Arşiv Haber

KORKULARA KATILMIYORUM

Abone Ol

Korku ile bir yere varılmaz Radyo03’te “ Afyon Gündemi” programında her hafta ulusal ve yerel gündemi konuşan gazeteciler Dinçay Doğar ve Nesrin Çelikbilek bu haftaki programlarında Büyükşehir yasası ve idam konularını konuştular. Hukukçu Nesrin Çelikbilek ; “’ Federasyona yol açabilir.’ Şeklindeki korkulara katılmıyorum. Korku ile bir yere varılmaz. Siyaset halkı korkutmak yerine çözüm üretmeli, sistemin sağlıklı işlemesini sağlamalıdır. Kamu kaynaklarının israfının önüne geçmelidir” dedi. BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ YASASI
Radyo03’te “ Afyon Gündemi” programının bu haftaki konusu Büyükşehir yasası ve idamlar idi. Gazeteci Dinçay Doğar’ın sorularını cevaplandıran Nesrin Çelikbilek büyükşehir ve idam yasaları ile sorularına şunları söyledi: Geçen hafta TBMM’de kabul edilen yasa aile 13 şehir Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuştu. Büyükşehirlerde İl özel idaresinin tüzel kişiliği kaldırılıyor. Köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği sona eriyor. Köyler mahalle oluyor. Belde belediyeleri ise mahalleleri ile birlikte ilçe belediyelerine bağlanıyor. Bu illerde, yatırımların etkin yapılması, izlenmesi ve denetlenmesi gibi konular ilin valisine bağlı olarak kurulacak, özel bütçeli ve tüzel kişiliği olan Yatırım izleme ve koordinasyon Merkezi ile yürütülecek. Bu açıdan, Büyükşehir Belediye yasası ile getirilecek sistemin, ilin valisine bağlanması açısından merkeziyetçi bir sistem öngördüğü söylenebilir. Yasaya bu yönde itirazlarda olmuştur. MERKEZ DAHA ETKİLİ
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi değil, merkez yönetimine daha çok bağlanmasını getireceği de söylenmektedir. Elbette uygulamayı görmeliyiz. Şahsi kanaatim, yatırımlar ve hizmetler konusunda eşgüdüm ve kaynakların daha etkin kullanıma yol açacak olur ise çıkan bu yasa olumludur.’ Federasyona yol açabilir.’ Şeklindeki korkulara katılmıyorum. Korku ile bir yere varılmaz. Siyaset halkı korkutmak yerine çözüm üretmeli, sistemin sağlıklı işlemesini sağlamalıdır. Kamu kaynaklarının israfının önüne geçmelidir. Eşgüdüm halinde hizmetin götürülmesini sağlamalıdır. Korkulacak tek şey korkunun kendisidir. Yasanın işleyişini de ayrıca görmeliyiz. En iyi yasa dahi, ehil olmayan uygulayıcılar elinde yanlışlara yol açabilir. KÖYLERİ BELEDİYE YAPMAK
OY ALMAYA ENDEKSLİ İDİ
Bu hafta geçen yasa ile Afyonkarahisar’da 50 dolayında belde belediyesi kapatılmıştır. Bu belediyelerimizin bir kısmının durumunu biliyorum. Personeline maaş dahi ödeyemez halde idiler. Maddi sıkıntı içinde idiler. Popülist olmaya gerek yok. Doğruyu söylemek gerekir ise bu belediyelerin kapatılması doğru olmuştur. Bu tür beldelerde, sülalesi en geniş olan, daha çok oy alan kişiler doğal olarak Belediye Başkanı seçilmekte idiler. Belediyecilik bakımından gerekli olan teknik liyakatin dışında farklı faktörler seçimlerde devreye girmekte idi. Her seçilen, işe almaya söz verdiği kişileri belediyede istihdam etmekte, kendi döneminde alınmayan işçileri çıkartmakta idi genel olarak. İlişkiler bizim oğlan bizim kız düzeyinde yerel siyasete hakim olmakta idi. Kurumsallaşmış bir sistem olmamıştır. Halbuki yerel yönetimin çok önemli bir parçasıdır belediyeler. Ve belediyecilik. Küçük, küçük, etkisi ve projesi vizyonu olmayan belediyelerde halkın doğru belediyecilik hizmeti alamadığını da biliyoruz. Ancak siyaset oy alma ya endekslidir. Zamanında popülist yaklaşımlarla her beldede bir belediye kurulmuştur. Kamu kaynakları israf edilmiştir. SINIRLARI İYİ BELİRLENMİŞ
İDAM CEZASINA KARŞI DEĞİLİM İdam cezasına karşı değilim. Ancak sınırları iyi belirlenmelidir. Çünkü telafisi olamayan bir cezadır. Toplumda öyle hunharca, vahşi suçlar işlenmektedir ki, kamu vicdanının başka türlü sağlanması mümkün değildir. Kaldı ki, Bakara suresi 178 ayetinde ‘Sizin için kısas da hayır vardır’ denilmektedir.
Ancak, 2022 yılından 2006 yılına değin kademeli olarak Türkiye’de idam kaldırılmıştır. İmzalamış bulunduğumuz Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6 no’lu protokolu uyarınca 03.08.2002 tarihinde ‘Savaşa ve yakın savaş halleri hariç’ idam cezasını, anayasanın 38. Maddesinde yapılan değişikliği ile kaldırdık. Bu değişikliğe MHP hariç meclisteki tüm partiler destek vermişlerdi. İDAM CEZASINI KALDIRAN MECLİSİ
BAŞBAKAN DA TAKDİR ETMİŞTİ
Hatta 03.08.2002 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği beyanatta o zaman yeni kurulmuş AKP’nin lideri olan ve henüz milletvekili olmayan Sn. Başbakan’ Bu çok büyük bir başarıdır, ben burada özellikle TBMM’yi takdir ediyorum.’ Demiştir. Yine o zaman mecliste bulunan şimdi de milletvekili olarak görev yapan AKP’li milletvekilleri de bu değişikliği desteklemişlerdir. Mesela Bülent Arınç, Mehmet Ali şahin, sn. Abdullah Gül. Bu noktada ben, yeni kurulmuş ve ‘Milli Görüş gömleğini çıkardık, farklıyız, özgürlükçüyüz’ imajını Türkiye ve Dünyaya ispatlaya çalışan AKP’nin kamuoyuna yönelik bir girişimi olarak bu yaklaşımını değerlendiriyorum. AKP, o dönemde İdam cezasına karşı çıkarak liberal çevrelerin ve Avrupa birliği çevrelerinin desteği almaya çalışmış olsa gerek diye düşünüyorum. SINIRLARI İYİ ÇİZİLMELİ
Devam eden süreçte, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin 13 no’lu protokolünü imzaladık. 13 no’lu protokol, savaş ve yakın savaş halleri de dahil tüm suçlar için ölüm cezasının kaldırılmasını öngörmekte idi. 07.05.2004 tarihinde TBMM, anayasasının 38. maddesinde tekrar değişiklik yaparak tüm suçlar için ölüm cezasını kaldırmıştır.
İdam cezasının sınırları çok iyi çizilerek geri getirilmesi olumlu olur. Uygulaması için asla şüpheye yer bırakmayacak bir yargılama neticesinde yapılması gerekmektedir. Zamanında biz haksız olarak rahmetli Adnan Menderes’i astık. Hiç adam öldürmemiş gencecik insanlarımızı astık. Bu cezayı bir noktada siyasi olarak uyguladık ve tarihi vicdanımızda yaralar meydana getirdik. 1984 yılkından bu yana Türkiye’de verilmiş olan idam cezalarının infazı da yapılmamıştır. BU SAATTEN SONRA APO’YU ASAMAYIZ
Bu saatten sonra idam cezasının geri gelmesi halinde APO’yu asamayız. İdama cezasına müstahak yeni bir suç işlemesi gerekir. Geçmişte işlediği suçlar sebebi ile artık idam geri gelse dahi asılamaz..
Şimdi, 2002 ve 2004 yıllarında idamın kaldırılması için yapılan Anayasa değişikliklerine destek veren ve halen mecliste bulunan milletvekilleri, 2004 yılındaki değişikliği onaylayan AKP iktidarı hangi gerekçe ile idamı geri getirecekler, kendileri ile ters düşmüş olmayacaklar mı? Üstelik imzalamış olduğumuz AİH Sözleşmesinin 6 ve 13 no’lu protokolleri de halen iç hukukumuzun bir parçası .İdamın geri getirilmesine ilişkin tartışmanın siyasi sebeplerle ortaya atıldığını, gündemin soğumasını müteakip unutulacağını düşünüyorum.