Not: Bu yazı, 8 Şubat 2019 tarihinde Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanmıştır.

 

MUSTAFA ÖZEL

 

Kocabıyık''ların girişimcilik bakımından öne çıkan başlıca nitelikleri: Muhacirliğin veya tarımdan kopuşun eseri olan yenilikçilik; ortaklık kurma yatkınlığı ve nitelikli adam çalıştırma becerisi. Tabii, tüm bu nitelikleri seferber eden bir hırs. Hırs ve tazyik: "Babam hırslı bir iş adamıydı. Daima ileriye bakar, kısıtlı imkânları zorlardı."

Molla Ahmet Ağa bakkaliye dükkânı yanında seyyar manifaturacılık işinden 3000 lira kadar para biriktiriyor ve "bu paraya güvenerek Afyon''a göç etmeye" karar veriyor. İlk ortağı Yusuf Hoca''dır: İşten anlamıyor ama namusu ve parası var! İşler geliştikçe Ahmet Ağa hem yeni alanlara giriyor, hem yeni ortaklar ediniyor. "Babam hem piyasayı hem tüccarları tanımaya başlamıştı. Bakkaliye işi kendisini tatmin etmez olunca, çarşının biraz ilerisinde bir manifatura mağazası açtı. Köydeki uzun seyyar manifaturacılık deneyimine dayalı olarak işini süratle büyüttü. Afyon''un en büyük manifaturacısı oldu. Mağazada, amcam ve Mehmet Değirmencioğlu''yla birlikte üç ortaktılar."

Tarihçi Braudel''e göre, Batı kapitalizminin gelişmesindeki en önemli faktörlerden biri, kapitalist girişimcilerin esnekliğiydi. Belirli işleri iyi yapmakla beraber, sektör seçmez, daha doğrusu bir tek sektöre takılıp kalmazlardı. Bir şekilde kârın kokusunu alır, zamanı geldiğinde ray değiştirirlerdi. Ünlü Amerikalı iş adamı Andrew Carnegie 1896 yılında müstakbel girişimcilere şöyle sesleniyordu:

"Pimpirikli olmayın; tanrılar ne ikram ediyorsa geri çevirmeyin. Her işte başarı yakalanabilir, yeter ki insanlara bir hizmet sunuluyor, onlar için bir değer üretiliyor olsun. Başarının üç şartı dürüst çalışma, kabiliyet ve konsantrasyondur. Bu şartları yerine getirenler için zirvede her zaman yeterince yer vardır."

Zirvede her zaman yer vardır, fakat zirvelere tek başına tırmanılmaz. Yol arkadaşlarınızı iyi seçecek, başarının ürünlerini onlarla paylaşmayı bileceksiniz. Zaman içinde biraz ileri sıçrayarak iki örnek verelim: 1940 yılında Sirkeci''den ayrılarak Galata''daki Ömer Abed Han''a taşınınca kadro değişir. "Bakliyat ve yağlı tohumlar ticaretinde bilgi sahibi olan Mahmut Kantarcıoğlu, dış ticaret konusunda güçlü bir kişi olan Abbot Kavaliyero şirkete girdi." Asım Bey rakam vermiyor ama bu ''bilgili ve güçlü'' kişilere iyi maaş ve primler ödendiği muhakkaktır.

Daha önemli bir örnek, bugünkü Borusan''ın temelini oluşturan İstikbal Şirketi''nde Vahe Şirin''e yapılan muameledir. 1944 yılında kurulan şirketin ortakları Asım Bey''in babası, Tevfik Berberoğlu, Kâzım Dilman ve başında Josef Nahum''un bulunduğu Anadolu Kontuvarıdır. Asım Bey''in ise % 5 hissesi vardır, fakat müdürlük görev ve sorumluluğundan dolayı kârın % 25''i ona ödeniyor. O ne yapıyor? Bunun % 7.5''unu Vahe Şirin''e veriyor! Niçin? "Vahe Şirin Fransızca''ya ana dili gibi hâkimdi. Tahsilini Belçika''da yapmıştı. Babası avukattı. Muhasebe bilgisi mükemmeldi, ithalat ve ihracatı bilirdi. Ben dış ticaret bilgimi ona borçluyum. İstikbal ve Borusan şirketlerinde muhasebede çalışanların hepsinin hocasıydı."

Sabancı ve Koç gruplarının yükselişinde de bu tür insanların büyük katkısı vardır. Sakıp Bey''in önemli işlerinden biri tekstil piyasasından Nedim Kasado, Avandis Kazancıyan, Elyafim Kandiyodi gibi isimleri; bürokrasi ve devlet kademelerinden de Turgut Özal, Naim Talu, Ahmet Dallı gibi şahsiyetleri büyük bir saygı ve beceriyle gruba kazandırmaktı. Vehbi Koç da, daha bakkallık günlerinden başlayarak, piyasanın usta isimlerini gözüne kestiriyor ve uygun zamanda ''transfer'' ediyordu. lk hedefi, önemli tüccarların tezgâhtarlarıydı. Mesela, kösele işinde kazanç mı vardı? Bu işi iyi bilen Ebeoğulları''nın yanında çalışan Rum Kosti Efendi''yi tavlamak lazımdı. Çetin geçen bir pazarlıktan sonra Kosti, Koçzade''nin yanında çalışmayı kabul etti. Vehbi Bey, yıllar sonra Kosti''yi şöyle anıyordu: "Bu adamı yanıma almayı kafama koymuştum. Uğraştım, fazla para teklif ettim ve almayı başardım. Kosti bana çok şey öğretti, benim hocam oldu. İş hayatımın ilk yıllarında onun önemli yeri vardır."

Andrew Carnegie mezar taşı yazısını ölmeden yazdırmıştı: Burada, kendinden daha becerikli insanları yanında çalıştırabilen biri yatıyor! Bu ilkenin Vehbi Koç''tan Sakıp Sabancı''ya, Sabri Ülker''den Asım Kocabıyık''a kadar bütün büyük iş adamları için geçerli olduğu aşikârdır. Yetenekli ve becerikli yöneticilerin gölgesinde kalacağını vehmeden, lütfen riske girip girişimci olmasın. Çünkü girişimler büyüdükçe yeteneksiz insanların omuzlarına ağır gelmeye başlar. Türk sanayi tarihi, pek az istisna ile, kırk yılda kurulup kırk günde batırılan işletmeler mezarlığının tarihidir.

İki adım geri gidelim. Afyon''daki esnek ve çeşitlendirici girişimcilik devam ediyor: "Manifatura işine ek olarak babam ve amcam hububat ve bakliyat alıp satmaya başladılar. Ayrıca yumurta da almaya başladılar. Tanesi 20 paraya alınan yumurtalar sandıklandıktan sonra İspanya''ya ihraç edilmek üzere İzmir veya İstanbul''a sevk edilirdi."

Bu üç ortaklı iş giderek büyür. Ortakları, Asım Bey''in babasından İstanbul''a giderek hem iç pazar, hem ihracat için İstanbul''a gönderilen mallarla ilgilenmesini isterler. O da hububat ve bakliyat işini sürdürmek için İstanbul''a yerleşmeye karar verir ve İstanbul''a taşınırlar. Savaş başlayınca tekrar ray değiştirip demir ticaretine geçerler. Devlet hububat ticaretine el koymuş, özel girişimciye bu alanda ekmek kalmamıştır.

Yeni bir iş, yeni ve daha büyük riskler demektir. Kazanç ihtimali ne olursa olsun, bu riskleri başkalarıyla beraber omuzlamak her zaman için daha akıllıcadır. Risk kumar değil, hesaplanmış tehlikedir. Ahmet Ağa da demir işine Hakkı Hasefe ve Rauf Alanyalı ile ortak girmeye karar verir. Hasefe, İş Bankası''nda müdürlük yapmış ve ta Kurtuluş Savaşı günlerinde Celal Bayar''ın dostluğunu kazanmıştı. Ortaklığın ömrü uzun sürmese de, Kocabıyık''lara bu yeni işin inceliklerini öğrenme imkânı verdi.

Asım Bey''e babasından miras kalan en önemli özellikler arasında yeni işlere girme ve ortak hareket etme yatkınlığı vardır. 1940''ların savaş ortamında bir yandan kundura çivisi, diğer yandan pekmez imal etmeyi dener. Yazı makineleri ithal eden bir Rum vatandaşa, İstiklal Caddesi''nde tüccar terzilik yapan Bayan İtkin''e ortak olur. Bütün girişimleri semere vermez pek tabii. Fakat bu sayede verimsiz işlerden uzak durmayı da öğrenir.

Asım Kocabıyık''ın bu ilk gençlik denemelerinden şunu öğreniyoruz: Girişken olun, iş üstüne iş deneyin, fakat girişimlerinizin hesabını da iyi yapın. Tıpkı Ankaralı halk ozanı Havayî''nin (19. yy) dediği gibi:

Söz söylerken âkil olan bir insan

Önün sayar sonun sayar demişler

Aza kanaat et şunu iyi bil

Daima iş işi açar demişler.