Cevat Paşa dediğimizde birçok okurumuz muhtemelen bu da kimmiş diyebilecektir. Cevat Paşa, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin mimarıdır.Çanakkale müstahkem mevkii komutanlığı göreviyle dönemin en güçlü donanmasını karadan mağlup ederek boğazı geçilmez kılan  ve bir kaç yıl sonra Mustafa Kemal Paşa'ya Samsun'a giden yolu açmış muzaffer komutandır kendileri. Kendisini kısaca tanıyalım[1]:







Cevat Çobanlı, 1871 yılında İstanbul Sultanahmet’te doğdu.   Annesi Emine Hanım, babası Osmanlı Genelkurmay Başkanlarından Müşir (Mareşal) Şakir Paşa’dır. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamlayan Cevat Paşa, aile mesleği olan askerliğe merak salarak Haziran 1888’de Harp Okulu’na girdi. 1894–1909 tarihleri arasında Padişah Yaveri sıfatıyla, Maiyet-i Seniye Erkân-ı  Harbiyesi’nde görev aldı. Daha sonra Tuğgeneralliğe yükseltildi. Askeri yeteneği sayesinde devlet idaresi ve ordu yönetiminde hızla yükselen Cevat Paşa, 10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı’na atandı. 9 Ekim 1915’te Seddülbahir’deki 14’üncü Kolordu Komutanlığı’na atandı[2] ve kara muharebelerinde 3,5 ay görev yaptı. 6’ncı ve 14’üncü Kolordulardan oluşan Güney Grubu Komutanı oldu. Düşmanın Yarımada’yı tahliyesinin ardından 11 Ocak 1916’da Çanakkale Grubu Komutanı oldu. 18 Kasım 1916’da 15. Kolordu Komutanlığı’na Galiçya Cephesi’ne atandı.

 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanı, hemen bir ay sonra da, Harbiye Nazırı yani Milli Savunma Bakanı oldu.





 



Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa



 Bu göreve atanmasının ardından Boğaz’ın savunmasını ele alır. Zira Boğaz savunma planları yoktur ve Müstahkem Mevkii Kumandanlığı stratejik açıdan perişan durumdadır.  Yarbay Selahaddin Adil Bey Müstahkem Mevkii’nin durumunu apaçık belirtiyor: “İtalya ve Balkan seferlerinde yapılmış olan hazırlıklar, Mevkii'nin evvelki kumandanları tarafından hazırlanmış bir müdafaa planı yoktu. Her şeyi yeniden hazırlamak lâzımdı.”[3]

Yeni baştan savunma planları oluşturulmaya başlandı. Cevat Paşa’nın göreve gelmesiyle kadro dışına çıkarılan bataryalar yeniden tanzim edildi ve tabyalardaki toplar tekrar kuruluşa alındı.[4] Bu bataryalara asker ve subay yerleştirildi. Mevcut batarya ve tabya kadroları değiştirildi. Tüm kadro bu çalışmalar yapılırken Selahaddin Adil Bey Cevat Paşa’nın bu durumunu şöyle özetleyecektir: “… Cevat Paşa hiçbir zaman karamsar ve ümitsiz olmadı.”[5]

Almanlarla işbirliği içerisinde boğazın tahkimatını güçlendirdi. Hatta Alman subayların acımasızca eleştirilerine ise şiddetle karşılık verecektir: “…Tenkitleriniz bizce senelerden beri bilinen şeylerdir ve sizin istediğiniz gibi olmasına da imkân yoktur... Biz silah ve malzemeden ziyade imanla harbederiz. Bu bir, siz fenni harbi modern silâhlarla tatbik eder bize göre bazı muvaffakiyetler elde edersiniz. Çünkü silâhları­nız yeni ve cephaneniz boldur... Biz Türk zabitleri ise devletten yeni modern silâh beklemez, iste­mez elindeki ile döğüşür ve en az sizler kadar muvaffak oluruz. Yine de muvaffak olacağız…

Devletten fazla bir şey beklemeyen eldeki imkânlarla zafer örgüsünü ören Cevat Paşa, eldeki mevcut imkânsızlıklara aldırış etmeden Boğaz’ın tahkimatıyla uğraştı.

 





Bu zaferin en önemli faktörlerinden asker ve subaylara ise büyük iş düşmektedir. Cevat Paşa’nın emrinde bulunan boğaz savunmasında görev olan tüm askerler üstün gayret ve fedakarlık örneği sergilemiştir. Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa ise emrindeki neferlerle yakından ilgilenmiş, sık sık batarya ve tabyaları ziyaret ederek onlara moral vermiştir. Motordan inerken iskelede bulunan askerlere birer mecid vererek “Bununla helva alın çocuklar” diyen babacan bir komutandır. Çimenlik kalesine geldiğinde Askerleri teselli ediyor, yüzünden kan sızan bir erin yarasını su ile temizleyip mendili ile sararak  büyüklüğünü ve merhametini göstermiştir. Bazen de şehit olan askerlerine derin üzüntü duyarak: “Fedakâr evlâtlarım... Büyük rütbeyi al­dınız. Ruhunuz şad olsun…”  diye onları ebediyete uğurluyor. Öte yandan gözleri kör olan Denizlili Ömer’in: “Benim gözlerim göreceğini gördü” sözlerine gözyaşlarını tutamayan merhamet abidesi büyük komutandır.

23 Şubat 1915 tarihli birliklere gönderdiği emrinde bu zaferin perdesini bizlere aralıyor. Boğaz savunmasında Askerlerin nasıl azim ve cesaretle durduğunu bu emirde daha iyi anlıyoruz.

 Cevat Paşa düşman donanmasının Boğaz’dan geçemeyeceğini iyi biliyor. Şayet geçerlerse hiçbir şekilde topların başından ayrılmamalarını sonuna kadar savunulmasını istiyor. Eğer geçebilirlerse düşman donanmasının dönüşünde tamamen imhasını öngörüyor.

  

Zaferin Ardından…

Cevat Paşa’ya yıllar sonra 18 Mart 1915 gününün en kıymetli ânı sorulduğu zaman: “O gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan peri­şan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü idi…”  diyecektir. Düşman filosu, perişan vaziyette dönerken arkasında önemli zırhlılarını ve binlerce ölü bırakarak Boğaz’ı terk ettiler.                                                                                                                      

Bu zaferin mimarları Cevat Paşa ve tüm askerler rahat bir nefes almıştı. Zaferin ardından birçok tebrikler Cevat Paşa’ya yağıyordu. II. Kaiser Wilhelm; Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya yazdığı 20 Mart 1915 tarihli telgrafında: “Dün ve evvelki gün Çanakkale müdafaası esnasında ihraz olunan parlak muvaffakiyetlerinden dolayı samimi hassı tebrikatımı beyan eder, iş bu tebrikatımızın cesur kumandanı Cevad Paşa’ya kendi namına tebriğini rica ederim. Cenab-ı Hak bundan böyle dahi silahlarımızı tevfikat-ı rabbaniyesine mazhar buyursun.[6] Bu tebrikâtı Enver Paşa bizzat Cevat Paşa’ya iletmiş kendi tebrik ve şükranlarını da iletmiştir.

3. Kolordu Komutanı Esat (Bülkat) Paşa Gelibolu’dan Cevat Paşa’ya zaferi tebrik için telgraf gönderir. “Dünkü başarısından dolayı, Boğaz’ın şanlı müdafaasını, büyük bir kıvançla, Kolordu adına kutlar ve gösterilen fedakârlıklarını överek daha pek çok başarılara erişmelerini yüce Allah'tan niyaz ederim”[7]

Bu gibi birçok yerden alınan tebriklere tek tek cevap yazar, bu zaferde en büyük etkeni

askerlerinin azim ve cesaretinde görür. Bu tebrik telgraflarından bahsederek tüm birliklere yazı göndererek onları bilgilendirerek gösterdikleri kahramanlığın öneminden bahseder. Bu mücadelede asla boyun eğilmeyeceğini belirtir.

Cevat Paşa İstanbul’u kurtaran komutan olarak anılmaya başlayacaktır. Bununla alakalı Esat Paşa’nın hatıraları kayda değerdir; “Düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a gelmek fırsatı vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa’dır.[8] 

 

 

29 Ekim 1915 tarihli Tasviri Efkar Gazetesi solda Cevat Paşa sağda Mustafa Kemal Bey. Cevat Paşa’nın resminin altında şunlar yazılıdır. Çanakkale'yi mühacamatı bahriyeye karşı pek büyük iktidar ve maharetle müdafaa eden mefahır-i milliyemıze  5 Mart (18 Mart) muzafferiydim ilave eden Mevki-i Müstahkem Kumandanı necabet-i fıtriyye ve nesebıyye ile Mümtaz Mirliva Cevad Paşa.

 Bu zafer yıllar boyu hep gururla kutlanacak ve ebediyete kadar bu mutluluk sürecektir. Çanakkale Zaferi; Türk askerinin direnme gücünün, fedakârlığının, millet sevgisinin abideleşen simgesidir.[8]

Cevat Paşa bu zafer sonrasında asla kendini ön plana atmamış, sürekli askerlerin kahramanlıklarından bahsetmiştir. “..Hattâ o gece tabyalardaki bütün fertler, gündüz ki müthiş yorgunluğa rağmen gece sabaha kadar çalışarak tabyalarının harap olan yerlerini tamir etmişler, topları gömüldükleri toprak yığınlarından çıkarmış, temizlemiş ve ertesi gün ateşe hazır vaziyete getirmişlerdi. Her ihtimali nazarı dikkate alarak ertesi güne hazırlanmıştık. Ben de bu çalışmaların bir kaçına gittim. Herkes o kadar büyük bir gay­retle çalışıyordu ki yorulduklarını hissettikleri­mi âdeta cebren oturtup dinlenmelerini temin edebiliyordum…. Bunun için bazı yerlere gideme­dim. Yanlarında bulunmam onların daha fazla yorulmalarına sebep oluyordu.”

1936 yılında “Yedigün” dergisi ile yaptığı röportaj sırasında şunları söylemiştir: “Mehmetçik olmasaydı «Çanak­kale» olur muydu? Çanakkale Harbi diğer sahalarda yapılan harplerle kabili mukayese değildir. Tasavvur buyurun, denizde bir harp oluyor, fakat ötede, karada üç dört kilometrelik bir sahada da insanlar birbirlerine giriyorlar... Ve Mehmetçik orada da gıdasından bile mahrum olduğu halde memleketin ka­pısını beklemekten büyük bir zevk duyuyor.”[9]

Kurmay Başkanı Selahaddin Adil Bey de aynı görüşteydi: “Müstahkem Mevkii’de herkes vazifesini yapıyor ve başarıda malzeme değil bizzat asker ve subaylar etkili oluyordu.”[10] 

Sonuç

Boğaz savunmasında üstün cesaret gösteren asker ve kumandanlar büyük bir başarı kazanmışlardı. Tüm yokluk ve sıkıntıyla bu zaferi kazanarak tüm dünyaya adeta ders vermişlerdir. Yere düşen bir milletin silkelenip tekrar ayağa kalktığı yerde bir destan yazıldı. Cevat Paşa tarihe “Çanakkale Geçilmez” yazdıran bu harbin mimarlarındandır. Yıllarca 18 Mart günlerinde gazete sütunlarında hatırlandı. Aradan geçen onca yıla rağmen az hatırlanır oldu Cevat Paşa. Sevilen ve büyük saygı duyulan bir komutan ömrüne sayısız zaferler sığdırmıştır. Şüphesiz ki “Çanakkale Zaferi” onun hayatında ayrı bir öneme sahiptir. Bugün coşkuyla kutlayabiliyorsak 18 Martları, Cevat Paşa’ya ve emrindeki neferlere bu millet çok şey borçludur. Benim de, anne tarafından dedemin, nam-ı diğer Kasap Osman’ın dört erkek kardeşi yani büyük akrabalarımız, en küçükleri 16 yaşında olmak üzere, Çanakkale’de şehadet şerbetini içmişlerdir. Bu zaferde emeği geçen tüm askerlerin ruhları şad olsun. Mekanları Cennet olsun. Aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum..

 

       Lokman ÖZKUL

       [email protected]

       Eğitimci-Yazar

 

 FAYDALANILAN KAYNAKLAR

 



[1] Hayatı ve Askerî Yaşamı bölümü için şu kaynaklardan yararlanılmıştır:

       * Cevat Paşa Şahsi Dosyası (1307-P4)

       * Cevat Paşa Safahat Cetveli

       * Cevat Çobanlı Nüfus Kayıt Örneği

[2] Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İ.HB,1334.M12

[3] Selahaddin Adil Paşa,  “Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar Yeditepe Yayınları, 1. Baskı, 2007 İstanbul, s.25

[4] Selahaddin Adil Paşa, a.g.e. s.24

[5] Tanin Gazetesi, 24 Mart 1915

[6] Binb. Halis (Ataksor) Bey “Çanakkale Raporu”  Arma Yayınları, İstanbul 1975, s.72

[7] Yanya Savunması ve Esat Paşa, Genkur. ATASE Bşk.lığı, Ankara 1983, s. 146

[8] Baycan, Nusrat,  a.g.m. s.117–130

[9] Yedigün Dergisi, “General Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor” ,1936 İstanbul

[10] Selahaddin Adil Paşa,  a.g.e. s.35

[11]http://www.geliboluyuanlamak.com/218_18-mart-kahramani-cevat-pasa-ahmet-yurttakal.html