EROĞLU BAKANIM ORMAN KAYIP Afyon’un kargaşasından, trafiğinden Cafe kondularından, sahte bakışlardan bıktım. Kırmızı motoruma atladığım gibi kendimi boz kırlara verdim. Yol beni nereye götürürse oraya doğru gaza bastım. Bu arada bizim daimi takipçilerimizden adını bildiğimiz ama yüzünü bir türlü göremediğiz Ali Mertgenç biladerim, motorumun benzinini ben alıyorum kıskandıysan takıl bana bir kişilik yerim var yanımda. İlk yazımızda 850’leri bulan okuyucu beni gerçekten şımarttı. Ömer Elçi “Senin yazılarını kim okur” demişti. Son günlerde rengi biraz patlıcana benzemeye başladı. Neyse hadi birlikte bir yolculuk yapalım. Aslında benim aklımdan geçen şöyle baraj kenarı kent ormanı gibi bir yere gitmek. Orman ve Su Bakanımız Veysel Eroğlu, Afyonun her yanına ormanlar, barajlar, göletler yapıyor. Gidip bir göz atalım. Bir ağaç gölgesinde çaktırmadan biraz öğle uykusuna yatarım belki.   Botanik orman Yol beni Gebeceler beldesi yakınlarına kadar götürdü. Okuldan çıkmış eve giden çocuklara rastladım. -Gençler ben baraj kenarı, ormanlık bir yer arıyorum. Biraz dinleneceğim -Abey, tam yerine gelmişsin. Az ilerde eski bir baraj göleti var 1960’larda yapılmış adı Seyitler barajı. Onun hemen yanında 20 bin metre karelik 10 bin fidan dikilen bir şehit ormanımız var. içinde ceylanlar, geyikler, tilkiker dolaşıyor. Botanik bir orman gibi. -Ne güzel böyle bir yer varda neden benim haberim yok. -Abey büyüsü bozulmasın diye kimseye söylemiyoruz gizli kalsın, bizim olsun mantığı, anlarsın sen. -Hay sizden Allah razı olsun. Gidip o güzellikleri bir göreyim. -Abey kimseye söyleme ama, tamam mı? aramızda kalsın. -Tamam koçum kimseye söylemem Motoruma tatladım giderken arkamdan çocuklar sesleniyor -Abey dikkat et bazen ayılar suya geliyor korkma bir şey yapmazlar. Çocukların tarif ettiği yere doğru giderken büyük bir heyecan içindeyim. Göreceklerim karşısında çok şaşıracağımdan eminim. Bu kadar güzellik varda benim nasıl haberim olmaz. Hay bakanımızdan, orman işletmemizden Allah razı olsun.   Baraj görünmeye başladı, ama etrafta orman yok. İlerliyorum. Bir tabela gözüme çarpıyor ama yine orman yok. Hele geyikler, ayılar hiç yok. Dur bir Dakka, ya bu çocuklar benimle geyik geçmişler. Ben bacak kadar çocukların madarası olacak adamıyım. Vay keratalar ben sizi yakalarsam bacaklarınızı kırmaz mıyım. Hiç terbiye kalmadı. Birde ayı var dikkat et diye tembihlediler.   Tabela Şehit Onbaşı Yakup Suna ormanı Bakanlık her beldeye bir şehit ormanı yapılması için karar aldı. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Gebeceler’de de şehit ormanı yapılması için arazi tahsisi yapıldı. 20 bin metre kare dev bir alan. Etrafı tel örgülerle çevrilmiş. Tabela asımlı. Bakanlık ve Orman işletme müdürlüğü logoları var. Ortasında da  “Şehit Onbaşı Yakup Suna Ormanı” yazıyor. Ancak ortada hiç orman yok. Gömleğimi yırtarak dikenli tellerden içeri süzülüyorum. Otların arasında orman arıyorum. Beni görende samanlıkta iğne aradığımı sanacak. Otların arasında orman arıyorum. Yok, bi,r türlü bulamıyorum. Şehit Onbaşı Yakup Suna ormanı üç bölümden oluşuyor. Birinci bölümde hiç orman yok. Hiç ağaç yok. Bir tane bile, göstermelik bile. 2. bölüme geçiyorum. Yine orman yok, yine ağaç yok, bir tane bile, göstermelik bile. Ana bölüme geçiyorum tabelanın olduğu yere işte orada gördüm. Haksızlık etmeyelim. Bir, iki, üç, beş, on iki, yirmi beş, otuz sekiz, elli iki, bu kadar sadece (52) çam fidanı saya biliyorum. Oysa buraya 10 bin fidan dikildiği söylenmişti. Sadece 52 tane var. Birileri bizi kandırıyor. Birileri birilerini kandırıyor. Bakan bizi ve halkını kandırmayacağına göre, birileri bakanı kandırıyor olmalı. Malum Gebeceler gözden uzak. Hele şehit ormanı gözdende gönüldende uzak. Bir tabela, birkaç fidan al sana çakma bir orman. Müjde Afyonum orman buhar olmuş.