Arşiv Haber

VİZESİZ AB İÇİN YİNE NE SÖZLER VERİLDİ?..

Geçtiğimiz günlerde 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın Avrupa Birliği Bakanlığı bütçesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz alarak TBMM Genel Kurulu’na hitap eden ...

Abone Ol

Bu nedenle de Türk vatandaşlarına vize konusu Türkiye-AB ilişkilerinin gündeminde önemli bir konu başlığı olarak yeniden gündeme geldi. Yukarıda kısaca tarihsel geçmişini aktardığım ve Türk vatandaşlarının 1957’den bu yana kazanılmış hakkı olduğu halde, tek taraflı olarak askıya alınan, hukuki temelden yoksun vize ve serbest dolaşım hakkının sınırlandırılması konusunda, AB tarafı şimdi farklı koşullar öne sürerek, Türkiye’yi ileride çok ciddi sorunlarla baş başa bırakacak bir anlaşma imzalamaya zorlamaktadır. AB tarafı Türk vatandaşlarına vize muafiyeti için Türkiye’nin önüne biyometrik pasaport, sınır güvenliği ve geri kabul anlaşması gibi yeni koşullar koymaya başladı. Geri Kabul Anlaşması ile Vize Muafiyeti Anlaşması birbirleriyle ilişkilendirilerek, biri diğerinin ön koşulu haline getirildi. Yani Avrupa Konseyi ve AB olmadan önce AET ile imzalanan ve normal hukuki koşullarda, uluslararası hukuk açısından da hâlâ yürürlükte olan anlaşmalar bugün Türk vatandaşlarına vizenin kaldırılması için pazarlık konusu haline geldi. • Türkiye kanımca Geri Kabul Anlaşması’nı imzaladığı takdirde, tıpkı geçmişte Gümrük Birliği anlaşmasında olduğu gibi “tarihi bir hataya” imza atmış olacaktır. Başbakan 16 Aralık’ta bir müjdesi olduğunu söylüyor. 3 yıl aradan sonra AB liderleriyle Başbakan düzeyinde ilk kez bir araya gelinecek. Şayet imzalanır da Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girerse, 28 AB ülkesine, Türkiye üzerinden kaçak giriş yapmış üçüncü ülke vatandaşlarının otomatik olarak Türkiye’ye iadeleri gündeme gelecek. Türkiye AB ülkelerinden kendisine gönderilen bu kaçak göçmenleri geldikleri ülkelere, kendi ülkelerine gönderemeyecek. Çünkü Türkiye, bu göçmenleri ülkelerine geri göndermek istediğinde, bu sefer önüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi engeli çıkacak. Şu anda Özbekistan, Irak, İran, Filistin, Suriye ve çeşitli Afrika ülkelerinden kaçak gelip, Türkiye kendilerini anavatanlarına iade etmek istiyor diye AİHM’de Türkiye aleyhine açılmış yüzlerce dava var. AİHM hem bu insanların hayati risklerini gündeme getirerek Türkiye’yi sorumlu tutuyor hem de Türkiye’yi binlerce euro tazminata mahkûm ediyor. Dolayısıyla Türkiye açısından bu insanların ikameti, barındırılması, iş bulunması, güvenliklerinin sağlanması gibi sorunlar gündeme gelecek. Türkiye’de şu anda sadece resmi kayıtlara göre 600 bin Suriyeli sığınmacı var. Gayriresmî rakamlara göre ise bu sayı 1 milyonun üzerinde. Avrupa’da, Ege’de, Akdeniz’de her gün bir kaçak göçmen dalgası ortaya çıkıyor. Daha geçenlerde İtalya’da Lampedusa Adası yakınlarında kaçak taşıyan gemi alabora oldu, 390 Afrikalı göçmen öldü. İtalyan güvenlik güçlerinin kaçak göçmenleri taşıyan tekneyi bilhassa kurtarmadıkları, adaya yaklaşmalarını engelleyerek ölmelerine sebebiyet verdikleri iddiaları var. Soruşturmalar açılmış durumda. Ülkemizde özellikle Ege kıyılarımızda defalarca kaçak göçmen tekneleri devrildi ya da yakalandı kurtarıldı. Şimdi bu anlaşmadan sonra, AB ülkelerine Türkiye üzerinden gittikleri iddia edilen tüm bu göçmenler, Geri Kabul Anlaşması imzalandığında Türkiye’ye iade edilecek ve Türkiye AİHM kararları gereği bu insanları ülkelerine geri gönderemeyecek. Hükümet bu anlaşmayı büyük bir başarı olarak, büyük bir zafer olarak sunmak isteyecektir.
Bunun karşılığında AB’nin Türkiye’ye ne söz verdiği, ne vaatte bulunduğu bilinmiyor.
Konuşulanlara bakılırsa, bu anlaşmanın imzalanması durumunda AB, Türk vatandaşlarına kademeli olarak 3 yıl sonunda vize uygulamasını kaldıracak. Şayet bu anlaşma karşılığında, tam üyelik sözü alındıysa ki sanmıyorum, o zaman Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye ekonomisine getireceği yük konusunda da AB’nin katkısını talep etmek zorunludur.
Aksi halde Türkiye, yüz binlerce, belki de milyonlarca kaçak göçmenin akın ettiği bir geçiş ülkesi haline gelecektir. Türkiye bu anlaşmayı imzaladığı takdirde gerçekte 1957 anlaşmasıyla hâlâ yürürlükte olan kazanılmış haklarından da kendi iradesiyle feragat etmiş olacaktır”