağa ediyorsa ben sana bir iç işleri bulayım da sen bunlarla meşgul ol’ diyip belki terörü ve teröristleri tahrik etti. Türkiye üzerinde eylemlerin artması noktasında eylemleri teşvik etti” dedi. “MACARACI YAKLAŞIM BİZİ HEZİMETE GÖTÜREBİLİR” Söz konusu tutumun destek almaksızın İsrail tarafından sergilenebileceğine de ihtimal veren Ertürk, “İsrail’in geçmiş yıllarda terör örgütü ile birtakım ilişkilerinin olduğu kamuoyuna yansımıştı. Ulusal basında yer almıştı. Şimdi pekâlâ İsrail’in menfaatleri hilafına ‘Bu bölgede etkili olmaya gayret ederseniz ben o zaman sizi güçsüz duruma düşürmek için PKK terör örgütüne eğitim desteği, lojistik destek her türlü uluslararası desteğimi sunarım’ derse ne yapacağız? Sayın Başbakan uluslararası ilişkilerde bir dik duruş sergilemeye başladığı anda biliyoruz ki milli menfaatler noktasında birtakım tavizler veriyoruz. Bu biraz afaki kaçıyor. Gerçekçi olmaya davet etmemiz gerekiyor. Bu ülkede yüzde 25 enflasyon oluğunun hiç kimse farkında değil. Uluslararası ilişkilerde yaşadığız bu maceralı yolculuk ülke içindeki problemlere yaklaşmamıza engel oluyor. Vatandaşın gözünden kaçırılıyor. Ülkeler arası ilişkilerde dik bir duruş mutlaka önemlidir ama Türkiye öncelikle kendi meselelerini çözmesi gerekir. Maceracı bir yaklaşım bizi hezimete götürebilir. Sizin bir başka ülkenin dış siyasetini etkileyecek davranışlardan kaçınması gerekir” diye konuştu. “İSRAİL EFELİĞİNİN YARISINI BÖLÜCÜ BAŞINA GÖSTER!” Uluslararası ilişkilerde sergilenecek tavırlarda karşı ülkenin siyasetini etkileyecek tavırlar içerisinde girilmemesi gerektiğine de vurgu yapan Ertürk, şöyle konuştu; “Karşımızdaki ayrı bir ülkedir. Sizin kişisel girişimleriniz o ülkenin hareketlerini bloke etmemeniz gerekir. Zaten bu hoş karşılanmaz. Ama bir ülkenin başbakanın ziyaret talebinin reddedilmesi ya da talebinin reddedilmesi de Türk milletini rencide eder. Bu dengeleri çok iyi tutturmak, aklıselim hareket etmek gerekir. Kabadayı edasıyla; ‘ben düşündüm oldu, ben yaptım oldu’ edasıyla ilişkiler yürümez. Mavi Marmara olayında Türkiye inisiyatif kaybetmiştir. Olay meydana geldiği an ortaya koyacağımız tepkiyi 1,5 yıl sonra gecikmeli olara, Birleşmiş Milletler raporunun basına sızdırılmasından sonra ortaya koyuyoruz. Bu gecikme neden oldu. Gecikmeli tepkilerin etkisiz olacağı aşikârdır. Dış politikada zamanlama çok önemlidir. İsrail’e kafa tutuyorsunuz, 30 yıldır başınızdaki terör örgütüne yapmanız gerekeni yapmıyorsunuz. O zaman adama sorarlar! İsrail’e efelendiğinin yarısı kadar bölücü başına efelensin.” (Duygu Tekin) Başbakan’ın uluslarası ilişkiler noktasında gösterdiği tavrı ‘Gemiş Efelik’ olarak nitelendiren Ertürk, “Esiyoruz, gürlüyoruz icraat yok. Böyle gecikmeli hamleler aksine zarar veriyor. Yerli yerinde bu tepkiyi ortaya koyarsanız o zaman etkili olur” dedi. Muhalefeti, iktidarı ile ülkeyi yönetme gibi ortak bir emeli olan insanların bir noktada bir araya gelme gibi bir girişimi olmazsa Türkiye’nin çok farklı maceralar yaşabileceğine dikkat çeken Ertürk, “İsrail noktasında iktidar ve ana muhalefet partisi liderinin ağız dalaşına tutulmuş olması tasvip edilecek durum değildir” dedi.