Bakan Akdağ, şişmanlık ve hareketsizlik konusunun Türkiye’nin şu anda en önemli sağlık problemi olduğunu belirterek, ”Şişmanlığı önleme konusunda yapacağımız gıda ve ikram sektörüyle ilgili bütün çalışmaları aslında oturup birlikte çalışacağız, çalışmalıyız” dedi. Grip ya da nezle gibi halk arasında böyle bilinen hastalık grubunda antibiyotik kullanmanın hastalığın iyileşmesi üzerinde hiçbir olumlu etkisi olmadığını ifade eden Akdağ, antibiyotiğin hastalığın gidişine olumlu etkisinin aksine olumsuz etki yapabildiğini söyledi. Akdağ, spor konusunda iyi bir model olmadığını dile getirerek, ”Bizim gibi çok çalışan insanlar iyi model değildir. Günlük hayatını normal mesaisiyle yaşayanlara bunu sormak lazım. Bu hususu çok başardığımı söyleyemem. Zaman zaman hevesle spora diyete başlıyorum. Mutlaka yapmak lazım. Maalesef ben Türk toplumunun yüzde 80 ile şu anda birlikteyim. Fiziksel egzersiz yapmayan grup. Yüzde 20’nin içine benim de girmem gerekir. Beslenme ile ilgili olarak da yapmaya çalıştığım az yemek. Bilinen klasik şeyler var, işi çok genişletmemek lazım. Kızartmalar, çok yağlı yiyecekler, margarinler, onlardan oluşan tatlılar, hamur işleri falan, fazla tuz kullanımı çok doğru değil. Ama temelde boğazımızdan içeri ne kadar az şey gönderirsek erişkin insanlar olarak o kadar iyi oluyor. Türk toplumunun üçte biri obez, üçte biri de kilolu olduğuna göre artık varın siz hesap edin” diye konuştu. 112 Acil ambulanslarının, hastanın yerini kolay bulmasını sağlayacak sistemler üzerinde çalışıldığını bildiren Akdağ, vatandaşı da 112’yi lüzumsuz aramamaları yönünde uyardı. Yüzen hastane alınmasının planlandığını açıklayan Akdağ, şunları kaydetti: ”Deniz ambulansı değil de bir hastane gemisi, yüzen hastane… Dünyada da çok örneği yok. Amerikan donanmasında var. Onlarda da sayı fazla değil. Özel yapım bir şey olması gerekiyor. Başbakanımıza arz ettik, prensip olarak makul gördü. Kalkınma Bakanlığından finansman önceliği var mı diye işin bu tarafını tartışıyoruz. Böyle bir hastane yapmaya doğrusu niyetimiz var.” Akdağ’ın konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle: -Ankara’da iki mükemmeliyet merkezi kurduk. Birincisi çocukla, öbürü kadınla ilgili. Çocukla ilgili olan çok mükemmel çalışmaya başladı. ‘Çocuk izlem merkezi’ diyoruz. ‘Koruma’ demedik. Öbürü de ‘kadın izlem merkezi’. Bunları bütün Türkiye’ye yaygınlaştıracağız. -Bir erkek evde eşine kötü davranmış, şiddet uygulamışsa, karakoldaki polis ya da savcı ‘eşindir, kocandır’ falan demeyecek. Dendiği müddetçe bu problem ortadan kalkmaz. -Bir kadına el kaldırıp da vuran bir erkek kadar aciz, zavallı ve vahşi bir insan olamaz. -Şiddeti gösterelim, bakın herkes ne kadar kötü bir şey olduğunu görsün. Öyle olmuyor. Bazen de bu rol model haline dönüşüyor. (Habertürk)
