Müslümanlar, her işlerinin Allah'ın emirlerine uygun olmasına dikkat ederler.
Şura suresi 38. ayette "Onlar, işlerini Şura ile yaparlar" buyrulmaktadır. Ali İmran suresi 159. ayette "İşlerinde onlarla istişare et" buyrulmaktadır.
Bu ayetlerde Müslümanlar ve tarih boyunca Müslümanların başında bulunan Emirlerin, bir iş yapacaklarında alması gereken vaziyetleri açıklanmaktadır.
Efendim, ben yapacağım işi biliyorum, iştişare ye ne gerek var, diyemeyiz. Allahın bu emrine sarılmak işlerimize bereket (verimlilik) katar.
Allah istişare ettiğimiz işi bizin içi kolay kılar ve bizi muvaffak eder. Ayrıca da Allahın emrine uyuduğunuz için bize ecir ve sevap verir.
BİR KONUYA AİT KARARIN EN İSABETLİ ŞEKİLDE VERİLMESİ
Bir insanın her şeyi bilmesi ve hele gaibi yani İSTİŞARE edilen işin sonucun nasıl çıkacağının meçhul olması, istişarenin önemini artırır.
İstişare heyetinde bulunanların ortaya atacakları fikir ve görüşleri konunun karanlıkta kalan yüzlerinin aydınlatılmasına vesile olur.
En geniş fikir hürriyeti bizde bulunur.
Hatta bazı Şura üyeleri olumsuz veya negatif konuşsalar bile onlar bizde "bozguncu" olarak nitelenmez, işin negatif yönünün de olacağını ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlarlar.
BİLMENİN ÇEŞİTLERİ
Bilmek 3 çeşittir. Bunlar arasındaki farklar bazen iştişare lerin uzamasına ve üyeler arasında tatsızlıklar çıkmasına sebep olur.
Bilmenin birincisi "İlmel yakin bilmek" tir. Yani bir konuyu okursunuz ve varlığından haberdar olursunuz. Coğrafya kitabından Atlas Okyanusu nun var olduğunu bilmeniz gibi.
Bilmenin ikincisi "Aynel yakin bilmektir" Yani gözünüzle gördüğünüz bir şeyi bilmenizdir. Atlas Okyanusu sahiline geldiniz ve o uçsuz bucaksız su deryasına gördünüz. Tabii bu büyüklük sizin hayretinizi de artıracaktır.
Bilmenin Üçüncüsü "Hak’kel yakin bilmektir. Yani o bildiğiniz şeyle sizin bütünleşmenizdir. Bir gemiye bindiniz Atlas Okyanusunda gidiyorsunuz. O esnada büyük bir fırtına çıkmış. Fırtına gemimiz bir ceviz kabuğu gibi sallıyor. Dalgalar minare boyunca yükseliyor. Geminiz ha battı ha batacak.
Bu şekil de Atlas Okyanusunu bilmektir.
İstişare esnasında bir işin bütününü gören ve bütününü düşünen her zaman başkandır ve bildiği derece ise Hak’kel yakin bilmektir.
İstişare heyetini başkan toplantıya çağırır. Yani şurayı toplar. Hangi konu istişare edilecekse o konuyu açar.
İstişare heyetinde olanlar, fikirlerini ve görüşlerini bu konu üzerinde toplamaya çalışırlar.
Ben de konuşacağım diye iştişare konusunun yön değiştirmesine fırsat vermezler. Hatta "Ben de falanca arkadaşım gibi düşünüyorum" diyerek zamandan tasarruf sağlarlar.
HER AN DAHA İLERİYE GİDİLMESİ
Hiç bir istişare, bir faydanın elde edilmesinden veya bir zararın giderilmesinden yoksun olamaz. Biz istişare edelim ama yerimizde sayalım, diye istişare yapılmaz. İstişare sonunda çıkan bir karar ya ülkeyi veya yönetilen toplumu bir adım daha ileriye götürülecektir.
Peygamberimiz bir Hadis-i Şeriflerinde; "İki günü birbirine müsavi (eşit) olan ziyandadır, buyurmaktadır.
MUTLU VE GÜÇLÜ BİR TOPLUM İÇİN
İstişare bir şahsın değil bir toplumun daha mutlu olması için yapılır. Şahıslar, bir problemle karşılaştıklarında o problemi çözeceğini umdukları kişilere giderek akıl danışırlar. Halbuki toplumda oluşan veya oluşması muhtemel bir kötülüğü ortadan kaldırmak veya iyilikleri çoğaltmak maksadıyla o toplumu idare edenler tarafından yapılır.
Radd suresi 11. Ayette “…Allah, hiçbir kavmi içinde bulundukları durumu değiştirmedikçe onların durumunu değiştirmez…” buyurarak, bir toplumun idarecilerini idareyi ve kanunlarını değiştirmek için çalışmalarını istemektedir.Bu ise toplumu dünya ve ahiret saadetine taşımak için çalışmak demektir.