Rahmet iklimi, azık mevsimi...

Abone Ol
RAHMET İKLİMİ, AZIK MEVSİMİ

Hayrettin DURMUŞ


O kutlu misafir yine bereketiyle kapımızda…Yıldızların bir başka ışık saçtığı, mü’min gönüllerin kanat takıp uçtuğu, rüzgârın okuntusunu dağıttığı, en güzel haberlerle kapımızı çalan kutlu bir iklime kavuşmanın sevinci, heyecanı içindeyiz.

Gerçeğin en son temsilcisinin  “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise ateşten kurtuluş” diye tarif ettiği müstesna günlerdeyiz. Rahmet okyanusunun etrafımızı çepeçevre sardığı bir mevsim…

Bu öyle bir iklim ki değerini ancak yaşayanlar bilir. Ruhları sımsıcak bir sevgi sarar. Umutlar sıralanır, perdeler aralanır, kör gözler çıralanır. Gönüllerden gider ayaz, her yürekte bir niyaz. O yüceler yücesi çaresizlere olur çaresaz.

Mahyalar kurulur, kandiller yanar. Gönüller aşka düşüp Rabbini anar. Şafaklar heyecandan allanır, diller en güzel isimlerle ballanır. “Çeldirici”lerin en büyüğü kalın zincirlerle bağlanır. Engeller kalkar aradan. Göğün kilitleri açılır, üstümüze inci mercan saçılır. Kapanır yedi kapısı ateşin.

İdrak pencerelerinin tozu silinir, kalkar bulanıklığı zihnin, açıktır şuur. Kitapların anası yoldaştır bize. Her sayfasından bir ışık parlar. Her satırı şimşek olur beynimizde, her harfi bize O’nu hatırlatır… Gönüller ayetlerle tatlanır, diller Kur’an’la kanatlanır…

Kurtuluş günleridir bu mevsim bizim için. Arınmanın, yunmanın vaktidir. Şair Sezai Karakoç “Betonları Kıran Oruç” yazısında  “Bir ev nasıl yılda bir defa temizlenir, örümcek ağlarından kurtarılır, kiremitleri aktarılır, sıvanır, yıkanır, onarılır ve badana edilir; yani yeni yapılmış hale getirilirse, bir ruh da yılda bir kere böyle bir genel temizlik ve revizyon ister. Bir şehrin temizlenmesi, onarılması, yeniden yapılması, sıva, boya ve badanalarının tazelenmesi ile Müslüman bir şehrin oruç boyunca ruhî canlılık ve hareketi, yükselme ilerlemesi birbirini çok andırır. Oruç, demek ki bir noktadan bakılınca, ruhun ve vücudun dezenfekte edilmesi oluyor” der.

Orucu ne güzel tarif ediyor Sezai Karakoç: “Uzun süren bir kuraklıktan sonra, dudakları çatlamış toprağından ötürü ellerini göğe kaldırmış çiftçi için birden boşanan yağmur neyse, biz Müslümanlar için gelen bu oruç da odur.”

Ah bizler de hakkıyla acıkıp, susayabilsek… Kur’an’ı ayet ayet, sure sure içebilsek. Günahtan kararan gönüllerimizi onunla aydınlatabilsek. İçimizdeki yangını Kur’anla söndürebilsek. Nefs denen kudurganı onunla dizginleyebilsek…

Bu iklim rahmet iklimi. Bu mevsim hasat mevsimi. Bu ay Kur’an ayı. Öyleyse duvardaki askısından, kütüphanemizin tozlu raflarından indirelim, ipekli kılıflarından çıkaralım ve onu bolca okuyalım. Türkçe mealini okumayı da ihmal etmeyelim. Evlerimizi Kur’an’la bereketlendirelim. Daralan gönüllerimizi Kur’anla genişletelim. Bu kutlu kitap iki dünyada da bize kılavuzluk etsin. Çıktığımız her yolculukta azığımız olsun…