İYİ Kİ VARSIN EREN
2.BÖLÜM
FUTBOLCU EREN BÜLBÜL ve ÖĞRENİM HAYATI
Lokman ÖZKUL
Trabzonlu olması dolayısı ile Trabzonspor’u çok seviyordu. Abdülkadir Ömür,
Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Parmak gibi..
Trabzonspor’la özdeşleşen iyi bir oyuncu olmak Eren’in en önemli hedefiydi. Eren yine bir gün okul sonrası arkadaşları ile maça tutuştu. Takımlar ayrıldı ve maç başladı. Eren’in takımında; Abdülkadir, Hüseyin,Yusuf, Mehmet ve Süleyman vardı. Rakip takımda da; Tolga, Uğur, Ekrem, Necati, Hasan ve Mustafa altılısı vardı. Çok çekişmeli geçti maç, iki takımın direnci de çok yüksekti. Rakip kaleye gol atmakta zorlanıyorlardı. Kilidi açan Eren oldu. Maç 0-0 devam ederken, sağdan gelişen atakta Abdülkadir’in güzel ortasına, Eren’in topun gelişine tek vuruşla yaptığı sert ve şık vole, rakip takımın ağlarına gitti ve Eren’in takımı 1-0 öne geçti.
Savunma kontrolünü bırakmayan takım, daha sonra futbol tabiriyle Eren’in hat-trick ( üçleme) yaptığı maçta, Tolga’nın takımını 4-2 mağlup etti. Tabii ki maçın yıldızı Eren’di. Maçı izleyenler arasında, Trabzonspor altyapısına oyuncu kazandıran eski futbolcular da vardı. Eren’in oyun zekası, kıvraklığı onların dikkatini çekti. Maçtan sonra Eren’le görüştüler ve onu Trabzonspor’a kazandırabileceklerini söylediler. Eren çok sevindi, hayallerine ulaşabilecekti ancak annesinin rızası gerekiyordu. Eren, onlara ‘ben seve seve kabul ederim lakin annemin de rızası olması gerekir’ dedi. Annesi ve abisi ile görüşen eski futbolcular, onların da rızasını alarak Eren’i Trabzonspor Futbol Okulu’na yazdırdılar. Eren için Trabzonspor yolu açılmıştı, dünyalar onun olmuştu, Abdülkadir ağabeyleri gibi zamanı geldiğinde o da Trabzonspor’un başarısı için ter dökecekti. Futbol Okulu’nda bilimsel olarak eğitim alıyorlardı, tecrübeli bilinçli altyapı hocaları ile Eren gitgide kendini geliştiriyordu. Okulla futbolu birlikte götürüyordu. Futbolcu olacağım diye okulu boşlamamıştı, antrenörleri de onu ve diğer oyuncuları okullarında başarılı olmaları için destekliyor ve teşvik ediyordu. Eren ailesine de yardım ediyordu. Hatta kimi zaman ormandan kurumuş ağaçlardan kesilen odunları sırtında taşıyarak getiriyor ve kışlık yakacak olarak ailecek kullanıyorlardı. Güç olarak kuvveti yerindeydi. Düzenli aldığı antrenmanlar da onun dayanıklılığını artırmıştı. Güç gerektiren başka işlerde de okul dışı zamanlarda çalışmış, ailesinin geçimine katkıda bulunmuştu. Kimi zaman bahçelerden fındık topluyor, kimi zaman annesi ile beraber çay hasadına katılıyordu. Oradan aldıkları yevmiyeleri aile bütçesine dahil ediyorlardı. Bülbül ailesi için hayat çokta kolay değildi. Eren de bu hayat mücadelesinde küçük yaşına rağmen, ailesi için elinden geleni yapıyordu.
Eren başarılı bir ilkokul ve ortaokul öğrenimi sonunda, aynı zamanda dini eğitimin de akademik eğitim ile birlikte verildiği, Maçka Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne annesi ile beraber giderek kaydını yaptırdı. Annesi ve mahalledeki caminin imamı tarafından temel dini eğitimini almıştı Eren. İmam Hatip Lisesi’nde bu dini eğitimini daha da ileri götürmek ve aldığı akademik eğitim ile hedeflerine ulaşmak için güzel bir üniversite eğitimi almak ve futbolculuğun yanı sıra, insanlara da faydalı olabileceği, ‘İyi ki Varsın Eren’ diyecekleri bir meslek sahibi olmak istiyordu. Futbol en fazla profesyonel olarak 35 yaşına kadar oynanabilirdi, ondan sonra ne yapacaktı?
Hem iyi bir futbolcu niye iyi bir meslek sahibi de olmasın idi. En azından futbol hayatına son verdikten sonra mesleğini icra edebilirdi. Bu düşüncelerle İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim hayatına başladı. Eren’in dini duyguları kuvvetliydi. Milli değerlere de çok bağlıydı. Televizyondan şehit haberlerini izlerken, üzüntüsünden kendinden geçer yemeden içmeden kesilirdi. Her bir şehit haberi onu şiddetli şekilde sarsardı. Annesi ve abisine ‘ben de şehit olmak istiyorum’ diyerek sık sık şehit olma arzusunu dile getirirdi. Annesi bu sözler karşısında son derece üzülür ‘oğlum sen vatana sağ salim uzun yıllar hizmet edeceksin’ diyerek, annelik duygularının verdiği etki ile daha uzun yıllar sağ salim yaşamasını istediğini vurgulardı. Birçoğumuz için 40 saniyelik bir haber görüntüsünü içeren, üzülüp daha sonra hiçbir şey yokmuş gibi hayatımıza kaldığımız yerden devam ettiğimiz şehit haberleri Eren’de çok farklı tezahür ediyordu. Eren gibi vatansever genç, eşine çok az rastlanılırdı. Kandırılmış ve ihanet içinde olanlar dışında, bu ülkenin gençlerinin neredeyse tamamına yakını vatanseverdir lakin, Eren gibi duygularını çok yoğun yaşayan az bulunurdu. Şehitlik de Eren için bir hedefti, belki de Allah bu duygularla Eren’i şehitliğe hazırlıyordu. Şehitler, Allah katında Peygamberlerden sonra en değerli insanlardı. Eren okulunda oldukça başarılıydı. Mesleki dersler ile kültür derslerini birlikte götürüyor ve bütün öğretmenlerinin takdirini kazanıyordu. Eren sınıfta parmakla gösterilen bir öğrenciydi. Öğretmenlerinin sorularına öncelikle parmak kaldırıyor ve çekinmeden cevabını söylüyordu. Özgüveni yerindeydi, belki verdiği bazı cevaplar doğru olmayabilirdi ama derse katılım açısından Eren’in aktif olması gerekiyordu. Eren’in bilemediğini diğer arkadaşları bilirdi, Eren’de doğru cevabı bu şekilde öğrenirdi. Soru sormaktan da çekinmezdi. Malum soru sormak ilmin yarısıdır demişler, sormak öğrenmek konusunda atılan en önemli adımlardan biridir. Eren okul futbol takımına da dahil olmuştu. Arkadaşları ile birlikte amaçları, öncelikle Maçka’da okul takımını şampiyon yapmak daha sonra da Trabzon’da alabilecekleri en iyi dereceye sahip olmaktı. Trabzon’da şampiyon olmak kolay değildi, orada Dünya Şampiyonu Trabzon Lisesi vardı ve diğer okullar da hiç yabana atılır değildi. Beden Eğitimi öğretmenleri nezaretinde oyuncular, antrenmanlarını yapıyor ve maçlara hazırlanıyordu. Eren üç kulvarda birden mücadele veriyordu. Hem okul hem Trabzonspor altyapısı hem de okul futbol takımı Eren için oldukça yorucu oluyordu. Yalnız Eren üçünü birden kaldırıyor ve büyük bir özveriyle beraber götürüyordu. Okulunu da ihmal etmiyordu, bundan dolayı öğretmenlerinin de gözdesi idi. Okul takımının da diğer oyunculara nazaran en küçük oyuncularından birisi olmasına rağmen en sivrilen oyuncusuydu. Eren derslerinden ve antrenmanlarından arta kalan zamanlarda da, aşırıya kaçmamak kaydıyla sosyal medyayı da kullanırdı. Eren’e bazen ilgi çok olur bazen de neredeyse yok denecek kadar azalırdı. Yine bir gün ilgisizlikten bunaldığında, sosyal medya hesabına şunları yazmıştı:
‘’Biri de çıkıp demiyor ki Eren iyi ki varsın ‘’