Eleştirmek, yorumlamak, basın açıklamalarını-toplantılarını analiz etmek, ortaya görüş koymak-çürütmek, diplomatik açıklama yapanların satır aralarını okumak köşe yazarının çalışma alanı içerisindedir.
Yerelde iki köşe yazarımız İsmail Akar ve Atamer Büyükbudak son günlerde birbirlerine kişiselleştirilmiş köşe yazısı yazıyorlar.
İlk yazıyı İsmail Akar yazıyor.
İsmail Akar son CHP kurultayına gidiyor ve oradaki havayı genelden yerele kadar indiriyor ve gördüklerini köşe yazarı çerçevesinde yazıyor.
İsmail Akar yazısının sonuç bölümüne yaklaşırken “Afyon ekibine gelince. Üç gün üç gece yoğun çalışma yaptı Afyon delegesi. İl Başkanı Kemal Demir kırkan ve Merkez İlçe Başkanı Yusuf Onur Seçme aynı zamanda il delegesi. Fakat siyasette yeni olmalarından dolayı ekibi Dinar İlçe Başkanı Mevlit Er ile Eski İl Başkanı Atamer Büyükbudak yönlendiriyor” diyor.
Ve hatta en son kısmına Genel merkez ve genel başkan bu kurultayda çizik yedi diye de bir tespit yaparak yazısını bitiriyor.
Büyükbudak, Akar’ın yazısında özellikle adının geçtiği kısmı sataşma olarak kabul ediyor ve karşı yazı yazıyor.
Atamer Büyükbudak, yazısında öyle bir yazıyor ki sen benim adımı nasıl yazarsın diye baştan sona adeta kin kusuyor ve İsmail Akar’ın karşı yazısında hiç çekinmeden aldığı “ İsmail A.”!… Höööst!… Meraklı Melahat… Yazdığını sufle eden… Oportünist … tespih tanesi bile olmaz… Ne zaman efendi olacaksın… Megaloman… Dümbüllü? Karnın gazlı … Beygir… Ucuzluk… Kalitesizlik… Hazımsızlık!…” ithamlarını kullanıyor.
Ve Akar bu tarzı köşe yazarlığında seviyesizlik kabul ederek bu yazının dilini “Ağız tophane berduşu ağzı.” diye değerlendiriyor.
Karşılıklı yazışmanın özeti bu.
Her iki arkadaşımız da köşe yazarıdır ve yazıları politika ağırlıklıdır.
Ve her ikisi de bana göre yerel anlamda başarılıdır ve özellikle de kendi siyasal çizgilerinde okunan yazarlardır.
İsmail Akar’ın ilk yazısını okuduğumuzda bana göre gerçekten “durum tespiti, durum analizi var”.
Atamer Büyükbudak ve Mevlüt Er’in yönlendirme yapmasının ötesinde oturup kalktığını bildiğimiz Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na ve yakın dostlarının bulunduğu Genel Merkez üyelerine bile bu kurultayda çizik yediniz diyerek partililiği ile köşe yazarlığını net bir şekilde ayırıyor.
Köşe yazarı akademisyen değildir, halkın ağzıyla yazar, fazla akademik terminolojiye girmez. Herkes gibi köşe yazarının da dünya görüşü ve partisi vardır, olabilir. Ama yazılarında bu iki aidiyeti (parti-yazarlık) ayırmalıdır.
İsmail Akar’ın ilk yazısını okuduğumuzda kesinlikle hakaret, aşağılama yok. Nedense Atamer Büyükbudak bunu öyle algılamış, o algıda da dozu kontrolden çıkmış terimler kullanmış.
İsmail akar benden küçük, Atamer Büyükbudak büyüktür.
Mevzuumuz köşe yazarlığı ise Akar’ın küçüklüğü az bildiğine, Büyükbudak’ın büyüklüğü de çok bildiğine işaret değildir.
İsmail Akar da ikinci köşe yazısında ben de yazmasını bilirim dercesine öyle ince yerleştirmeler yapmış ve Aşık Mahzuni’nin bir türküsü üzerinden öyle ince mesaj vermiş ki bu da madem öyle işte böyle ama seviyeyi düşürmeden türünde olmuş.
Bu mukayeseler ile ne racon kesiyorum, ne de kimseye nasihat vermek gibi bir hakkımız ve haddimiz var. Ama mesele köşe yazarlığı ise, bu memleketin çocuğu isek ve eninde sonunda bir şekilde yollarımız bir yerde kesişiyor ve birbirimize en azından merhaba demek zorunda kalıyorsak Sezar’ın hakkı Sezar’a diyerek diyorum ki: “Büyüğümüz Atamer Abi, O ağız ne halkın ağzı ne de bir akademisyen ne de diplomatik bir ağız… Köşende kullandığın o kelimeler ile küçüğümüz İsmail Akar’a özür borcun var… ”
Takdir kendilerinin…
** ** **
Gelelim ikinci konumuza…
Vali Hakan Yusuf Güner, kurum amirleri ile yaptığı “Afyon’un Değişimi ve Gelişimi için, Anahtar Rehber Tanıtım Toplantısı”nda mülki amir olarak beklentilerini ve eleştirilerini ifade ettikten sonra
‘Benden izin almadan açıklama yapılmayacak, valilik onayı olmadan bilgi verilmeyecek’demiş.
Üyesi olduğum Afyon Gazeteciler Derneği Başkanı Mehmet Abdioğulları da bu sözden hareketle yaptığı basın açıklamasında gayet nazik bir dille “Bu sözcüklerin maksat ve amacının iyi olmasını bilmemize rağmen bu cümlelerin şehrin gelişimi için vazgeçilmezleri arasında yer alan Afyon basınına karşı yürütülen bir sansür olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle Sayın Valimizi bu kararını tekrar gözden geçirerek çözüme ve istişareye açık ve daire müdürlerini teşvik edici bir politika üreteceğine ümit etmekteyiz.” demiş.
Vali Hakan Yusuf Güner kentin valisidir ve Devlet memurları kanununda memurun nasıl demeç vereceği ile ilgili bir hatırlatma yapmıştır. Burada Dernek Başkanı Abdioğlu’nun ifade ettiği gibi sansür mansür yoktur.
Sansür kelimesi o açıklamaya uygun düşmemiş. Daha önceki hangi vali zamanında durum Vali Güner’in söylediğinden farklı idi ki?
Kaldı ki Abdioğlu Vali Beyle peçeyle konuşan biri değildir. Ortada bir sorun varsa niye basın açıklaması ile sorunu dile getiriyor diye de düşünmekten kendimi alamadım.
Açarsın telefonu veya çıkarsın makama içersin çayını, hem de sorunu iletirsin, sanki ortada başka bir niyet varmış da aslında onun mesajını veriyormuş gibi sansürsüz bir şekilde sorunu halledersin.
Bu da benim arkadaşım Abdioğlu’na köşemden eleştirim olsun.
Ne öyle bir devire gelmişiz ki, artık ancak ve ancak köşeden köşeye iletişim kurar olmuşuz.