Nevzat Ağabey

 

Sevgili Gençler,

Her halde sizler de öğrencisiniz ve okula gitmektesiniz.

Peki, okula niçin gidiyorsunuz? Diye bir soru sorsam, ne diyeceksiniz?

Sizlerin vereceğiniz cevabı ben tahmin ediyorum. “Yeni yeni bilgiler öğreneceğiz. Böylece bilgilerimizi artıracağız. Sonra okullar bitecek hayata atılacağız ve büyük adam olacağız” diyeceksiniz değil mi?

Sizleri bu düşünceniz için tabii tebrik ediyorum. Olması gereken de budur, işte.

Hiç biriniz, “ben okulları bitireyim ama bir sokak serserisi olarak hayatımı devam ettireyim” demeyeceksiniz.

Sevgili çocuklar,

Bir babanın sizin gibi bir çocuğu varmış. Ama bu çocuk yaramaz mı yaramazmış. Yeteri kadar derslerine çalışmaz, evde annesini, babasını ve kardeşlerini, sokakta ise arkadaşlarını hep üzer, onlardan durmadan şikâyetler gelirmiş.

Baba, bu olaylar karşısında çocuğuna fazla sert de davranmak istemez, onu hayatın zorluklarıyla yetiştirmeyi planlarmış. Ama canı da sıkılır ve oğluna zaman zaman;

Oğlum sen adam olmazsın…” dermiş.

 

 

“Gel zaman, git zaman…” çocuk delikanlı olmuş, okullar zorla da olsa tamamlanmış. Delikanlı kocaman bir adam olmuş ve iş için devlet kapısına başvurmuş.

Onu almışlar ve öğrenimi uygundur diye Vali yapmışlar. Hem de kendi doğduğu şehre Vali olarak göndermişler.

Sevgili Gençler,

Biliyorsunuz, Vali bir ilin (şehrin) en büyük yöneticisidir.

Vali bey, “Vilayet konağında” işine başlamış, kendine verilen lojmanında da eşi ve çocukları ile birlikte oturuyormuş.

Bir gün aklına gelmiş. Kendi kendine demiş ki;

“Babam bana her zaman sen adam olmazsın, sen adam olamazsın, der dururdu. Hâlbuki ben okudum ve adam oldum. Hem de doğduğum şehrin de Valisi oldum. Şimdi babam beni bir görsün bakalım. Adam olur muymuşum, yoksa olamaz mıymışım” demiş.

BABASINI ÇAĞIRILIYOR

Yanında ki adamlarına emir vererek; “Babamı bana getirin(!)” demiş.

Adamlar hemen yola çıkmışlar, Vali bey’in babasını bulmuşlar. Bakmışlar ki yaşlı bir adam kendi başına eski bir evde oturuyor. Onu Vali konağına davet etmişler.

Koskoca Vali çağırmış, ben gidemem diyememiş adam. Belki gidemem dese onu zorla götürebileceklerinden çekinmiş.

Getirdikleri arabaya binerek vali konağına gelmiş.

Vilayette görevli memurlar yaşlı adama, Vali beyin babasıdır diye hürmet ve saygı da gösteriyorlarmış. Bu arada vali bey içeride bir iş için bazı adamlarla çalışmaktaymış.

“Amca…” demişler, memurlar; “Çay içer misin?” diyerek ona ikramda bulunmuşlar.

Sonunda yaşlı adamı, Vali Beyin yani oğlunun odasına almışlar.

Oğul Vali, babasını karşısında görünce ayağa kalkmış, kendisini karşılamış ve onun elini öpmek istemiş. Ama yaşlı adam elini çekerek oğlunun elini öpmesine izin vermemiş.

BAK, VALİ OLDUM

Sessizliği Vali bozmuş. Babasına; “Hoş geldin baba” demiş. Ve devam etmiş;

“Bak baba. Sen bana yıllarca adam olamazsın, dedin ama ben görüyorsun ki kendi şehrime Vali oldum” demiş.

Babası oğlunun bu sözü üzerine acı acı gülümseyerek ve sesinin tonunda bir titreme olduğu halde;

“Evladım… Ben sana Vali olamazsın demedim ki…” demiş, yaşlı adam. “Sana adam olmazsın demiştim. Evet, belki sen Vali olmuşsun ama görüyorum ki hala adam olamamışsın.” Ve ilave etmiş;

“Eğer adam olsaydın, beni ayağına çağırmaz, sen beni ziyarete gelirdin” demiş.

Sevgili Gençler,

Siz ne dersiniz? Bu yaşlı adam dediklerinde haklı mıdır?

Evet. “Yerden göğe kadar…” haklıdır.

Peki, nasıl adam olunur diye sorarsanız, derim ki;

“Adam olmanın yaşı, okulu olmaz. Hangi yaşta hangi okulda olursanız olun annenize, babanıza, kardeşlerinize, öğretmenlerinize, akrabalarınıza, komşularınıza, arkadaşlarınıza karşı nazik insanlar olun. Bir sıkıntılarında onlara yardımcı olun.

Mesela otobüste bir yaşlı insan yanınıza geldiğinde yerinizi seve seve ona bırakın. Kısacası “adam olmak demek, büyüklerine saygılı, başkalarına faydalı (yararlı) olmak” demektir.

Oldu mu? Sevgili çocuklar.