Arşiv Haber

BAŞBAKANDAN VALİLERE DERS

Abone Ol
  “VALİLERİMİZ, DEVLETİN GÜLÜMSEYEN YÜZÜ OLMAK ZORUNDADIR” Valilere, ”Valilerimiz, görev yaptıkları illerde devletin otoriter yüzü, somurtkan yüzü değil, tam tersine devletin gülümseyen yüzü, şefkat yüzü, sıcak yüzü olmak durumundadır” uyarısında bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti: ”Millet devlet için değil, devlet millet için vardır. 75 milyon vatandaşın her biri birinci sınıf vatandaştır. En fakirinden en zenginine, en cahilinden en okumuşuna kadar yeter ki insan olsun. İnsan, birinci sınıf vatandaştır devlet karşısında. Devlet nezdinde hiçbirine karşı asla ayrımcılık içinde olamayız. Ankara’ya uzaklığı fiziken ne olursa olsun, Valilik binasına uzaklığı fiziken ne olursa olsun; Hakkari’nin, Bingöl’ün, Tunceli’nin mezrasındaki vatandaşla, Kırıkkale’nin, Çankırı’nın, Konya’nın köyündeki vatandaş devlete eşit yakınlıktadır, eşit yakınlıkta olmak durumundadır. Bunun için sizler bizim gören gözümüz, konuşan dilimiz, tutan elimiz, dinleyen kulağımızsınız. Nerede olursa olsun, her bir vatandaş, zora düştüğünde devletin tüm imkanlarıyla yanında olacağını bilmeli ve hissetmelidir.”   “ŞEHRİNİZDEKİ HER HANEDEN HABERİNİZ OLACAK” Valilerin her haneden haberlerinin olmasını isteyen Başbakan Erdoğan, şunları belirtti: ”Çözemediğiniz sorunlar olabilir, imkanlar elvermeyebilir, şartlar iyi olmayabilir, o durumlarda biz gereken desteği sağlarız, sağlıyoruz ve sağlayacağız. Ama altını çiziyorum, haberdar olmadığınız bir sorunun olmaması gerekir. Ben sizlerle nasıl bunları konuşuyorsam sizler de kaymakam arkadaşlarımızla tüm belediye başkanlarımızla bunları aynen konuşmalısınız. Güvenlik noktasında gerek polisiyle, gerek jandarmasıyla bunları aynen konuşmalısınız. Hatta daha ileri gidiyorum Silahlı Kuvvetlerimizin oradaki birimleriyle gayet güzel iletişim içinde bunları sürdürmelisiniz. Çünkü biz bir bütünüz. Her şeyden önce biz Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu noktada insana hizmetkar olma işlevini en ideal şekilde yerine getirmekle görevliyiz. Ben bunun mazeretini asla kabul etmiyorum. Çünkü şuna inanıyorum: Bizim Valilerimiz, şehrindeki her haneden haberdar olacak. Yeri gelecek hanımlarınızı alacaksınız yanınıza, tabii beyinizi de alacaksınız yanınıza ve kapı kapı dolaşacaksınız. Gelip bu kapıları çalmak suretiyle elinizdeki paketinizle ziyaretinizi yapacaksınız. Ve bu dalga dalga o şehrin her hanesine uzanacak. Şu kış şartlarında kimin bacası tütüyor, kimin bacası tütmüyor bunu görmelisiniz. Geçenlerde bir televizyon haberinde, ‘kaymakam makam aracını gönderdi ve hastayı aldı’ diyor. Düşünebiliyor musunuz; bunu televizyonlar sanki bir fevkalade habermiş gibi veriyor. Aslında alışamadıkları, görmedikleri bir şey. Aslında bu bizim adeta vakayı adiyemiz olmalı. O kadar rahat biz bu işleri yapmalıyız, yapabilmeliyiz. Türkiye’yi biz bu hale getirmeliyiz. Sobası olmayan evler bulunabilir. Sobasına atacak odunu, kömürü olmayan evler bulunabilir. Paltosu olmayan, ayakkabısı, çizmesi olmayan, kalemi, defteri olmayan, bütün bunların üzerine evine geldiğinde o küçücük ellerini ısıtacağı bir sobası olmayan yavrularımız bulunabilir. Bunları arayıp bulacağız ve koruyup kollayacağız. Bulamadığımız her yavrunun vebali önce sizin, sonra da bizim üzerimizdedir. Akif diyor ya ‘Kenarı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu. Gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu’. Onun için kapı kapı dolaşacağız. Biz, adalet ve merhameti, ilgi ve şefkati asla elden bırakmayacağız. Bu arada kış şartlarının çok çetin seyrettiği bir dönemden geçiyoruz. Özellikle dün bazı illerimizde çok yoğun kar yağışı oldu, yollar kapandı, okullar tatil edildi. Böyle durumlarda valilerimizin, gece gündüz demeden çalışmalarını, yolları hep açık tutmalarını, ihtiyaç sahiplerine en hızlı şekilde ulaşmalarını rica ediyorum. Biz, her açıdan çok zorlu bir coğrafyada yaşıyoruz. Topoğrafik yapımız çok çok farklı. Türkiye, ovalardan oluşan bir ülke değil. Ovalarıyla dağları iç içe geçmiş bir ülke. Geçmişte yaşadıklarımızdan ders çıkarmak ve buna göre de tedbir almak zorundayız. Her bir vali arkadaşımız, depreme, sel baskınlarına, diğer afetlere, her türlü olağanüstü duruma her an hazır olmalı, her an teyakkuzda bulunmalı. İşte Edirne’de de malum. Bulgaristan’daki bir barajın kapaklarında meydana gelen sıkıntı… Ki buna rağmen her yıl maalesef Bulgaristan’dan böyle bir sıkıntıyı yaşıyoruz. Çeşitli görüşmeler yapmış olmamıza rağmen bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Bu yıl yine yaşadık. En son Van’da yaşadığımız deprem felaketi, bizim için acı bir hatıranın ötesinde, her an hatırlanması gereken bir ders, bir tecrübe olmalı. Devlette devamlılık, evet, esastır; ama bundan da önemlisi, tecrübenin aktarılması, birikimin devam etmesidir. Her seferinde sıfır noktasından başlayanlar, oldukları yerde sayarlar. Tecrübeyle, bilgiyle, en önemlisi de ilgiyle işe koyulanlar, zaten başlangıçta büyük mesafe alırlar. Büyük emek ve faaliyetle elde edilen bilginin, birikimin, tecrübenin yeni gelenlere aktarılmasını sağlayacak mekanizmaları da güçlendirmeli ve süratle işler halde tutmalıyız. Bilhassa olağanüstü durumlarda, kriz yönetimi gerektiren hallerde bu eksiklik çok daha belirgin şekilde hissediliyor. Sizler her ilin sorumlusu olduğunuz kadar, her ili yarınlara hazırlayacak Ankara’nın eli, ayağı, gözü kulağısınız.” dedi